Dolar

34,8731

Euro

36,7323

Altın

3.037,00

Bist

10.058,47

Yıldırım: Başkanlık sistemine geçilmeli!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olacağını söyleyerek, “Erdoğan varken, çatı adayın Cumhurbaşkanı olma şansı yok” diyen Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini söyledi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-06-02 11:09:04

Yıldırım: Başkanlık sistemine geçilmeli!

Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergün Yıldırım, gündemdeki gelişmeleri Akit’e değerlendirdi. Prof. Dr. Yıldırım ile Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, 17 Aralık’ı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, Soma faciasını ve Fetullah Gülen grubunu Yeni Akit'e anlattı.

Türkiye’nin gündemi çok hareketli. 17 Aralık operasyonundan başlayalım isterseniz; olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- 17 Aralık operasyonu, AK Parti Hükümeti’nin kamuoyundaki itibarını yerle bir etme ve onu iktidardan devirmeye yönelik bir girişimdir. Bununla beraber, özellikle başka bir önemli yönü de muhafazakâr sermaye grubunun toplumsal itibarını yok etmeye yöneliktir. Bu nedenle hem siyasi açıdan hem de ekonomik açıdan önemlidir. Burada seçimle gelen bir iktidarı, birtakım yargı sistemine yapılan müdahalelerle sandığın dışında bir yolla yerinden etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla 17 Aralık’ı, bir darbe girişimi olarak okuyabiliriz.

30 Mart Yerel Seçimlerine 17 Aralık’ın gölgesinde girildi ve AK Parti sandıktan yüksek bir oy oranıyla çıktı. Ne düşünüyorsunuz?..

- AK Parti başarılı olduğu için 30 Mart Yerel Seçimleri’nde halk Fetullah Gülen ile Doğan medyasının propagandalarına inanmadı. Halk, demokrasi dışı müdahaleleri ve propagandaları önemsemedi. Türkiye halkı belli bir demokratik olgunluğa ve siyasi olgunluğa sahip olduğunu gösterdi.

17 Aralık’ın etkisi Cumhurbaşkanı seçimleri sürecinde de devam ediyor mu?

- Öncelikle devletin içinde paralel yapıya mensup olan insanların varlığı hâlâ sürüyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı sürecini de etkiler ama bu etkinin fazla olduğunu düşünmüyorum.

Cumhurbaşkanı bu seçimde ilk defa halk tarafından seçilecek. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

- Bunun çok büyük bir anlamı var. Türkiye’yi artık bürokratik sistem yönetmeyecek. Halk doğrudan kendisini yönetecek olan kişiyi seçecek. Dolayısıyla Türkiye’nin önünde yepyeni bir sayfa var.

Peki, Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı olur mu?

- Başbakan Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı ile ilgili “Yeni Cumhurbaşkanı terleyecek, çalışacak, protokol Cumhurbaşkanı olmayacak” şeklindeki açıklamalarını okuyunca kendisinin Cumhurbaşkanı olacağını düşündüm. Burada AK Parti, büyük bir karizma tarafından yönetilen bir partidir. Türkiye’yi yönetiyor ve Erdoğan bu karizmayı temsil ediyor. “Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu zaman AK Parti kendi içinde bütünlüğünü sağlayabilir mi?” şeklinde endişeler var. Bu endişeler ise yersizdir. Çünkü AK Parti içinde hakikaten liderlik vasfına sahip olan önemli isimler, şahsiyetler var. Erdoğan düzeyinde olmasa da onunla beraber çalışan, tecrübe sahibi olan, Türkiye’yi bilen, siyasi örgütlenme yeteneğine sahip şahsiyetler var ve bunlar AK Parti’yi de, Türkiye’yi de yönetebilirler.

Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa paralel yapı ile olan mücadele devam eder mi, yoksa sekteye mi uğrar?

- Paralel yapının kesinlikle tasfiye edileceğine inanıyorum. Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu zaman bunun belki üslubu değişebilir ama üsluptan çok icraat önemlidir. İcraat olarak da hukuk aracılığıyla paralel yapıyla mücadeleye devam edilecektir.

CHP, MHP ve Fetullah Gülen grubunun, “çatı aday” konusuna nasıl bakıyorsunuz?

- Çatı adayı derken, “Meclis’in dışında olsun”, “Partilerin dışında olsun”, bir yönüyle “Demokrasinin dışında olsun” ve “bürokratik oligarşinin onayladığı birisini getirelim ve bizi yönetsin” mantığıdır. Fahri Korutürk ve Ahmet Necdet Sezer bunun örneğidir. Çatı aday olarak seçilen kişiler; bürokratik oligarşinin emrinde çalıştılar ve ürkek davrandılar. Dolayısıyla “çatı adayı” bu siyasetin devamı ve yeni Türkiye’ye cevap veren bir sistem değil.

Sonuçta bürokratik oligarşi tarafından CHP ve MHP ikna edilir ve AK Parti’ye, Erdoğan’a karşı bir “çatı aday” çıkartılır. Fakat Türkiye gerçeğinde bunun karşılığı olmayacak. Çünkü bir Erdoğan gerçeği var. Dolayısıyla halk; siyasi kulvarlarda bulunmamış, sembolik bir ismi tercih etme gibi bir tutuma yönelmeyecektir. Yani Erdoğan varken, çatı adayın Cumhurbaşkanı olma şansı yoktur.

Başkanlık sistemine nasıl bakıyorsunuz?

- Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin ardından gündeme gelecek olan ilk konulardan bir tanesi Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki görev ve yetki problemlerinin yaşanmaması için anayasal değişmelerin olmasıdır. Bu yüzden Türkiye’de belki fiili olarak Yarı Başkanlık sistemine geçilir, daha sonra da Başkanlık sistemine... Öte yandan Türkiye’nin bölgesel olarak önemli bir ülke olması, kendi içinde ileri bir demokrasiyi temsil etmesi, Kürt meselesini çözmesi, daha katılımcı bir demokrasiyi temsil etmesi açısından da Başkanlık sistemi önemli bir yöntemdir. Bu yüzden Başkanlık sistemi ülkemiz açısından yeni ufuklar doğurma imkânlarını taşımaktadır.

‘AK Parti haklı olarak Gülen Grubu’na karşı durdu’

AK Parti ile Fetullah Gülen grubu 11 yıl iyi bir şekilde işbirliği yaparken; ne oldu da bu şekilde bir çatışma süreci söz konusu oldu?


- Gülen grubu öncelikle sivil, toplumsal alanda faaliyette bulunurken, kendisiyle aynı görüşleri, aynı iddiaları, aynı tahayyülleri besleyen iktidarla beraber çalıştı ama bu beraberlikten edindiği güçle bir süre sonra yanılgıya kapıldı. Bu yanılgı aracılığıyla gücün kendisi olduğunu ve devleti dizayn edebileceğine inandı. AK Parti iktidarı da siyasi alanda karar sahibi olmak isteyen Gülen grubuna karşı haklı olarak karşı durdu. Çatışma buradan ortaya çıktı.

Fetullah Gülen medyasının son zamanlardaki yayın anlayışını nasıl buluyorsunuz?

- Gülen grubunun yayın organlarının daha etik, daha sağduyulu, daha kucaklayıcı davranmasını bekliyorum. Türkiye’deki olayları bütünüyle Erdoğan’ın kötülükleri, olumsuzlukları ve yanlışlıkları etrafından yorumlamaya çalışıyorlar.

‘İnsanlar ölürken iktidarı hedef almak doğru değil!’

Soma faciası üzerinden bir kalkışma girişiminde bulunuldu. Acı bir olayın üzerinden AK Parti iktidarını devirmeye yönelik girişimlerde bulunulmasını nasıl görüyorsunuz?


- Türkiye’nin “milli yas” ilan ettiği, herkesin acılara gömüldüğü, korkunç hikâyelerin yaşandığı bir ortamda bu tür eylemlerin ortaya çıkması, ülkemiz açısından kötü bir durumdur. Soma’da insanlar ölürken, doğrudan Erdoğan’ı, iktidarı hedef almaları ve akla hayale gelmeyecek gayri insani laflar etmeleri doğru değildir.

‘BU İNSANLARI KÜÇÜMSEYENLERİN KENDİLERİ AŞAĞI SEVİYELERDE’

Yılmaz Özdil, Yazgülü Aldoğan, Ali Ünal ve Melis Alphan gibi yazarlar; Soma’dakiler için, “Müstehak”, “Helak oldular”, “Bunlar Niyazi”, “Yardım etmeyin” gibi sözler sarf etti. Bu sözleri nasıl değerlendirmek gerekiyor?


- Soma’dakiler kahraman insanlardır. Zor şartlarla evini geçindirmek ve çocuklarını okutmak için çalışan, çabalayan insanlardır. Bu insanları küçümseyenler ve aşağılayanlar tam tersine kendileri aşağı seviyelerdedir. Yaptıkları bu yorumlar çok ilkeldir. Bunlara aydın denilmez. Çünkü aydın insan milletine hiçbir zaman böyle bakmaz.

‘Beyaz Türk kategorisinde yer almayı sürdürdüler’


Bu noktada Ayşe Arman ile Uğur Dündar ise güneş gözlüğü ve marka giysilerle Soma’ya yas evine değil de, düğün evine gider gibi gittiler. Halk buna tepki gösterdi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bu durum tam bir sosyolojik vakıadır. Bu aydınlar grubunun, hâlâ Beyaz Türk kategorisinde yer almayı sürdürdüğünü ve hatta bu durumda ısrar ettiklerini gösteriyor. Bu kişiler, Soma’da yaşayan, mağduriyetlere maruz kalan, acılar yaşayan insanların hayatlarına dokunamıyorlar. Oysa Taner Yıldız bunu yaptı. Yıldız, çok büyük bir şeyi yerine getirdi. İktidarın halka ne kadar yakın olduğunu, milletle ne kadar iç içe olduğunu oradaki pratikleri ile ortaya koydu ve insanlar da bunu takdir etti.

‘Diktatör diye tanımlamak çok büyük bir körlüktür’

Son zamanlarda Erdoğan’a ‘diktatör’ algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu algının oluşturulmasının sebebi nedir?


- Türkiye’de ilk defa muhafazakârlar devleti yönetmeye başladı ve çok da başarılılar. Bu duruma tahammülleri olmayan ve devletin kendisine ait olduğunu zanneden kesimler, Erdoğan’ın “diktatör” olduğu algısını dünyaya yaymaya çalışıyor. Şimdi Erdoğan 12 senedir bu ülkeyi yönetiyor. Birtakım yanlışları olabilir ve bu noktada eleştirebiliriz, tartışabiliriz ama “diktatör” olarak tanımlamak çok büyük bir körlüktür. Çünkü Erdoğan, “Çözüm süreci” gibi birçok önemli memleket meselesini çözme iradesini ortaya koymuş bir şahsiyettir.

HÜSEYİN KULAOĞLU / YENİ AKİT
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara