Ensar Beytil Makdis Cemaati ile röportaj
Mısır’da Sisi cuntasına karşı silâhlı mücadeleye devam eden ve son dönemde adını sıkça duyuran Ensaru Beyti’l Makdis, El Cezire Arapça’dan Mina Zemlût’a konuştu.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-06-04 14:55:10
Örgüt adına konuşan ve kimliğini belirtmeyen yetkili, İhvan ve El Kaide ile olan bağları, silâhlı mücadele, Mısır medyasının haberleri ve eleştiriler hakkında açıklamalarda bulundu.
İhvanı Müslimin’e karşı duruşunuz nedir?
İhvan’a bakışımız sadece şerî bir zeminde. İhvan, sahada şeriatı tatbik etmedi ve basının, Ensar Beytil Makdis’in, İhvan-ı Müslim’in cemaatinin emirleri doğrultusunda çalıştığı yönünde yaftalamalarını kesinlikle reddediyorum. Kaldı ki, bizim eylemlerimizi en çok kınayan ve bizi terör ve şiddetle en çok itham eden İhvan’dır.
Ensaru Beytil Makdis’in İhvan-ı Müslimin cemaatine bakışı noktasında bir noktayı açıklığa kavuşturmak istiyorum: Biz İhvan’a iktidara gelmiş İslâmî bir cemaat olarak bakıyoruz; ancak şeriatı sahada tatbik etmedi, Mısır’ın servetlerini sömüren küfür ve utanç anlaşmalarını iptal etmedi, Gazze Şeridi üzerindeki kuşatmayı kaldırmadılar ve Mısır’daki Rafizi yayılmasında engel olmadılar.
Ve yine İhvan’ın iktidara gelmeden önce, iktidardayken ve sonrasında ihlal ettiği birçok şerî hüküm oldu.
İktidara gelmek için izlenmesi gereken şerî yolu izlemek yerine, haram olan sandıklara sığındılar ve seçimlere katıldılar. İktidardayken de şeriatı uygulayamadılar. Buna ilaveten eski rejimin kanunlarına saygı gösterdiler.
Mursi’nin yönetimden el çektirilmesi ve masum ve mustazaflara karşı katliamların işlenmesinin ardından İhvan, Mısır’daki Müslüman kardeşlerine karşı olan şerî görevini yerine getirmedi; canlarımıza düşmanlık eden, gösteri ve zindanlarda Müslümanların ırzlarına geçen silâhlı kuvvetlere karşı savaş için insanları teşvik etmesi gerekirdi.
Ve hapishanelerde Filistinli hanım kardeşlerimize tecavüz etmeleri sadece buz dağının görünen kısmı; ortaya çıkmayanlar daha büyük!
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine nasıl bakıyorsunuz?
Seçimlerden önce de sonra da biz silâhlı kuvvetlere karşı savaşmaya devam edeceğiz ve seçilmiş cumhurbaşkanının (Mursi) koltuğunu tekrar kavuşması da bir şeyi değiştirmeyecek. Ve ‘seçim yarışı’ olarak isimlendirilen şeyin sonucu önceden bellidir; kazanan mürted (dinden çıkmış) ve tağut Sisi olacak. Allah ona müstehakkını versin.
Zaten takipçisi olan, kardeşlerimizin Sina bölgesinde Ariş çevresine inşa edilen duvarın yapımını durdurmak, petrol borularını sabote etmek, günlük olarak subay ve askerler öldürmek suretiyle etkinliklerini artırdığını görür.
Seçimler bir şey getirmeyecek, vakıa değişmeyecek. Ve kardeşlerimiz cihadlarına devam edecekler. Eğer Müslümanlar için edilecek bir nasihat varsa o da bu seçimlere katılmamalarıdır.
Örgüt (Ensar Beytil Makdis) El-Kaide’nin bir kolu mu veya denildiği gibi El Kaide ile bağlantılı mı?
Ensar Beytil Makdis Cemaati, El Kaide ile aynı metod ve akide üzerinedir. Bu iki grup, aynı fikir ve ilkelerin temsilcisi. Ancak örgütsel olarak Ensar Beytil Makdis ve El Kaide arasında herhangi bir bağ yoktur. El Kaide ile olan bağımız ‘kardeşlik’ bağıdır; ‘örgütsel’ bir bağ değildir.
Mursi’ni azlinden sonra orduya karşı eylemleriniz niçin yoğunlaştı? Siz, kendisi (Mursi)’nin yönetimden uzaklaştırılmasının intikamını alıyor ve meşruiyeti mi savunuyorsunuz?
Bu çok önemli bir soru ve belki de cevabı biraz uzun olacak?
Öncelikle, Allah’ın şeriatını tatbik etmeyen için bir meşruluk sözkonusu olamaz. Mursi’nin başkanlık koltuğuna oturmasından önce İhvan Yahudilere karşı savaşıyordu ve onların Yahudilere karşı savaşındaki gayeleri i’layı kelimetullah ve Allah’ın şeriatını hükme getirmek idi. İhvan, Mısır’da iktidar için can atanların çokluğu sebebiyle işlerin olduğu gibi devam etmeyeceğini sanıyordu.
Sonra hainler ve istihbaratın sayesinde Mursi, geçtiğimiz Ramazan ayında Sina’da 17 askerin öldürülmesi olayı ile birlikte, bu suçlamayı reddetmemize rağmen, kardeşlerimize karşı bir savaşa bulaştırıldı. Ve Mursi Sina’da askeri bir operasyona girdi ve operasyonu kendisinin yönettiğini de itiraf etti.
Ve kardeşlerimizin cevabı, ordunun karargâhlarına saldırmak veya emniyet güçlerini hedef almaksızın sadece nefislerini müdafaa etmekle sınırlı idi. Tâ ki, askeri darbeye kadar; bundan sonra silâhlı kuvvetlere karşı savaşmak kaçınılmaz bir ihtiyaç haline geldi. Diğer bir ifadeyle, silâhlı kuvvetlerle mücadele Mursi’nin azlinden hemen sonra başlamadı; ne var ki Mursi’nin son dönemine doğru sadece nefsi müdafaa ile sınırlı kaldı.
Hükümden düşürülen sultanın medyasının iddia ettiği gibi, meşruiyeti savunmuyoruz. Bilakis, tağut ve ordusunun Adeviye, Nahda ve Cumhuriyet Muhafızları Sarayı’nın canına kıydığı kardeşlerimiz, Sina’da sessizce işlenen katliamlar için savunuyoruz. Savunmamız, hainlerin Amerika ve Yahudilere peşkeş çektiği servetlerimiz adına… Savunmamız, kuşatma altındaki Gazzeli kardeşlerimiz için…
İhvanı Müslimin ile aramızdaki ayrılık herkese malûmdur, açıklamaya ihtiyaç duymaz. Fakat basın, eylemlerimizin Mursi’nin azlinden sonra arttığı şeklinde algı operasyonu yaparak Mısır halkını kandırmaya ve İhvanla aramızda bir bağ kurmaya çabalıyor. Ve bu (İhvanla bağlantılı olduğumuz) doğru değildir.
Örgütünüzün mensublarının tamamı Mısırlı mı, yoksa yabancı uyruklu üyeleriniz var mı?
Silâhlı kuvvetler ve bu zalim rejimle cihad meselesi sadece Mısırlıları ilgilendiren bir mesele değil; dünyadaki Müslümanlar’ın tamamını ilgilendirir. Mısırlılar’dan veya Mısırlı olmayanlardan olsun, İslâm ve Müslümanlar’ın maslahatı lehine olan her çabayı hoş karşılıyoruz. Bu ifadelerle mesajım gayet açıktır. Ancak ben silâhlı kuvvetler için ‘altın tabakta yemek’ misali bu bilgileri veremiycem. Ama kardeşlerimiz, Mısır’daki Müslüman kardeşleri için yardıma koşacak her muhacir Müslümanı hoş karşılayacaktır.
Mısır ordusu hâlâ, kimin Ensaru Beyti’l Makdis’ten olduğunu, kimin olmadığı bilmiyoruz. Bizi, orada burada vurup kıran, patlatan, suikast düzenleyen hayaletler sanıyorlar. Allah’a yemin olsun ki ordu birlikleri, kardeşlerimizin kendilerini hedef almasından korktukları için, Sina’da daima sivil kıyafetlerle dolaşıyor.
Basında yer alan Şadi Muniî’nin Sina’daki kabileler eliyle öldürülmesi haberlerinin hakikati nedir?
Kardeşlerimiz büyük zaferler elde edip, orduda derin yaralar açarken, Mısırlı güvenlik yetkilileri yalan ve iftira ile gurubumuza karşı bir algı oluşturmak istiyor. Ordu, bize karşı, sadece bir vehimden ibaret ‘büyük zaferler’ ilan ediyor. Hatta bazı komutan ve liderlerin öldürüldüğünü duyuruyor. Diğer yandan hâlâ bu örgütün komutanı ve emirinin kim olduğunu bilmiyor.
Bundan önce de Sina’daki bir askeri operasyonda mücahid komutan Ebu Abdullah’ın öldürüldüğünü duyurmuştu. Ne var ki, bu haberi ancak bizim ilanımızla öğreniyorlar. Kaldı ki Ebu Abdullah örgütün emiri de değildi.
Ve şimdi de kardeşimiz Şadi Muniî’nin öldürüldüğünü açıklıyorlar. Muniî hâlâ hayatta ve gurubumuz kendisinin örgütteki konumunu açıklamadı. Hatta, bu operasyonun şerefli Sina kabilelerinin katılımıyla başarıyla tamamlandığını ilan ediyorlar. Yaptıkları da, uyuşturucu tüccarları ve kabileler arasındaki husumetlerden dolayı bazı insanları birbirine kırdırmaktan başka bir şey değil. Sonra bir de, insanlara, bu (uyuşturucu tüccarlarının) mücahidlerden olduğunu lanse ediyorlar.
Kabilelerin liderleriyle işbirliği hakkındaki sözler, kabile reisleri ve mensublarını mücahidlere karşı bir savaşa sokmayı hedefliyor.
Askeri sözcü çıkıyor ve öldürdüklerinin sayısı on’u bile geçmezken, Ensaru Beyti’l Makdis’ten onlarca milisin öldürüldüğünü açıklayarak hayali zaferler ilan etme çabasına girişiyor.
Ensaru Beyti’l Makdis’i ordu ile mücadelede devam etmeye götüren etkenler neler?
Ordu, öncelikle Allah’ın tevfiki, sonra da dünyanın çeşitli bölgelerin cihad sahasında tecrübe kazanmış kardeşlerimizin işleri çok iyi bir şekilde tertib etmesi sayesinde kaybetti. En önemli etkene gelince, ordunun gurubumuz hakkında yeterince malumat sahibi değil.
Ensaru Beyti’l Makdis gücünü ağırlıklı olarak Sina’ya mı odaklamış durumda?
Ordu ve birçok insan, kardeşlerimizin Sina’daki faaliyetlerinin yoğunluğundan dolayı ağırlık merkezi olarak Sina’yı addediyor. Merkez olarak Sina’yı göstermemiz de mümkün. Ancak bu doğru değil, çünkü örgütümüz, Dakhiliye ve Mansura’da iki emniyet müdüresini öldürdü. Aynı şekilde diğer bölgelerde de.
Ordu ile bir malumat savaşı var. Bugün, askeri kurumların elinde net hedeflerinin mevcut olduğu bir bilgi bankası bile yok. Delili ise, ordu rastgele bombalıyor ve rastgele masumları öldürüyor, yalan yanlış açıklamalar yapıyor, fabrikasyon haberler üretiyor… Allah’ın yardımı ve tevfiki sayesinde ordu, kardeşlerimizin bulunduğu yerlerin belirlenmesinde aciz kalmış durumda.
Üniversite öğrencilerinin orduya karşı barışçıl gösterilerini destekliyor musunuz?
Ensaru Beyti’l Makdis, öğrencilerin üniversitelerde mürdetlere karşı olan mücadelesini destekliyor. Ancak Mısır’daki Müslümanlar’ın Suriye’de olanlardan ders alması gerekir. Öyle ki Suriye Müslümanları barışçıl gösterilerine 7 ay devam etmişlerdi; ancak boşuna… Öldürüldüler, barışçıl göstericiler üzerinde katliamlar işlendi.
Suriye senaryosu Mısır’da gerçekleşiyor. Barışçıl gösteriler yaklaşık bir senedir devam ediyor. Her gün öğrenciler öldürülüyor, onlarcası tutuklanıyor. Müslümanların hakları ve ırzlarına geçiliyor. Barışçıl olmak onlara ne kazandırdı? Bu askeri kurumlar kuvvetten başka bir dilden anlamıyor…
Al Jazeera Arapça / Çeviri: incanews
SON VİDEO HABER
Haber Ara