Bahçıvan, Genç Türkiye Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, gelecek 10 yılda çalışabilir nüfusun toplam nüfus içerisindeki payının doruk noktaya ulaşacağını söyledi. Bu dönemin ekonomik büyüme için en uygun koşulları taşıdığını anlatan Bahçıvan, bu yüzden "fırsat penceresi" dönemi olarak adlandırıldığını kaydetti.
Türkiye'nin 2025 yılından sonra genç nüfuslu bir ülke olmaktan çıkmaya başlayacağını ifade eden Bahçıvan, "Bundan ötürü de genç nüfus politikaları yerini yetişkin ve yaşlanan nüfus politikalarına bırakacak" dedi.
Genç nüfusa Avrupa Birliği perspektifinden bakıldığında gelecek çeyrek asırda Türkiye'ye büyük bir armağan verildiğinin söylenebileceğini aktaran Bahçıvan, "Bugünkü Avrupa Birliği ülkelerinde ve aday ülkelerde nüfusun yaşlanıyor olmasının, ülkemize sahip olduğu genç nüfus açısından büyük avantajlar sağlayacağını burada özellikle ifade etmek istiyorum. Bu avantajlara özetle bir cümle ile değinecek olursam gençliğin yaratıcı ve yenilikçi yapısı ile enerjisi bir ülkenin sahip olabileceği en önemli şanstır. Bu şansımızı çok iyi kullanmalıyız. Bir sanayici olarak, bu enerjiyi özellikle ülkemiz bütünsel kalkınması için kullanmamız gerektiğine inanıyorum" diye konuştu.
- "Sanayinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı ciddi oranlarda geriledi"
Bahçıvan, sanayinin Türkiye'de ekonomik büyümenin lokomotifi olduğunu ancak sanayinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payının ciddi oranlarda gerilediğini dile getirdi.
Bu gerilemenin, inşaat başta olmak üzere hizmet sektörünün ekonomide göreceli olarak daha fazla öne çıkmasından kaynaklandığını söyleyen Bahçıvan, Türkiye ekonomisinin 2013 yılında özellikle yılın ikinci yarısından itibaren aleyhine gelişen küresel koşullara rağmen yüzde 4 büyüme hedefine ulaşmayı başardığını anımsattı.
Sanayi üretiminin özellikle yılsonuna doğru ivmelenmesi ve büyümenin güçlü seyretmesinin de katkısıyla işsizlik oranlarında hafif bir azalma, iş gücüne katılım oranında iyileşme görüldüğünü hatırlatan Bahçıvan, Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için sanayinin daha da güçlü bir yapıya kavuşturulması gerektiğine dikkati çekti.
Türkiye'nin küreselleşme karşısında ve dünyada yaşanan gelişmeler çerçevesinde yalnızca rekabet gücünü arttıran değil, aynı zamanda sürekli yenilik yaratan bir ülke olması gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, "Bu hedef doğrultusunda belirleyici olan, teknoloji faaliyetlerinin, Ar-Ge harcamalarının, patent başvurularının, bilimsel araştırmaların, iletişim ve bilişim teknolojilerinde gelişmişliğin zaman içinde ne kadar iyileşmekte ve artmakta olduğudur. Bu bağlamda asıl hedef, küresel yetenek, inovasyon, eğitim harcamaları, yabancı dil başarısı ve bilgi ekonomisine önem vermek olmalıdır" değerlendirmesini yaptı.
- "Tüketimden değil, üretimden itibar kazanmaya çalışan bir gençliğe ihtiyaç duyuyoruz"
Öte yandan küresel rekabetçilik, insani gelişmişlik, yaşam kalitesi, hukukun üstünlüğü, cinsiyet eşitliği, sosyal sorumluluk, kurumsal değerler, etik ve şeffaflık gibi sıralamalarda da dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almanın hedeflenmesi gerektiğine işaret eden Bahçıvan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu hedeflere ne kadar yaklaşabilirsek küresel rekabette öne çıkmayı da o kadar başarabilir, yeni gelişen pazarlarda yenilikçi ürünlerimiz ve marka değerimizle söz sahibi olabiliriz. Bu konularda her şeyi siyasi otoriteden beklemek haksızlık olur. Başta biz sanayiciler olmak üzere toplumun tüm kesimleri, yeni bir ruh ve anlayış eşliğinde adeta seferber olmalıdır. Bu toplumsal seferberlikte özellikle siz gençlerimize büyük görevler düşmektedir. Ülkemizin aydınlık yarınları için tüketimden değil, üretimden itibar kazanmaya çalışan bir gençliğe ihtiyaç duyuyoruz. Ne mutlu bizlere, Türkiye sadece bölgesinde değil küresel ölçekte önemli bir aktör olma potansiyeline sahip. Yapmamız gereken en önemli şey, gençlerimize bu potansiyeli hayata geçirecek vizyonu hep birlikte kazandırmak olmalıdır."
- "Ülkelerin hayalini süsleyen en etkili anahtar sözcük: İnovasyon"
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek ise yüksek katma değerli teknoloji üretmenin ekonomik kalkınmayı ve toplumsal refahı sağlamak için günümüz dünyası ve şartlarında inovasyonun, ülkelerin hayalini süsleyen en etkili anahtar sözcük gibi göründüğünü söyledi.
İnovasyon konusunda ise yapılan en büyük yanlışın sonuca odaklanarak süreci ihmal etmek olduğunu vurgulayan Yüksek, "İnovasyon sonucu elde ettiğimiz kazanımların değer yaratabilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için olmazsa olmaz şey; insan kaynağımızın kalitesidir. Kalite derken sadece zihinsel değil, duygusal ve ahlaki kaliteden bahsediyorum çünkü silahı tehlikeli yapan kendisi değil, onu tutan eldir" ifadelerini de kullandı.