Wulff, C.H Beck yayınevinden çıkan kitabın Federal Basın Evi'ndeki tanıtımında yaptığı konuşmada, Şubat 2012'de cumhurbaşkanlığından istifa etmesinde en büyük sorumluluğu dokunulmazlığının kaldırılması için başvuran Hannover Savcılığının taşıdığını savundu.
"En yukarıda en aşağıda" kitabında bir insan olarak "neyin yanlış yapıldığı, neyin tekrarlanmaması gerektiğini ve gerçekten o dönemde ne olduğunu" anlattığını ifade eden Wulff, Hannover Savcılığının olayın başından beri hiçbir masraftan kaçınmayarak Aşağı Saksonya Eyalet Kriminal Dairesinin 24 kişilik soruşturma ekibiyle 24 ay boyunca hayatını incelediğine dikkati çekti.
Sonucun 30 bin sayfalık dosyada yer aldığına işaret eden Wulff, incelemede, 2008 yılında Münih kentindeki bir etkinlikle ilgili "çıkar sağlama" şüphesinden başka birşey çıkmadığını kaydetti.
-'Her yönüyle özgür bir adamım'
Wulf, önemli başka bir konunun olduğunu belirterek, 'Medya ve yargının karşılıklı top atmaları kuvvetler ayrılığı prensibini tehdit ediyor' dedi.
Bu konunun demokrasi için ciddi bir tehlike teşkil ettiğine işaret eden Wulff, 'Bunu birlikte tartışmamız lazım. Devlet kurumlarına ve diğer taraftan medyaya güvenle ilgili bir konu. Çünkü hiçbir şey beyaz veya siyah değildir' diye konuştu.
Wulf, olumlu düşünen birisi olduğunu vurgulayarak, yapılan soruşturma sayesinde Almanya'da en iyi araştırılan siyasetçi olduğunu ve hakkındaki her türlü söylentinin aydınlatıldığını belirtti. Wulf, 'Her yönüyle özgür bir adamım. Bundan dolayı da her şeyi başkalarına göre daha açık söyleyebilirim' ifadelerini kullandı.
Yazdığı "En yukarıda en aşağıda" kitabının "hatıra, kendini haklı çıkarma veya hesaplaşma" kitabı olmadığını vurgulayan Wulff, kitapta, siyasette üstlendiği döneme gerektiği kadar yer verdiğini söyledi.
Kitapta 598 günlük cumhurbaşkanlığı döneminde savunduğu değerleri ve hedeflerini kaleme aldığını ifade eden Wulff, 'Sorumluğunu üstlendiğim hatalarımı da söylüyorum. Tabiki hata yaptım' ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanlığı görevinden istifaya götüren süreci kendi açısından anlattığını belirten Wulff, bunun tüm olayı anlamak için önemli olduğunu kaydetti.
Bild gazetesinin hakkında yazdığı haberleri eleştiren Wulff, gazetenin Hannover Eyalet Mahkemesinin hakkında verdiği karardan sonra yayımladığı haberde '27 Şubat'tan sonra Wulff suçsuz sayılıyor' başlığını kullandığını hatırlattı.
Şimdiye kadar mahkeme kararının kesinleşene kadar herkesin suçsuz görüldüğünün geçerli olduğunu belirten Wulff, burada Bild gazetesi tarafından suçlandığını ve mahkum edildiğini ancak suçsuz olduğunu kanıtlamak için mahkeme kararının alınması gerektiğini belirtti.
Wulff, 'Bunu kabul etmeye hazır değilim. Dördüncü kuvvetin gücünü bu şekliyle kullanmasına karşı koyuyorum, kitabımda da. Masumiyet karinesi bir insan hakkıdır. Bu, kimsenin elinden alınmaz' ifadelerini kullandı.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Wulff, görevinden istifa etmesinin doğru olup olmadığı yönündeki bir soruya karşılık, Hannover Savcılığının dokunulmazlığını kaldırma isteminin "hatalı" olduğunu ifade etti.
'İstifa yanlıştı. Bugün de bu görevde olacak doğru kişiydim' diyen Wulff, 'Savcılık doğru davranıp dokunulmazlığı kaldırmak için başvurmasaydı bugün hala görevdeydim. Dokunulmazlığı kaldırmak için başvurulduysa istifa etmek lazım. Bu başvuru hataydı' diye konuştu.
Bir cumhurbaşkanının, dokunulmazlığının kaldırılması için başvurulduğunda istifa etmesi gerektiğine işaret eden Wulff, bu yönüyle istifa etmekle doğru davrandığını kaydetti.
Wulf, görevdeyken çeşitli konularda bazı insanlara mesafe koymamasını hata olarak nitelendirerek, işadamı dostlarıyla tatil yapmasını ve Bild gazetesinin genel yayın yönetmeninin telesekreterine not bırakmasını örnek gösterdi.
İnsanların hata yapabileceğini ve ikinci bir şans verilmesini de hakettiklerini belirten Wulff, istifa etmesinde medyanın büyük rol oynadığını, yargının medya baskısıyla harekete geçtiğini ileri sürdü.
'Bağımsızlığı ve tarafsızlığı beklediğim için bu beni korkutuyor' diyen Wulff, diğer taraftan siyasetçilerin de sustuklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı döneminde bankaları ve Katolik Kilisesi'ni eleştirdiğine, İslamın Almanya'ya ait olduğunu söylediğine dikkati çektiğini ifade eden Wulff, ancak bundan dolayı kendisine karşı doğrudan kampanya düzenlendiğine rastlamadığını belirtti. Wulff, siyasi olarak bu konularda mücadele etmek gerektiğini, bunların kitapta yer aldığına işaret etti.
Bild gazetesinin bağlı olduğu Springer yayınevi grubunun göreve geldikten sonra peşine düştüğünü, bir cumhurbaşkanı olarak buna karşı çıkılamayacağını ifade eden Wulff, kendisinin siyasiler tarafından da desteklenmediğinden yakındı.
Wulf, eski cumhurbaşkanı olarak bundan sonra ulusal ve uluslararası seviyede ve vakıflarda fahri görevleri üstleneceğini ifade ederek, aktif siyasette görev almayacağını kaydetti.
Wulff, bugünün kendisi için yeni bir başlangıç olduğunu kaydetti.
-Türk-Alman ilişkileri önemli
Türk-Alman ilişkilerine angaje olacağını, kısa süre önce bir hafta Türkiye'de bulunduğunu ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştüğünü belirten Wulff, Türk-Alman ilişkilerinin kendisi için önemli olduğunu vurguladı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in her zaman kendisinin arkasında durduğunu ifade eden Wulff, Merkel'in kendisine hiçbir zaman baskı yapmadığını kaydetti.
2010 yılında cumhurbaşkanı seçilen Wulff, Aşağı Saksonya eyaletinin Başbakanlığını yaptığı dönemde bir iş adamının eşinden aldığı düşük faizli kredi ve iş adamlarının villasında yaptığı tatillerinin ortaya çıkmasından sonra 2012 yılının şubat ayında görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.
Wulff, istifa etmeden önce de hakkında çıkacak haberi yayımlamak isteyen gazetenin genel yayın yönetmenine baskı yaptığının ortaya çıkmasından sonra yoğun bir şekilde eleştirilmişti.
2008 yılında Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı yaptığı dönemde Münih'te katıldığı bir festivalde, 719,40 avroluk konaklama ve yemek masrafının yapımcı David Groenewold tarafından ödenmesi gerekçesiyle Hannover Savcılığı, Wulff hakkında "çıkar sağlamak" suçlamasıyla dava açmıştı.
Hannover Eyalet Mahkemesi, şubat ayında Wulff'un beraatine karar vermişti.
2003-2010 yılları arasında Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı görevinde bulunan Wulff, özellikle göçmenler ve entegrasyon konusundaki politikalarla tanınıyor.
Almanya'da ilk Türk ve Müslüman bakan olarak Aygül Özkan'ı Aşağı Saksonya eyaletinin Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanı olarak atayan Wulff'un, cumhurbaşkanlığı döneminde "İslam Almanya'ya aittir" sözleri ülkede yoğun bir tartışmaya yol açmıştı.