Timeturk'ün Haberi ses getirdi!
Dün Nevzat Çiçek imzalı Timeturk haberinde Türkiye'de 'terörist olduğu gerekçesiyle tutuklanan Ahmed Diini'nin dramını sizlerle paylaşmıştık. Haberimizin ardından Maltepe Cezaevinden sevindirici haber geldi. Ahmed Diini'nin avukatı Uğur Yıldırım, Somalili Diini'nin serbest bırakılacağını söyledi. Diini ABD'ye de iade edilmeyecek. Ayrıntılar az sonra TİMETURK'te...
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-23 16:44:21
Dün Nevzat Çiçek imzalı Timeturk haberinde Türkiye'de 'terörist olduğu gerekçesiyle tutuklanan Ahmed Diini'nin dramını sizlerle paylaşmıştık. Haberimizin ardından Maltepe Cezaevinden sevindirici haber geldi. Ahmed Diini'nin avukatı Uğur Yıldırım,Diini'nin iade edilmeyeceğini ifade etti. Diini ile beraber iade edilmesi üzerine açılan mahklemeye katılan Uluslar Arası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım Diini ile ilgili yeterli delil olmadığndan dolayı iadenin reddine karar verdildiğini ifade ederek ''Türk adaleti ABD'nin uydurma ve keyfi delillerine rağmen adaletin tecil etmesine imkan tanıdı bir mazlumu Guantanamo'ya gönderme önünde set oldu bu bakımdan Türk adaletine bu davadaki tutumundan dolayı teşekkür etmek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti uluslar arası istihbarat örgütlerinin keyfi uygulamalarına izin vermedi'' dedi.
Yıldırım Diini'nin Kumkapı'da ki yabancı şubeye götürüldüğünü Diini'nin istemesi halinde Hollanda'ya gidebileceği gibi Türkiye'de mülteci olarakta kalabileceğini bunun için avukatları olarak süreci değerlendirdiklerini ifade etti.
İŞTE SES GETİREN O HABERİMİZ
TIMETURK / NEVZAT ÇİÇEK
Ahmed Diini (26) Somali eski devlet başkanı Siad Barre’ nin torunudur. Siad Barre, Somali’ de darbe yaşanması ve ülkeden sürülmesi üzerine ailesi ile birlikte Hollanda’ ya yerleşmiştir. 1990 yılından itibaren Hollanda’ da yaşamaya başlamışlardır. Ahmed bu yüzden Hollanda vatandaşıdır. 17 yaşındayken eğitimi için İngiltere’ ye giden Ahmed, burada uçak mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. İngiltere gizli istihbarat servisi MI5, Ahmed’ in vasıflarından yararlanmak istemiş ve kendileri adına Somali’ de ajanlık faaliyetleri yapması teklifinde bulunmuşlardır. Ahmed bu teklifi kabul etmediğinde de MI5 yetkilileri Ahmed’ i hayatıyla tehdit etmişlerdir.
Ahmed, Alman vatandaşı olan eşi ile birlikte, 2008 yılında Arapça eğitimi almak için Mısır’ a gitmiş ve orada rahat ve huzurlu bir şekilde yaşamını sürdürmüştür. Ahmed, eşi ve çocuğu, Mısır’ da kaldığı süre boyunca devlet kontrolü altında olanbir lojmanda rahat ve huzurlu bir şekilde hayatını sürdürmüştür. Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’ nin devrilmesinin ardındanülkede yaşanan süreç, Ahmed ve ailesinin de hayatını değiştirmiştir.Eşi Laura ikinci çocuklarına hamile olduğundan ve doğum da çok yaklaştığından Ahmed, Hollanda’ ya kesin dönüş biletlerini almıştır.Yaklaşık 1 hafta sonra ailesi ile birlikte Hollanda’ ya dönecekken 19.08.2013 tarihinde Mısır yetkililerinin “önemli bir şey değil, emniyete kadar gidip geleceğiz” beyanları ile bahsedilen apartman dairesinden alınmış ve 7 ay boyunca Kahire’ deki Tora Hapishanesinde nedensiz ve hukuksuz bir biçimde alıkonmuştur. Burada çeşitli işkencelere tabi tutulmuştur. Neticede masum olması nedeni ile Mısır İç İşleri Bakanlığının kararı doğrultusunda 23.03.2014 tarihinde serbest bırakılmıştır.
