Dolar

34,9370

Euro

36,6437

Altın

2.974,97

Bist

10.125,46

İdam listesinde 4. sırada

Mısır'da hakkında idam cezası verilen Müslüman Kardeşler üyesi Şaban Ömer, teşkilatın mensuplarına yönelik baskıların artmasının ardından ailesi ile vedalaşamadan ülkeyi terketti. Şaban Ömer yaşadıklarını Al Jazeera'ye anlattı.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-05-25 13:56:15

İdam listesinde 4. sırada

Adı Şaban Ömer. 47 yaşında. Minye şehrindeki öğretmenler sendikasının başkanı. Mısır’daki Minye Mahkemesi’nin idam kararı verdiği 683 kişiden biri. Ömer, Minye'de öğretmenlik yapıyordu. İhvan mensubuydu. Ancak askeri darbenin ardından eşi ve üç çocuğunu ardında bırakarak ülkesini terketmek zorunda kaldı. Öyle ki ülkeden ayrılacağını ailesine gümrükten geçtikten sonra haber verebildi. Yaklaşık bir ay önce Türkiye’ye gelen Şaban Ömer, idam kararını ve yaşadıklarını Al Jazeera Türk’e anlattı.
İdam listesinde 4. sırada
Kahire’nin güneyindeki Asyot Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden de mezun olan Şaban Ömer Müslüman Kardeşler ile üniversite yıllarında tanışıyor. Arkadaşı Abdülazim’den etkilenerek cemaatin içinde yer alıyor. Arkadaşların kaderi idam kararında da birleşiyor.

“Abdülazim çok yakın bir arkadaşımdı. Muhammed Abdülazim idam kararı verilenlerden 3. sırada, ben ise 4. sıradayım. 1. sırada Müslüman Kardeşler Cemaati’nin lideri Muhammed Bedii var, Minye Milli Eğitim Müdürü vekili ve Müslüman Kardeşler Cemaati Minye sorumlusu Memduh Mebruk ise 2. sırada. Allah’ın kaderi beni ve değerli dostum Abdülazim’i de yine peş peşe bir araya getirdi. Ben bugün Abdülazim ile telefonda görüştüm. Abdülazim çok duygulanmıştı ve ağlıyordu.”

“Ailemle vedalaşamadım”


Darbeden sonra Müslüman Kardeşler’e yönelik tutuklamalardan sonra ülkeden ayrılmak zorunda kalan Şaban Ömer, ailesi ile vedalaşamadan Katar’a gidiyor:

“Rabia meydanındaki olaylardan 50 gün sonra, Ekim 2013’te Mısır’ı terkettim. Çünkü artık evimde kalamıyordum. Minye’den Kahire’ye gelmek zorunda kaldım önce. Bir süre Kahire’de kaldıktan sonra Katar’a gittim. Eşim ve çocuklarım hepsi şu anda Mısır’dalar. Oradan ayrılmaları şimdilik zor. Çünkü daha ne yapacağımızı bilemiyoruz. Peygamber Efendimiz de Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde ailesini bırakmıştı. Allah’a şükürler olsun ki eşim bunun bilincinde. Bizim Allah’a bağlılığımız ve güvenimiz tam.”

Şaban Ömer kendisi Türkiye'deyken ailesine yönelik baskıların ise arttığını belirtiyor.

“Rabia meydanında ailemle günlerce kaldım”

İdam kararını öğrendikten sonra ailesi ile telefonda konuşmuş. Eşinin de Müslüman Kardeşler içinde olduğunu ve bu hareketi bildiğini belirten Şaban Ömer, zor günleri atlatacaklarına inanıyor:

“Eşim ve idam kararı alınan diğer arkadaşlarımın eşleri sokaklarda protesto gösterileri düzenlediler. Bugün annemle telefonla görüştüm. Dua etti ve 'hak kesinlikle zafere ulaşmalıdır, inşallah ulaşacak' dedi. 65 yaşında olmasına rağmen ‘zaferin ve başarının’ geleceğinden emin. Müslüman Kardeşler'e ilk katıldığımda bunu istememişti. Başıma kötü bir şey gelmesinden korkuyordu. Ama Müslüman Kardeşler'i tanıyınca bana destek verdi. Hatta o yaşına rağmen öyle bir aşamaya geldi ki benimle birlikte Rabia Meydanı'ndaki protesto gösterilerine katıldı. Birlikte üç gün Rabia meydanında kaldık."
Şaban Ömer bu yolda idam kararının kendisi için şeref olduğunu dile getiriyor. Zor günleri atlatacaklarını kaydeden Şaban Ömer, bu süreçte Türkiye’de yaşamayı planlıyor.

