Güneşin yüzünü göstermesiyle görülme sıklığı artan kene, bu yıl da özellikle Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere, Tokat, Erzurum, Sivas, Samsun ve Çorum gibi illerde ölümlere neden oldu. Uzmanlar, keneden korunmada bireysel tedbirlere özen gösterilmesi uyarısında bulundu.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Zoonotik ve Vektörel Hastalıklar Daire Başkanı Ebru Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi'nin (KKKA) hayvanlardan insanlara geçen bir hastalık olduğunu ve ilk defa 1944 yılında Kırım'da görüldüğünü söyledi. Daha sonra 1956 yılında Kongo'da görülen hastalığın, 1969'da Kırım Kanamalı Ateşi ile aynı olduğunun anlaşıldığını ve Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi olarak anılmaya başlandığını ifade eden Aydın, hastalığın genellikle Afrika, Asya, Orta Doğu ve Doğu Avrupa'da görüldüğünü anlattı.
Aydın, Türkiye'de ise 2003 yılında tanısı konulan KKKA'nın vaka ve ölümlerin yıllar içinde değişiklik gösterdiğini belirterek, "2013 yılında 910 vaka ve 37 ölüm görülmüştür" dedi.
KKKA'nın, başlıca kene tutunması ve kene ile temasla bulaştığını, bulaşmasında "Hyalomma" türü kenelerin etkin rol oynadığını dile getiren Aydın, bunun yanı sıra KKKA'nın hasta insanların ve enfekte hayvanların kan ve vücut sıvılarıyla korunmasız temas sonrasında da bulaşabildiğine dikkat çekti. Aydın, hastalığın kuluçka süresinin kene tarafından tutunma ile virüsün alınmasının ardından genellikle 1-3 gün en fazla 9 gün içinde olduğunu belirterek, enfekte kan ve vücut sıvılarıyla temas sonucu bulaşmalarda ise bu sürenin 5-6 gün, en fazla 13 gün olduğunun altını çizdi.
Hastalıkta ateş, kırıklık, baş ağrısı, halsizlik, bacaklarda ve sırtta şiddetli ağrı ve iştahsızlık, bazen de kusma, karın ağrısı ve ishal görülebildiğini dile getiren Aydın, vücudun değişik bölgelerinde kanamaların olabildiğini söyledi.
-Haziran ve temmuz aylarında risk artıyor
Aydın, KKKA'nın havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte hastalığın taşıyıcısı ve bulaştırıcısı olan kenelerin aktivitelerinin artması ile bahar ve yaz aylarında, özellikle haziran ve temmuzda daha çok görüldüğüne işaret ederek, "İç Anadolu Bölgesi'nin kuzeyi, Karadeniz Bölgesi'nin güneyi ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nin kuzeyinde yer alan ve Kelkit vadisi olarak adlandırılan coğrafik bölge, vakaların çoğunun görüldüğü bölgedir" diye konuştu.
Hastalıkla ilgili olarak, Bilim Danışma Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda, Bakanlık tarafından KKKA'ya ilişkin klinik tanımlama, vaka tanımı ve vakalara yaklaşım önerilerinin belirlendiğini anlatan Aydın, hasta takip sisteminin oluşturulduğunu bildirdi.
-"Aşı geliştirme projesinde önemli aşama kaydedildi"
Aydın, KKKA'nın dünyada etkinliği kanıtlanmış ve uygulanabilir bir aşısının bulunmadığını ve spesifik bir tedavisinin olmadığını vurguladı. Bu nedenle, KKKA'nın önlenmesinde korunma tedbirlerinin alınmasının önem taşıdığını ifade eden Aydın, şunları kaydetti:
"KKKA hastalığının görülme sıklığının arttığı dönemlerde hasta sevklerinde sorunlar yaşanmaması ve belirli hastanelerde yığılmaların önlenmesi amacıyla bölge merkezleri oluşturulmuştur. Laboratuvar alt yapısı ve hastane kan merkezleri güçlendirilerek hastalığın teşhis ve tedavisine ilişkin olarak gerekli hizmetlerin ülkemizde verilmesi sağlanmıştır. Yine Bakanlığımız ve Kızılay arasında yapılan protokol ile KKKA hastalarının tedavisinde kullanılan kan ve kan ürünleri ihtiyacı zamanında ve yeterli miktarda karşılanmaktadır.
KKKA ile ilgili yeni uygulamalar ve gelişmeler sürekli olarak genelge ile illere bildirilmektedir. Hastalıkla ilgili olarak bilgiler gerek ulusal gerekse uluslararası ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşılmaktadır. Ayrıca ilgili uzmanlarla saha çalışmaları yapılmış, Bilim Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda tedbirler alınmıştır. KKKA'ya yönelik aşı geliştirme çalışmaları başta olmak üzere bilimsel çalışmalara da yoğun destek verilmektedir. Bakanlığımızca desteklenen aşı geliştirme projesinde önemli bir aşama kaydedilmiştir.
Bununla birlikte hastalığın sık olarak görüldüğü illerde kene popülasyonunun azaltılabilmesi için sığırlar başta olmak üzere çiftlik hayvanlarında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından kene mücadelesi çalışmaları yürütülmekte olup Bakanlığımız tarafından da bu çalışmalara destek verilmektedir ve 2014 yılında da bu çalışmalara devam edilmektedir."
-Riskli alandan gelindikten sonra vücut kontrol edilmeli
Aydın, hastalığın bulaşmaması için hayvanların üzerindeki keneye ve hayvanların kan, idrar ve diğer vücut sıvılarına çıplak elle dokunulmaması gerektiği uyarısında bulunarak, vücuttaki kenenin en kısa sürede çıplak elle dokunmadan eldiven, bez parçası, naylon poşet yardımıyla tutarak çıkarılması gerektiğini söyledi.
Kenenin çıkarılmaması durumunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini ifade eden Aydın, bahçe, bağ, tarla, ahır, orman, orman kenarı tarım arazisi gibi riskli alanlara giderken; açık renkli giyinilmesi, kapalı kıyafetler seçilme, pantolon paçalarının çorap içine sokulması ya da çizme giyilmesi gerektiğini belirtti.
Kenenin vücuda tırmanarak çıktığı için açık yer bırakılmamasının ve oturulacak yere açık renk örtü serilmesinin korunmada çok önemli olduğuna işaret eden Aydın, riskli alandan döndükten sonra ise kene olup olmadığının görülebilmesi için vücudun ve elbiselerin her yerine dikkatlice bakılması, vücudun özellikle diz arkasının, koltuk altlarının, kulak arkasının, ensenin, saç diplerinin ve kasıkların kontrol edilmesi gerektiği uyarısında bulundu.