Hollanda Konsolosluğunun Kahire yetkililerinden Hugo CORVER ve asistanı, Ahmed ile görüşmüş ve Hollanda’ ya direk uçuşun ancak ertesi gün olduğunu, hemen dönmek isterse Türkiye aktarmalı bir uçuş olduğunu söyleyerek Ahmed’ i ikna etmişlerdir. Ahmed, evine ve ailesine bir an önce kavuşmanın ve hiç göremediği yeni doğan çocuğuna sarılmanın umudu ile 23.03.2014 tarihli Türk Hava Yolları’ nın TK-695 sefer sayılı 21:25 uçağına özgür bir şekilde binmiştir. 00:05 sıralarında İstanbul’ a inmiştir. Uçak Türkiye’ ye indiğinde transit bölgede, Amsterdam’ a gidecek uçağa binmek için geçiş halindeyken Türk polisi yanına gelerek kendisini gözaltına almıştır. Ahmed Diini hakkında Amerika tarafından verilmiş kırmızı bültenle arama kaydı olduğu gerekçesiyle polisler Ahmed’ i aynı gün sabahı Bakırköy 18. Sulh Ceza Mahkemesi’ nde hakim karşısına çıkarmıştır. Mahkeme Amerika ile Türkiye arasındaki suçluların iadesine dair anlaşma gereğince Ahmed hakkında 60 günlük geçici tutuklama kararı vermiştir. Ahmed halen Maltepe Cezaevinde suçsuzluğunun tespit edilmesini ve ülkesi Hollanda’ ya gönderilmeyi beklemektedir.
Hollanda konsolosluğu yetkilileri Mısır’ da Ahmed’ i kandırmıştır. Ahmed o gün beklese, bindiği uçak yerine doğrudan Mısır’ dan Hollanda’ ya giden başka bir uçağa binse evine dönebilecekti. Hollanda Devleti, Ahmed Hollanda vatandaşı olduğu için Ahmed’ i Amerika’ ya kesinlikle iade edemeyecekti. Ahmed’ in yargılaması Hollanda’ da yapılmak zorundaydı. İşte bu nedenle Ahmed kandırıldı, Türkiye üzerinden aktarmalı olarak gitmesi sağlandı.
Ahmed aslında Türkiye’ ye giriş yapmamıştı, transit bölgede yani uluslararası alandaydı. Transit bölgenin konumu gereğince Türk polisinin Ahmed’ i gözaltına alma yetkisi yoktu. Zaten Emniyet Genel Müdürlüğü İnterpol Dairesi tarafından gönderilen emirde hakkındaki tahditler nedeniyle Ahmed Diini’ nin Türkiye’ ye giriş yapamayacağı bildiriliyordu. İşte bu yüzden polisler, Ahmed’ i zorla pasaport kontrol noktasına götürdü ve sanki Türkiye’ ye girerken pasaportunu ibraz etmiş ve hakkında ülkeye giriş yasağı varmış gibi işlem yaparak Ahmed’ i gözaltına aldılar. Dolayısıyla Ahmed’ in Türkiye’ de, polis tarafından alıkonulması da hukuka aykırı bir sürecin ardından gerçekleşmiştir.
Ahmed hakkında Amerika Devleti tarafından verilen kırmızı bülten kararı tamamen düzmece bilgilerle doludur. Kırmızı bülten kararının verildiği tarih 27 Ağustos 2013. Kararda Ahmed’ den kaçak olarak bahsediliyor. Halbuki Ahmed 19 Ağustos 2013’ ten beri Kahire Tora Hapishanesinde tutuklu bulunuyor. Öncesinde de resmi ikametgah adresinde, Mısır Devleti’ nin kontrolü altında olan bir lojmanda kalıyor. Dolayısıyla kaçak olduğu bilgisi tam anlamıyla yalan.
Kararda Ahmed’ in 1 Ocak 2007’ den itibaren Mısır’ da bulunduğu ve burada El-Şebab’ a destek verdiği yazmakta. Halbuki Ahmed 2006 yılı Eylül ayından 2008 yılı Haziran ayına kadar İngiltere’ de Birmingham Solihull Kolejinde uçak mühendisliği eğitimi almaktaydı ve bu süre zarfında hiç İngiltere dışına çıkmadı. Mısır’ a ilk olarak 30.01.2008 tarihinde eşi ile birlikte gitti.
