33 yaşındaki Ünal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anne ve babasının İstanbul'da Avusturya Lisesi'nde eğitim gördükleri için evlerinde çok iyi seviyede Almanca konuşulduğunu ve bu yüzden Almanca'yı çok iyi öğrendiğini söyledi.
Alman televizyonlarında 10 yaşından bu yana seslendirme yaptığını anlatan Ünal, "1990 yılından bu yana beri dublaj yapıyorum. Bu mesleğe tesadüfen başladım. Okul arkadaşlarım yapıyordu bir gün ben de onlarla beraber gittim. Aslında sadece izlemek için gitmiştim ancak yönetmen benim de katılmamı istedi ve mesleğe başlamış oldum" ifadesini kullandı.
O tarihten sonra farklı projeler için defalarca çağrıldığını vurgulayan Ünal, 1993 yılında bir çizgi filmde yaptığı başrol seslendirmesinin ilk büyük işi olduğunu kaydetti.
Üniversitede medya ve bilişim alanında eğitim aldığını ancak bu alanda hiç çalışmadığını belirten Ünal, "Oyunculukla ilgili mesleki eğitimim yok. Üniversiteyi bitirdikten sonra dublaj yapmanın ne kadar eğlenceli olduğunu fark ettim. O dönemde kendi kedime 'Bu meslek bana daha fazla keyif veriyor' diyerek devam etmeye kararı aldım" diye konuştu.
Almanya'da seslendirme yapan çok az yabancı kökenli olduğunu dile getiren Ünal, "Benden hariç iki Türk'ün daha bu sektörde olduğunu biliyorum. Çok az Fransız ve İspanyol var, gerisi Alman. Mesleğim için sesim önemli. Sesimiz bizim gücümüz" dedi.
Ünal, mesleğinin en güzel tarafının çok yönlülüğü olduğunun altını çizerek, farklı rolleri seslendirmesinin çok hoşuna gittiğini belirtti.
"Oyuncuların yapamadığını yapabiliyorum. Sabah bir çizgi film kahramanı, öğlen bir vampir, akşamda çapkın bir adam ve ardından bir süper kahraman oluyorum. Hepsi de aynı günde " ifadesini kullanan Ünal, bunun harika bir duygu olduğunu söyledi.
Dublaj yapanların toplum tarafından tanımadığını dile getiren Ünal, sesinin, simasından daha fazla tanınmasının çok ilginç bir duygu olduğunu bildirdi.
Türk olmasından dolayı sektörde herhangi bir sıkıntı yaşamadıklarını anlatan Ünal, sadece bir kez olumsuz bir olay yaşadığını belirterek, "Daha önce hiç çalışmadığım bir redaktör ile bir sinema filminde çalıştım. Ben başrol oyuncusunu seslendirecektim. Kadın ismimi okuyunca ön yargılı olduğunu fark ettim. Yönetmen ise benim için mücadele verdi ve bana destek çıktığını söyledi. Sonra sıkıntı yaşamadan görevimi yerine getirdim" dedi.
Türkiye'nin film dublajı konusunda son yıllarda gelişme kaydettiğini belirten Ünal, "Eskiden Türkiye'de daha çok orijinal sesin üzerine seslendirme yapılıyordu. Ancak Alman dublajı en iyilerinden biri. Bu konuda Türkler o kadar iyi değil. Ancak dili göz önünde bulundurmak gerekiyor. Almanca ve İngilizce bir birine çok benziyor, özellikle ağız hareketleri konusunda. Almancayı buna uydurmak daha kolay, Türkçe ise daha zor" diye konuştu.
Mesleğindeki olumsuzlardan da bahseden Ünal, "Sinema filminin fragmanını seslendirdim. Ardından 10 günlük tatile ayrıldım. Geri geldiğimde filmin seslendirmesinin başka biri ile gerçekleştirildiğini öğrendim, çok şaşırdım. Bizim meslekte çok kısa sürede filmlerin dublajı yapılıyor. Bazen kalitesine yansıyor" ifadesini kullandı.
- "Çalışma ortamı çok güzel ve atmosfer pozitif"
Berlin'de yaşayan Esra Vural, 10 yaşından bu yana sinema filmleri ve dizilerde seslendirme yaptığını anlattı. Almanya'da tanınan ve önemli projelerde seslendirme yapan Julia Kaufmann'ın sınıf arkadaşı olduğunu dile getiren Vural, "İlkokulda Julia bana bir gün, 'Dublaj için birine ihtiyacımız var, sen de gelsene' dedi. Dublajın ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu, aileme sordum ve başladım" diye konuştu.
Kendisinin de Berlin Hür Üniversitesinde İslam Bilimi eğitimi gördüğünü anlatan Vural, "Yaptığım seslendirmelerle de geçimimi sağlıyorum" dedi.
Arkadaş çevresinin genellikle meslektaşlarından oluştuğunu belirten Vural, "Bazen arkadaşlarla film izlerken sesimi fark ediyorlar ve o zaman çok eğlenceli oluyor. Benim bile dublaj yaptığım ama unuttuğum roller de oluyor" dedi. Türk olmasından dolayı hiçbir zaman sorun yaşamadığını vurgulayan Vural, "Ozan gibi uzun zamandır bu mesleği yaptığım için ünlü sayılırız. O yüzden problem yaşamadık" şeklinde konuştu.
Çalışma saatlerinin fazla düzenli olmadığına dikkati çeken Vural, "Seslendirme yapmanın en güzel tarafı bana iş gibi gelmiyor. Çalışırken sanki arkadaşlarımla buluşup güzel vakit geçiriyormuşum gibi hissediyorum. Çalışma ortamı çok güzel ve atmosfer pozitif" dedi.
Küçük erkek kardeşinin de kendisinden etkilenerek dublaj yapmaya başladığını ifade eden Vural, "Erkekler de seslerinin değişmesi ardından dublaj yapmak sorun oluyor. Kardeşim de sesi değiştikten sonra fazla uğraşmadı ve üniversitede okumaya karar verdi" ifadesini kullandı.