Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Mısır’da sonucu belli seçim!'

Star gazetesi yazarı Taha Özhan, Mısır'da gerçekleştirilen ve cuntacı Sisi'nin kazanmasına kesin gözüyle bakılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirdi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-05-29 10:13:02

'Mısır’da sonucu belli seçim!'

Mısır’da Mursi’nin 59 sonra ilk sivil Cumhurbaşkanı seçilmesinden önceki seçimlerdeki yazısını hatırlatan Taha Özhan, şuanda Mısır’da gerçekleşen ve Mursi’ye darbeyi yapan cuntacı Sisi’nin kazanmasına kesin gözüyle bakılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirdi.

İşte Özhan’ın yazısı:

Mısır, 29 yıl 120 gün iktidarda kalan Mübarek’ten sonra, 5. Cumhurbaşkanını seçmek üzere sandık başına gitti. 1953’ten bu yana, (Sedat’ın öldürülmesinden Mübarek’in iktidara gelişine kadar 8 gün başkanlık yapan Sufi Ebu Talip ve Mübarek’in devrilmesinden sonra “geçici başkanlık” yapmaya devam eden Hüseyin Tantavi’yi saymazsak), Mısır, 59 yıl sonra nihayet, ilk sivil Cumhurbaşkanına kavuşmuş olacak.

2012 Mısır Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en ilgi çeken yanı, ilk kez, sonucu henüz belli olmayan bir seçim olması. Adaylardan kimin seçimi kazanacağının bilinmemesi, ilk kez sivil ve seçimle gelen bir lidere kavuşmaktan daha dikkat çekici bir olaya dönüşmüş durumda. Kahire’de seçim analizlerinin en fazla iki-üç isim üzerinden yapılıyor olması bile, kafaların karışmasına fazlaca yetmişe benziyor.

Özellikle son otuz yılın iktidar tarihine bakınca Mısır siyasal psikolojisini daha kolay anlamak mümkün olabilir. 6 Ekim’de Sedat’ın öldürülmesinden sonra, 13 Ekim 1981’de yapılan referandumda Mübarek oyların yüzde 98.5’ini alarak iktidara gelmişti. 5 Ekim 1985’te yapılan ikinci referandumda Mübarek yüzde 97.1 ile ikinci kez iktidara geliyordu. 1993’te Mübarek üçüncü dönem iktidarını yüzde 96.3 ile garantilemişti. Dördüncü dönem ‘adaysız seçim’ 1999’da yapılmış ve Mübarek yüzde 93.8 oy almıştı. Mısır’da son başkanlık seçimi 2005’te yapılmıştı. Yüzde 22 katılımın olduğu bu seçime ilk kez farklı adaylar katılmış, ‘yarıştan’ Mübarek 88.6 ile birinci çıkmıştı”.

MÜBAREK’TEN BİLE KÖTÜ…

Yukarıdaki satırları tam iki yıl önce Mısır’da Muhammed Mursi’nin Cumhurbaşkanı seçileceği seçimler öncesinde yazmıştık. Mursi’nin katıldığı seçim ‘fulul ile yeni düzen’ arasında geçmişti. Hafta başından beri Mısır’da yapılan yeni ‘seçim’ ise açık bir şekilde ‘fulul ile eski düzen’ arasında yaşandı. Lakin yeni olan durum Sisi’nin Mübarek kadar bile sahte bir seçimi yönetememesi oldu. Darbe yönetimi nasıl bir oran açıklarsa açıklasın, sahada seçimleri takip edenler, Mübarek dönemindeki yüzde yirmilerde dolaşan katılımın bile sağlanamadığını tespit ediyorlar. Darbeye gerekçe olarak kullanılan, Mursi’ye karşı sokakları doldurduğu söylenen 30 milyon kişinin esamesi bile okunmuyor. Elbette bütün bunların, sonucu baştan belli bir seçim için bir anlamı bulunmuyor.

SURİYE’DE ESED, MISIR’DA SİSİ

Sisi’nin Amerikan siyasi desteği, Körfez finansmanı, Baltacı şiddeti ve liberallerin söylem meşruiyeti sağlamasıyla gerçekleştirdiği darbenin ürettiği seçimlerden umutlu olmak için bir sebep bulunmuyor. 2012’de vesayet rejiminin seçilmiş ilk Mısır meclisini fesh etmesini alkışlayan, Sisi’nin cumhurbaşkanlığı için aday olmasını savunan liberal Hamdin Sabbahi’nin de seçim havası sağlanması için dekor aday olduğu ‘referandum’, sadece belirsizliği biraz daha derinleştirecek. Sisi’nin neredeyse bütün darbe motivasyonun ana unsuru olan cumhurbaşkanlığı, Mısır’da gelinen noktada, Esed’in Suriye’de seçim kazanmasından daha anlamlı bir durum olmayacak.

Arap isyanlarıyla birlikte de facto çöküş süreci başlayan Ortadoğu düzeninin, Sisi marifetiyle ayakta durması belki bir süre daha sağlanabilir. Lakin mezkur düzenin işlemesi fiilen imkansız hale gelmiştir. Camp David düzeninden geriye kalan ve bundan sonra ortaya çıkacak şey düzensizlik olmaya devam edecektir. Sisi’nin darbesi, Esed’in katliamları, Kuzey Afrika’da derin geçiş sıkıntıları ‘eski düzen’ açısından yapısal değil konjoktürel kazanımlardan ibarettir. Bu durumun en açık kanıtı, Arap sokaklarındaki dip dalganın gücünü sahada mütevazi bir gözlemle bile hissedilebilmesidir.

Aynı şekilde, son dört yıldır yaşananları, 70’lerin ve 80’lerin şablonlarıyla, siyasi İslam sorunsalı olarak okuyanların da meseleyi idrak etmesi mümkün görünmüyor. Toplumun derinliklerinde yaşanan değişime ve I. Dünya Savaşı bakiyesi üzerine kurulan Ortadoğu düzeninin sebep olduğu enerjinin gücüne karşı Sisi’den medet ummaktan başka çareleri kalmıyor. Bölgemizde her türlü Kemalizmin sıradan bir elit sorunu olarak okuduğu gelişmeler bir dip dalga olarak büyümeye devam ediyor. Önümüzdeki sorun, yeni düzenin ne olacağından çok ne zaman hayata geçeceğidir? Zira geldiğimiz noktada eski düzen sadece takvim sorunu çıkarabilir.

Haber Ara