Kırmızı bülten kararına dayanak Mahkeme kararının özetlendiği kısımda Ahmed’ in 2007 yılından itibaren Somali’ de El-Şebab örgütüne destek verdiği ve son olarak da 2 Amerikan vatandaşının Somali’ ye giderek El-Şebab’ a katılmasını sağladığı belirtilmiştir. Öncelikle bu 2 Amerikalı kimdir? 2007 yılında Birmingham’ da uçak mühendisliği öğrencisi olan Ahmed; bahse konu örgüte nasıl bir destek vermiştir? Karar içerisinde bu sorulara yönelik hiçbir cevap yer almamaktadır.
Kırmızı bülten kararında Ahmed’ in fotoğrafına ekleme yapılan sakal ve saç, birden çok sahte isim kullanıldığı ve diğer isnat edilmeye çalışılan vakıalar gerçekliğe aykırı olup siyasi amaçlarla iade talebi yapılmakta ve hile ile gerçeğe aykırı şekilde suçlu izlenimi oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Sonuç itibariyle, Ahmed Diini’ nin bu yaşadıkları, emperyal devletlerin gizli istihbarat servislerinin Müslüman, başarılı gençleri kullanmak için sergilediği senaryolardan biridir. Ahmed Diini’ nin vatandaşı olduğu Hollanda’ ya dönememesi için bazı Hollanda Dış İşleri yetkilileri de dahil olmak üzere üst düzey bir çaba harcanmaktadır. Bu işin en acı tarafı da Müslüman, temiz ve başarılı olan bu gencin yaşadıklarında Türkiye Cumhuriyeti devletinin de maşa olarak kullanılıyor olmasıdır. Olayın hiçbir yerinde bulunmayan Türkiye Devleti yetkilileri, üstelik transit alanda Ahmed’ i tutuklamak suretiyle uluslararası hukuk kurallarını da ihlal ederek bu gencin ve ailesinin yaşadığı mağduriyetlerin ve ıstırabın sorumluluğuna ortak olmuştur. Açıklandığı üzere hukuksuz ve emperyal siyasi amaçlarını uygulamak üzere, A.B.D.’ nin uluslararası terörizm şüphesi ile hukuksuz şekilde alıkoyduğu Müslümanların adil yargılanma hakkı ihlal edilerek Guantanamo gibi hapishanelerde yıllarca işkence ve insanlık dışı muameleye maruz bırakıldığı herkesçe bilinmektedir.
Bakırköy 18. Sulh Ceza Mahkemesi’ nin vermiş olduğu 60 günlük geçici tutuklama süresi içerisinde Amerika Devleti’ nin Adalet Bakanlığımıza iade başvurusu yapması ve iadeyi haklı kılacak delillerini sunması gerekmektedir. Bu sürenin dolmasına yalnızca birkaç gün kalmış olup ABD henüz herhangi bir başvuru yapmamıştır. Bu başvurunun yapılması halinde Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi, Ahmed hakkında iadesi ya da serbest kalması yönünde bir karar verecektir. Umudumuz ve dileğimiz bu hukuksuzlukların son bulması ve Ahmed’ in ailesine ve sevdiklerine kavuşmasıdır.
BAKIRKÖY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
BAKANLIK MUHABERE BÜROSUNA
DOSYA NO : 2014/7086 Muhabere No
İTİRAZ EDEN
ŞÜPHELİ : AHMED DİİNİ
VEKİLİ : Av. UĞUR YILDIRIM & Av. BURAK TURAN & Av. İBRAHİM ERGİN
İTİRAZ KONUSU : Müvekkil hakkında verilen geçici tutuklama kararının ulusal ve ulusal üstü yasalara aykırı olması nedeni ile kaldırılarak şüpheli olarak adı geçen müvekkilin ivedilikle serbest bırakılması ile Amerika Birleşik Devletleri’ ne iade edilmemesine ilişkin taleplerimizi ve müvekkilin şahsına ilişkin özel birtakım bilgi ve belgelerin paylaşımını içerir.
AÇIKLAMALAR :
1- Amerika Birleşik Devletleri’ nin yetkili makamları tarafından çıkarılmış müvekkilin bu ülkeye iadesi isteğini içerir Kırmızı bülten kararı gereğince, müvekkil Mısır’ dan Hollanda’ ya giderken aktarma yapmak üzere uçağının ülkemize inmesi üzerine göz altına alınmış ve Mahkeme karşısına çıkarılmıştır.Bakırköy 18. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından şüpheli olduğu belirtilen müvekkil hakkında geçici tutuklama kararı verilmiş, vakıanın gereklerine ve yasal mevzuata aykırı bir şekilde müvekkil alıkonulmuştur. Gerçekte masum olan müvekkilin üstelik A.B.D. gibi hapishanelerindeki işkenceleri tescilli bulunan ve islamofobinin kaynağı olarak görülen bir ülkeye iade edilmek üzere alıkonulması kabul edilemezdir.
Müvekkilin isnat edilmeye çalışılan suçlar ile herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır. Müvekkil, geride bıraktığı yıllarda Somali’ de ailesinin nüfuzu kullanılarak hem İngiliz Gizli Servisi hem de Amerikan İstihbarat servisi tarafından kullanılmak istenmiştir. Müvekkil, üniversite gençlik yıllarından itibaren bu tür istihbarat servislerinin Somali’ de oluşturacakları emperyal planlar veya ajanlık faaliyetlerinden kaçmak için zaman zaman ülke değiştirmek zorunda kalmıştır.
Müvekkilin uluslararası terörizm açıklaması ile hakkında çıkartılan bültenin fiili ya da yasal dayanağı bulunmamaktadır. Siyasi amaçlarla kullanılmak istenen müvekkil, ülkeler arası alanda kumpasa düşürülerek karanlık planların içine çekilmek istenmektedir. Bu teklifin müvekkil tarafından kabul edilmemesi halinde ise daha önce aldığı tehditler doğrultusunda isnat edilmeye çalışılan suç şüphesi kullanılarak ve adil yargılanma hakkı ihlal edilerek Guantanamo gibi işkence hapishanelerinde çürümesinin sağlanacağı kuşkusuzdur.Müvekkil, iç mevzuat ve ulusal üstü sözleşmeler gereği suçluların iadesi kapsamında da olsa kesinlikle geri gönderilemeyecek yabancılar statüsündedir.
Bu nedenle müvekkil hakkında uygulanan tedbirin kaldırılarak serbest bırakılması, aksi kanaat hasıl olursa da vatandaşı olduğu ve aslında Atatürk Havalimanı’ nda transit bölgede alınmadan önce gitmek üzere olduğu Hollanda’ ya iadesi gerekmektedir.
2- Müvekkil, başarılı bir öğrenci olarak İngiltere’ de öğrenimini sürdürdüğü yıllarda ilk olarak İngiliz Gizli Servisi (MI5) tarafından alıkonulmuş ve Somali’ de aile nüfuzunu kullanarak kendi ülkeleri için ajanlık faaliyetinde bulunması, kabul etmemesi halinde hayatının cehenneme çevrileceği bildirilmiştir. Bu tür siyasi ilişkilerden uzak durmak isteyen ve MI5 ajanlarının teklifini de kabul etmek istemeyen müvekkil, yakınlarının da bulunması ve Arapça dilini de öğrenmek istemesi nedeni ile Mısır’ a taşınmış ve orada şimdi evli bulunduğu Alman vatandaşı olan eşi ile evlenmiştir. Halen bu eşinden 2 erkek çocuğu bulunmaktadır.
Müvekkil, 2009 yılında İngiltere’ de üniversite eğitim hayatını tamamlayarak uçak motoru alanında mühendis olarak meslek hayatına başlamıştır. 2008 yılı içerisinde öğrenim görmekte olan müvekkil, İngiliz İstihbarat Servisi (MI5) tarafından alıkonulmuş ve aile nüfuzunu kullanarak Somali’ de adlarına ajanlık faaliyetlerini yürütmesi istenmiştir. Müvekkil, bu teklifi kabul etmeyeceğini bildirdiğinde MI5, müvekkilin hayatını cehenneme çevireceklerini, kendisini tehdit etmek sureti ile bildirmiştir.
Müvekkil, MI5’ in yaptığı tehdit üzerine Arapça dilini de öğrenmek istediğinden Mısır’a taşınmış ve Alman vatandaşı olan eşi ile orada evlenmiştir. Müvekkil, 19.08.2013 tarihine kadar güvenle yaşadığı ve dil eğitimini sürdürdüğü Mısır’ da darbe hükümetinin de inisiyatifi ile nedensiz yere alıkonulmuş ve 7 ay süresince işkence ve insanlık dışı muameleye maruz bırakılarak haksız şekilde özgürlüğünden mahrum edilmiştir. Anılan tutukluluk sürecinde MI5 ajanları müvekkilin tutulduğu hapishaneye giderek tehdit ve tekliflerini hatırlatmış; ancak sadece ailesi ile birlikte mutlu bir hayat sürmek isteyen müvekkil ne olursa olsun emperyal bir ülkenin ajanlarının tekliflerini kabul etmeyerek kirli oyunlarına alet olmayacağını bildirmiştir. Müvekkil, 2008-2010 yılları arasında emperyal odakların gerçek iradelerini açığa çıkarmak üzere kendisine yapılan hain tekliflerini uluslar arası basına servis etmiş, röportajlar yapmıştır. İnternet üzerinden google arama motoruna ‘Ahmed Diini MI5’ ibaresi yazılarak çıkan internet sitesi haber çıktılarının bir kısmını ekte sunuyoruz. (EK-1)
3- Dosyanızda var olan belgelerde yazılı bülten kararında isnat edilen suç ile hiçbir ilişkisi bulunmamasına rağmen İngiliz İstihbaratı tarafından kullanılamayan müvekkilin, Amerika Birleşik devletleri tarafından kullanılabilmesi amacı ile iadesi istenmektedir. Gerçekte müvekkilin işlediği bir suç da bulunmamaktadır. Müvekkil, terör olaylarından uzak durmak için Eş-şebap yapılanmasının ve ayrıca uyruğu ve ailesinin bulunduğu Somali’ ye dahi gitmemektedir. Müvekkilin kendisi ile ilişkilendirilmeye çalışılan fiil, hukuki mesnetten yoksundur. Kırmızı bültende yer alan karar özetinden de anlaşılacağı üzere, soyut ifadelerle müvekkile terörist damgası yapıştırmaya çalışılmaktadır. Tüm bu hususlar Amerika Birleşik Devletleri tarafından müvekkilin SİYASİ AMAÇLARLA İSTENDİĞİNİ AÇIKÇA GÖSTERMEKTEDİR.
Müvekkil, 19.08.2013 tarihinde Mısır yetkililerinin “önemli bir şey değil, emniyete kadar gidip geleceğiz” beyanlarına rağmen hukuksuz şekilde anılan iddialar doğrultusunda yaklaşık 7 ay süresince özgürlüğünden alıkonulmuş ve neticede masum olması nedeni ile İç işleri Bakanlığının kararı doğrultusunda serbest bırakılmıştır.
Ayrıca A.B.D. tarafından konulan kırmızı bülten, müvekkil Mısır’ da 19.08.2013 tarihinde tutuklandıktan sonra 27.08.2013 tarihinde hazırlanmıştır. Hazırlanan bültende müvekkil, uzun saçlı ve sakallı olarak belirtilmiş ise de müvekkil kısmen keldir ve hiçbir zaman o denli uzun sakal bırakmamış olup resimdeki eklemeler müvekkile ait değildir. A.B.D. yetkililerince gerçeğe aykırı şekilde hazırlanan bültende islamofobi etkilerinden yararlanarak müvekkile terörist yakıştırması yapılmaya çalışılmıştır.
Yine müvekkil, özgür şekilde Mısır’ dan çıkmıştır. Mademki bu kadar etkili bir terörist idi neden İnterpol dairesinin bulunduğu Mısır’ da, üstelik 7 ay boyunca cezaevinde tutsak olduğu halde, İnterpol tarafından alınmamış da Türkiye’ de Atatürk Havaalanı transit bölgesinde alınmıştır?
