Balık çiftliği kurmak için yaptığı başvurunun haksız yere reddedildiğini savunan bir vatandaş, başvurusunu reddeden ilgili bakanlık memurları hakkında şikayetçi oldu. Yapılan inceleme sonucu memurlar hakkında soruşturma açılmasına gerek görülmedi.
Şikayet ettiği memurlar hakkında soruşturma izni vermeyen kurul üyeleriyle ilgili dilekçe yazan vatandaş, mahkemelik oldu.
Kurul üyeleri hakkında, "Anayasa, kanunlar, yönetmelikler, yargı, hukuk, hak anlamayan kıyakçı, gaspçı zihniyetli icraatçılar hesabını iyi biliyorlar ya sonrası bu bağlamda görevim ülkeme, aileme, özürlülere, inançlarıma hizmet vermek doğrultusunda konuyu TC makamlarına arz ederim" sözlerini içeren dilekçe yazan vatandaş hakkında, kamu görevlilerine görevleri nedeniyle hakaret ettiği gerekçesiyle dava açıldı.
Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinde yargılanan vatandaş, Türk Ceza Kanunu'ndaki kamu görevlilerine hakaret suçundan mahkum oldu.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 4. Ceza Dairesi, oy birliğiyle yerel mahkemenin kararını bozdu.
-Gerekçeden
Dairenin gerekçesinde, hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan değerin, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı üzerindeki hakları olduğu, bu suçun oluşabilmesi için fiilin gerçek bir kişinin belirtilen kişilik haklarını rencide edecek şekilde işlenmesi gerektiği belirtildi.
Hakaret suçunun, Anayasa'nın 24-30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturduğu ifade edilen gerekçede, "Suçu oluşturan eylem bakımından, failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen biri düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülmeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır" denildi.
-AİHM'den alıntılar
Dairenin gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına atıfta bulunuldu.
AİHM'in, 2004 yılı Busuioç-Moldova kararında, AİHS bağlamında ulusalüstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu vurguladığı aktarıldı. Gerekçede, bununla birlikte AİHM'in Steur-Hollanda kararında, kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken icraat ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı "daha fazla hoşgörü" göstermeleri gerektiğini belirttiği aktarıldı.
Gerekçede, AİHM'in Solovakya, Polonya ve Fransa ile ilgili aralarında ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul ettiği vurgulandı.
İncelenen dosyada, sanığın haksız olarak kendisine balık çiftliği kurma ruhsatı vermeyen memurlarla ilgili soruşturma izni vermeyen kurul üyeleri hakkında yazdığı dilekçede yer alan "Anayasa, kanunlar, yönetmelikler, yargı, hukuk, hak anlamayan kıyakçı, gaspçı zihniyetli icraatçılar hesabını iyi biliyorlar ya sonrası bu bağlamda görevim ülkeme, aileme, özürlülere, inançlarıma hizmet vermek doğrultusunda konuyu TC makamlarına arz ederim" biçimindeki sözlerle kamu görevlilerine görevleri nedeniyle hakaret ettiğinin kabul edildiği hatırlatıldı.
Olayda, sanığın haksızlığa uğradığı kanısıyla eleştiri ve yakınma boyutunda kalan cümlelerinin hakaret suçunun ögelerinin oluşturmadığı gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulmasının bozma nedeni yapıldığı belirtildi.