İlahiyat bölümünü tamamladıktan sonra memleketinde imam olarak göreve başlayan Tuzcu, yıllar sonra içinde ukde olan sanatı icra etmek için Atatürk Üniversitesi Oltu Meslek Yüksekokulu'nda Geleneksel Türk İslam Sanatları Bölümünü kazanarak, sevdiği sanat dalına yönelik eğitim aldı.
O yıllarda aynı zamanda öğrencisi olduğu Atatürk Üniversitesi kampüsündeki bir camide din görevlisi olarak çalışan Tuzcu, caminin avlusundaki atölyesinde ebru yapmaya devam etti.
Okuduğu bölümde öğretim görevliliğini sürdüren Tuzcu, önceden görev yaptığı caminin avlusundaki atölyesinde de yabancı öğrencilere ebru dersi veriyor.
Tüm bunlara rağmen din görevliliğinden de kopamadığını belirten Tuzcu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zaman zaman minareye çıkıp ezan okuduğunu söyledi.
Bir müslüman olarak camiden kopmasının imkansız olduğunun altını çizen Tuzcu, "Camiye geldiğimde artık görev yapmıyorum ama daha öncede olduğu gibi zaman zaman çıkıp ezan da okuduğum oluyor. Çünkü onu devam ettirmek de istiyorum. 16 yıl görev yaptım sonuçta" diye konuştu.
- Namaz vakitlerinde camiye boş vakitlerde atölyeye
Sanatçı kimliğini ve imamlık görevini aynı anda devam ettirmenin kendisini mutlu ettiğini ifade eden Tuzcu, şöyle devam etti:
"Din görevlisi olduğum zaman ebruya daha fazla vakit ayırabiliyordum. Haftada bir gün iznim vardı onu da kültür müdürlüğüne giderek değerlendiriyordum, orada ebru dersi veriyordum. Orası camiye de yakın olduğu için görevle birlikte aynı şekilde devam ediyordu, namaz vakitlerinde camide diğer zamanlar da atölyedeydim. Şimdi de fakültede bir atölyemiz var, kendi atölyem de var, öğrencilerimle ebru sanatını devam ettirmeye çalışıyorum."
Tuzcu, boş zamanlarının çoğunu atölyesinde öğrencileriyle geçirdiğini kaydetti.
- Her ülkeden öğrenciye ebruyu öğretiyor
Atatürk Üniversitesi'nde okuyan yabancı öğrencilere de atölyesinde ebru öğreten Tuzcu, aynı zamanda farklı kültürlerin kaynaşması için de bu derslerin faydalı olduğuna dikkati çekti.
Amaçlarının sanatla bir sosyal bağlılık oluşturmaya çalıştıklarını belirten Tuzcu, "Çünkü gelen öğrencilerimizden kendimizi sorumlu hissediyoruz. Azerbaycan, Gürcistan, Kırgızistan ve Doğu Türkistan'dan öğrencilerimiz var. Onlara Türk İslam sanatını öğretiyoruz. Farklı bölümlerden farklı kültürlerden gelen insanlarla ortak bir payda oluşturup onu da ebru sanatında bulmaya çalışıyoruz" dedi.
Atatürk Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan Orkhan Faikov, Gürcü arkadaşları sayesinde atölyeye gelip ebruyla tanıştığını söyledi.
Türkiye'ye gelmeden önce ebruyu internet üzerinden öğrenmeye çalıştığını belirten Faikov, "Önceleri ebru sanatıyla ilgileniyordum ama internet üzerindendi. Haberleri, belgeselleri izlerdim. Türkiye'de gelişmiş bir şekilde ve her ilde yapıldığı bilgisini aldım. Çok şükür geldiğimi Erzurum'da da böyle bir atölyeyi gördük, burada öğreniyoruz. Renklerden bir dünya yaratılıyor. Bunlarla aynı zamanda sabrı da öğrendik çünkü ebru sanatı insana gerçekten de sabrı, inceliği öğretiyor" diye konuştu.
Faikov, atölyedeki faklı ülkelerden gelen öğrencilerle ebru sanatıyla herkesin kendi ülkesini, medeniyetini ve kültürünü göstermeye çalıştığını kaydetti.
Gürcistanlı Lela Butsaşvili ise daha önce ne olduğunu bilmediği ebruyla Erzurum'a geldiğinde öğrendiğini, çalışmaları ülkesindeki arkadaşlarına hediye ettiğini aktardı.
Doğu Türkistanlı Nigar Dilşat da ilk defa arkadaşının evinde gördüğü ebruya hayran kaldığını, öğrenmeye başladığını ifade etti.
Ebru sanatını çok sevdiğini kaydeden Dilşat, "Burada çok mutluyum, ebruyu çok sevdim. İnsana huzur veriyor, stresten uzaklaştırıyor. Hayattaki sıkıntılarımızı ebru yaparak unutuyoruz. Sanatın dışında çay saatlerimiz var, oturup herkes kendi ülkesindeki kültürünü birbiriyle paylaşıyor. Her ülkeden gelen arkadaşlarımız var kültür paylaşımı oluyor aramızda" dedi.
- Ülkesine gittiğinde arkadaşlarına da öğretecek
Eğitimini tamamladıktan sonra ülkesine geri döndüğünde ebru sanatını orada da devam ettireceğinin altını çizen Dilşat, arkadaşlarına ve ailesine de ebruyu öğreteceğini söyledi.