"O polisi baltacılar öldürdü"

Şaban Ömer darbe karşıtlarının haftalarca eylem yaptığı Rabia Meydanı’nda 14 Ağustos’ta yüzlerce kişinin ölmesi ile sonuçlanan katliamı protesto etmek için Minye’deki gösterilere katıldığını söylüyor. Polis merkezi önünde yapılan gösterilerde polislerin göstericilere müdahale etmesi sonucu beş arkadaşının öldüğünü söylüyor. Kendilerine idam cezası verilmesine yol açan bir polisin ölümünü ise şöyle anlatıyor:

“İnsanlar sabah uyandıklarında televizyonlarda Rabia Meydan'ında bir katliamın olduğunu, Mısır polisinin insanları öldürdüğünü gördüler. Meydanlara indiler ve büyük kitlesel gösteriler düzenlediler. ‘Askeri cunta düşsün’ diye sloganlar atmaya başladılar. Minye kentine bağlı Udve bölgesinde sokaklara inen halk polis tarafından engellendi. Yolda barikatlar kuran polis göstericilere yönelik önce göz yaşartıcı bomba kullandı, ardından da gerçek mermilerle ateş açmaya başladı. O gün benim yanımda beş kişi öldü. Polis olay sonrasında karakolu terk etti. Karakola giren ‘baltacılar’ birçok silahı ele geçirdi. Tabi polis bilinçli bir şekilde karakolu baltacılara teslim etti. İhvan’a yükleyecekleri suçları baltacılar aracılığıyla gerçekleştirmiş oluyorlar. O arada bir polis memuru da öldürüldü. Yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılan polisin yanına gittiğimde ölmeden önce 'polisin emrini yerine getirmeyi reddettiğim için beni öldürdüler' diyordu"

Cezaların maksatlı ve insanları korkutup susturmak için verildiğini söyleyen Şaban Ömer, kararları veren hâkimin de bir İhvan düşmanı olduğunu, bu kin ve nefretinden dolayı idam kararlarını verdiğini savunuyor.

Ömer, "Biz hakkımızda belirli bir hapis cezasının çıkabileceğini düşünüyorduk ama böyle çılgınca bir kararı tahmin etmemiştik. Hakim, dünya tarihinde görülmemiş bir karara imza attı. Bin 200 küsur insan için idam kararının verilmesi çılgınlıktan başka bir şey değil. Sadece Mısır tarihinde değil, dünya tarihinde böyle bir şey yok” diyor.

Mübarek döneminde kendisinin ve arkadaşlarının yaşadığı işkencelerden söz ederken gözleri dolan Ömer, o dönemde hapishanede işkence gördüğünü anlatıyor:

"Soruşturma sırasında çıplak bir şekilde dövüldük. Ellerimizden tavana asıldık. Ancak benim yaşadıklarım diğer kardeşlerimizin yaşadıkları karşısında çok basit kalıyordu. Elektrikle işkenceye maruz kalmak, vücudun hassas yerlerine sigara basmak ve daha nice işkence yöntemleri Mısır hapishanelerinde fazlasıyla yaygın."

"Sisi rol yaptı"

Ömer, darbenin mimarı Abdülfettah Sisi'nin, kendisini Savunma Bakanı yapan eski cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi de rol yaparak kandırdığını öne sürüyor:

"Muhammed Mursi ile görüşmek için özellikle pazartesi günlerini seçerdi ve Mursi’ye oruçluymuş gibi davranır, 'efendim birlikte iftar edelim' derdi. Mursi’nin yanında olduğu zaman eşi telefon ederdi ve eşi, 'Kız çocuklarımız başörtüsü ile peçe arasında bir seçim yapmamı istiyor' derdi. İşte bütün bu oyun sahneleri Muhammed Mursi’yi kendisinin bir İslamcı olduğu konusunda ikna etmişti. Öyle ki Muhammed Mursi, Sisi’nin samimi bir Müslüman olduğunu düşünmeye başlamıştı."

Al Jazeera

Haber Ara