Zira Adalet Bakanlığı ile yapılan yazışmalarda şahsın aktarmalı olarak Hollanda’ ya geçeceği bir gün öncesinden bildirilmiş ve Avrupa’ ya geçişinin engellenmesi istenmiştir. Avrupa’ da ve Mısır’ da uluslar arası terörizm şüphesi taşıdığı iddia edilen bir suçlunun iadesi daha mı zor kabul edilmektedir, yoksa Türkiye’ nin hukuk kaideleri ciddiye mi alınmamakta mıdır? Bu husus, hukuk uygulayıcı olarak bizleri düşündürmektedir.
A-5370/8-2013 kontrol numaralı kırmızı bülten muhtevasında yazılan tüm hususlar gerçekliğe aykırıdır. Bu doğrultuda ekleme yapılan sakal ve saç, birden çok sahte isim kullanıldığı ve diğer isnat edilmeye çalışılan vakıalar gerçekliğe aykırı olup siyasi amaçlarla iade talebi yapılmakta ve hile ile gerçeğe aykırı şekilde suçlu izlenimi oluşturulmaya çalışılmaktadır.
4- Müvekkilin geri gönderilmesi, ‘Türkiye Cumhuriyeti İle Amerika Birleşik Devletleri Arasında Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Antlaşması’, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun ‘Geri Verme’ hükümlerini düzenleyen 18. maddesi ve sığınma hakkını düzenleyen ulusal ve ulusal üstü mevzuat gereği mümkün görülmemektedir.
SİYASİ AMAÇLARLA İSTENDİĞİ, EKTE SUNULAN HABER DETAYLARINDAN AÇIKÇA ANLAŞILAN MÜVEKKİLİN İSTEYEN DEVLETE İADESİ KABUL EDİLEMEZ OLUP TUTUKLAMA KARARININ DERHAL KALDIRILMASI GEREKMEKTEDİR.
Yukarıda da açıklandığı üzere müvekkil kendisine isnat edilen suçu asla işlememiş olup terör faaliyetleri ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Açıklanan vakıa ve sunulan haber detaylarında da görüleceği üzere müvekkilin iadesinin istenmesi siyasi nedenlere dayanmaktadır.
Açıklandığı üzere hukuksuz ve emperyal siyasi amaçlarını uygulamak üzere, A.B.D.’ nin uluslararası terörizm şüphesi ile hukuksuz şekilde alıkoyduğu Müslümanların adil yargılanma hakkı ihlal edilerek Guantanamo gibi hapishanelerde yıllarca işkence ve insanlık dışı muameleye maruz bırakıldığı maruf vakıa olarak da bilinmektedir. Bu hususta yine internet üzerinden yapılan aramada birçok haber çıkmaktadır. (EK-2) Görüldüğü üzere hiçbir suçu olmayan, somut fiili isnatlarda bulunulmayan, Amerika Birleşik Devletlerinde veya başka bir yerde hakkında yargılama yapıldığına dair bilgi verilmeyen müvekkilin iadesi hukuken kabul edilemezdir. Bu doğrultuda iki çocuk babası ve evli olan müvekkilin iadesi ve bu anlamda tutukluluğunun sürdürülmesi kabul edilemezdir.
4.1. Türkiye Cumhuriyeti İle Amerika Birleşik Devletleri Arasında Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Antlaşması hükümleri doğrultusunda müvekkilin iadesi mümkün değildir.
Sözleşmenin 3. maddesinin 1. fıkrasının a bendi gereği, geri verme istemine konu olan suçun istenilen tarafça siyasi nitelikte veya böyle bir suçla murtabıt bir suç sayılır ise; veya geri verme isteminin, gerçekte istenen kişiyi siyasi görüşleri nedeniyle kovuşturmak veya cezalandırmak için yapılmış olduğuna İstenilen Taraf’ ça kanaat getirilir ise geri verme isteminin reddedileceği düzenlenmektedir. Müvekkilin yukarıda anlatılan hikâyesi, 2008-2010 yılları arasında basına sızan haber detayları ve tutuklanmasına neden olan bülten kararının yayınlanma tarihi dikkate alındığında geri verme isteminin siyasi amaçlarla istendiği açıkça görülmektedir. Bu nedenle usulsüz iade işleminin reddi gerekmekte olup ivedilikle tutuklama kararının infazının durdurulması gerekmektedir.
Sözleşmenin 3. maddesinin 2. fıkrasının c bendi gereği; teslimi istenen kişinin aynı suçtan ötürü bir üçüncü Devlet ülkesinde yargılanarak beraat etmiş veya mahkum olmuş olması halinde iade talebinin reddedileceği düzenlenmektedir. Müvekkil, Mısır’ da anılan suçlamalardan dolayı 7 ay boyunca tutuklu kalmış, işkenceler yapılarak defalarca sorgulanmış, neticede hiçbir suçu bulunmadığından salıverilmiş ve özgür şekilde Mısır’ dan çıkış yapabilmiştir.
Sözleşmenin 5. maddesi gereği; 3. Maddede yazılı iade talebinin reddi yönündeki değerlendirmeyi yapma takdiri ülkemize ait bulunduğundan açıklanan vakıların gereğinden anlaşıldığı üzere iadenin reddi talep olunmaktadır.
Ayrıca suç isnadı kurulan müvekkilin iadesini isteyen taraf ile herhangi bir bağı da bulunmamaktadır. Sözleşmesel hakkı bulunmamasına rağmen A.B.D.’ nin müvekkilin iadesini istemesi kabul edilemezdir. Yine aynı sözleşmenin 1. ve 3. maddelerinde yazılı gerekçeler doğrultusunda istenilmesi mümkün görülmemektedir.
Ayrıca tekraren belirtmek gerekir ki, A.B.D.’ de özellikle Müslümanlara karşı uygulanan haksızlık ve hukuksuzluklar ile cezaevi şartları ve halen bu ülkede idam cezasının uygulanmaya devam ediyor oluşu, değerlendirildiğinde, müvekkilin A.B.D.’ ye teslimi halinde telafisi imkansız işkencelerin hatta ölümün içine atılacağı görülmektedir.
4.2. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun ‘Geri Verme’ hükümlerini düzenleyen 18. Maddesi hükümleri doğrultusunda geri verme-iade talebinin reddi gerekmekte olup müvekkilin tutukluluğuna son verilmesi gerekmektedir.
18. Maddenin 1. Fıkrasının be bendinde yazılı, geri verme talebine esas teşkil eden filin siyasi nitelikte olması halinde reddedileceği yazılmaktadır. Aynı madenin 3. Fıkrasında yazılı, “kişinin, talep eden devlete geri verilmesi halinde ırkı, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle kovuşturulacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebepleri varsa, talep kabul edilmez.” şeklindeki hüküm nedeni ile geri verme talebinin reddi gerekmektedir. 4.3. Türkiye’ nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ nin ‘Yaşam hakkı’ başlıklı 2. Maddesi, ‘İşkence Yasağı’ başlıklı 3. Maddesi, ‘Özgürlük ve güvenlik hakkı’ başlıklı 5. Maddesi, ‘Adil yargılanma hakkı’ başlıklı 6. Maddesi, ‘Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü’ başlıklı 9. Maddesi, ’ifade özgürlüğü’ başlıklı 10 maddesi, ‘Ayrımcılık Yasağı’ başlıklı 14. Maddesi ile diğer madde hükümleri doğrultusunda iade talebinin reddi gerekmektedir. Örnek ihlal kararları; Ghorbanov ve Diğerleri v. Türkiye (3 Aralık 2013 -no. 28127/09), Türkiye’nin İran sınırından İran’a 2008 yılının sonbaharında sınırdışı edilen çoğunluğu çocuk ve bebek 19 Özbek mültecinin keyfi bir şekilde gönderilmelerini İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin işkence yasağını düzenleyen 3. maddesi ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını düzenleyen 5. maddelerini ihlal ettiğine karar vermiştir. Soering – Birleşik Krallık Davası (07.07.1989), AİHM, tarihinde ilk kez iadesi istenen bir kimsenin iade talebinde bulunan ülkede kötü muameleye maruz kalma riski olduğu hallerde iade eden Devletin bunda bir sorumluluğu olabileceğine hükmetmiştir. Bu davada AİHM, başvuranın ABD’ye iadesi halinde 3. Maddenin ihlalinin söz konusu olacağına hükmetmiştir (başvuran gerçek bir “idam” riskiyle karşı karşıya idi ve bu ise 3. Maddede öngörülen sınırın ötesine geçmek anlamına gelmekteydi). Saadi – İtalya Davası, 28.02.2008 (Büyük Daire): Başvuranın (2005 yılında terör örgütüne üyelikten gıyabında 20 yıl hapis cezasına mahkum edildiğini iddia ettiği) İtalya’ya sınırdışı edilmesi durumunda 3. Maddenin ihlali söz konusu olacaktı. Chahal – Birleşik Krallık Davası (15.11.1996): AİHM, ulusal güvenlik gerekçesiyle sınırdışı edilmesine karar verilen ayrılıkçı Sih davasının savunucusu şahsın, Hindistan’a gönderilmesi halinde gerçek bir kötü muamele riskiyle yüz yüze olduğuna karar vermiştir (AİHM, Hint Hükümetinin verdiği güvencelerle tatmin olmamıştır). Hindistan’a sınırdışı kararının uygulanması, 3. Maddenin ihlali anlamına gelecektir.
Khaydarov – Rusya Davası, 20.05.2010: (iç savaş sonrasında yetkililerce terör suçlarından aranan) başvuranın Tacikistan’a iadesi durumunda 3. Maddenin ihlali söz konusu olacaktı. Ayrıca bkz. Khodzhayev – Rusya Davası, 12.05.2010. Garabayev – Rusya Davası, 07.06.2007: başvuranın Türkmenistan’a iadesi nedeniyle 3. Madde ihlal edilmiştir; başvuranın iade öncesinde tutulması nedeniyle 5. Maddenin 1(f) fıkrası (özgürlük ve güvenlik hakkı) ihlal edilmiştir;iade öncesinde tutulma ile ilgili olarak yargı yolu bulunmaması nedeniyle 5. Maddenin 4. fıkrası (tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa sürede karar verilmesi için mahkemeye başvurma hakkı) ihlal edilmiştir; başvuranın Türkmenistan’dan döndüğünde ivedilikle hâkim karşısına çıkarılmaması nedeniyle 5. Maddenin 3. fıkrası (derhal hâkim karşısına çıkarılma hakkı) ihlal edilmiştir; 13. Madde (etkili başvuru hakkı) ihlal edilmiştir. 4.4. Türkiye’ nin de taraf olduğu Cenevre Sözleşmesinin 33. Maddesinde tanımlanan “zulüm tehlikesi altında olduğu yere geri göndermeme (non-rafoulment)” ilkesinin ve Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmenin 3. maddesinin ihlali sonucunu doğuracağı, 04.04.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Yabancılar ve Uluslar arası Koruma Kanunu’ nun ‘Geri Gönderme yasağı’ başlıklı 4. Madde ile diğer tüm meri mevzuat kapsamında şahsın sığınma ve geri gönderilmeme başvurularının dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırılık oluşturacağı açıktır. Anılan sözleşme maddeleri ile yürürlüğe girmiş olan yabancıları koruma kanunu maddeleri gereği yabancının zulüm görme tehdidi altında olduğu bir ülkeye gönderilmemesi gerektiği hukuki zorunluluk teşkil etmektedir. 5- Müvekkil, uluslararası hukuk kuralları çiğnenerek Türkiye’ ye giriş yapmadan özgürlüğünden alıkonulmuştur. Hukuka aykırı alıkonulma nedeni ile işlemlerin yürütülemeyeceği hukuki bir zorunluluktur. SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle geçici tutuklamanın hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi ve müvekkilin iadesi halinde yaşam hakkının sonlandırılacağı, işkence ve kötü muameleye maruz kalacağı kuvvetle muhtemel olduğundan geri gönderilmesinin de hukuken mümkün olmadığı, ayrıca müvekkilin isnat edilen soyut suçlar ile fiili bir irtibatının bulunmaması nedenleri ile geçici tutuklama karının itirazen kaldırılması ve müvekkilin salıverilmesi ve ayrıca A.B.D.’ nin iade talebinin reddine karar verilmesi gerektiği Sayın Makamınızın bilgilerine sunulmaktadır.
Şüpheli Vekili
Av. Uğur YILDIRIM
İNGİLTERE CASUSLUĞA ZORLAMAYA DEVAM EDİYOR HABERİ İÇİN TIKLAYINIZ
TÜRKİYE ABD'YE SON BEŞ YILDA 3 SANIK İADE ETTİ
HOLLANDALI AVUKATI VASITASIYLA İNGİLTERE'DE ÇIKAN BİR HABER
SON VİDEO HABER
Haber Ara