TBMM'de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile ilgili "Soma'ya geç gittiği" eleştirilerinin olduğunun anımsatılması üzerine, "Ha Çalışma Bakanı orada ha ben. Fark etmiyor. Bütün olarak davranıyoruz" ifadesini kullandı.
Devlet büyüklerinin ziyaretleriyle işlerin aksadığı eleştirilerinin de anımsatılması üzerine Yıldız, "Devlet büyükleri gitmese büyük bir itham var. Onu şöyle çözdük: Gelsinler ama kurtarma çalışmalarının bulunduğu yerde bulunmasınlar. Neticede hepsi o kısma girmediler. Bu sefer vatandaş 'çalışma aksıyor mu?' diyor. Çalışmalara on dakika ara vere miyiz? Böyle bir vebal olabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanı da diğer devlet büyükleri de geldi. Ziyaretlerini yaparken içeride de kurtarma ekipleri çalıştılar. Hiç kimse birbirinin işini aksatmadı. Gelmeseler 'gitmedi, acıyı hissetmedi' deriz. O yüzden gelmeleri doğru olan" diye konuştu.
Yabancı yardımlara ilişkin bir soru üzerine, kurtarma ekiplerinden 508 kişi bulunduğunu bildiren Yıldız, "Ondan fazlası orada karmaşa demektir. Daha fazlasını içeri alamıyoruz. Nöbetleşe yapıyoruz. Ondan sonrası artık karmaşa" dedi.
Bir gazetecinin, "Başbakan Erdoğan bugün Faruk Çelik'e teşekkür etmedi" sözleri üzerine Yıldız, "Bunu sehven olarak görün. Ha ben oradayım ha o orada. Bir farkımız yok. Biz hükümeti temsilen oradayız. Taner kim Faruk kim? İkisi de birbirini tamamlayan kişiler. O yüzden Faruk beye yapılan bir haksızlık olarak görürüm ben bunu. O geldi orada bulundu, toplantılara katıldı, bakan yardımcısı oradaydı, giderken oradaydı. Belinden de yattığını biliyorum onun. 'Faruk Çelik orada Taner gelmedi' deyin, bir farkı yok" diye konuştu.
-"Burada bir kusur var"
"Keşkeleriniz oldu mu?" sorusu üzerine Yıldız, şunları söyledi:
"Ben keşke kelimesini çok sevmiyorum. Hayat bütün olarak gerçekleriyle ilerliyor. Orada doğru iş yapıp yapmadığını düşünüyorsun. O anda tek düşündüğünüz işçi kardeşimizi çıkartmak. Başka şey gözünde olmuyor. Bana sosyal medyadan haberler okuyor arkadaşlar ama biz şu anda işimize odaklanıyoruz. 'Biri size iftira attı' diyorlar. Şu anda ona ne yüreğim ne nefesim yeter. 'Bu kurtarma çalışmaları bittikten sonra konuşacağım' dedim. Ben onlara cevap veremeyeceğim için değil, anlayamadığım için değil, anlamaktan yana sıkıntısı olmayan biriyim ama ben onların insanlığını yine insanlara emanet ediyorum. Böyle bir şey olmaz. 'Suriyeli 140 kişi, yarısı çocuk, bunları betonla gömebilmek' gibi bir şeyi insan nasıl aklına getirir? Sizin ufkunuzda böyle bir insan tipi var mı? Ben vazgeçiyorum kendimden. Suriye'de Esed'e söylenemeyen lafları gelip bize söylemek artık bu bizim kaldırabileceğimiz bir şey değil. Bu kadarı da pes. Ama bunların hiç birisi, orada bir işçi kardeşimiz kalsaydı onu çıkartamamaktan daha acı değil."
Yıldız, burada bir kusur olduğunu ve bu kusurun üzerine gidilmesi gerektiğini kaydetti.
Bir gazetecinin "Faruk Çelik 'işçi boyutuna bakarım' diyor" sözleri üzerine Yıldız, "Aramızda görev paylaşımları, görev tanımları var. Denetim ayrıştırması var. Bunların her birini konuştuk aramızda. Hiçbir görev çatışması da yok. Aramızdaki görev tanımı çok net. O yüzden arkadaşlar, biz bir bütünüz" ifadelerini kullandı.
Madenlerin kapatılmasıyla üretim faaliyetlerinin durdurulmasının ayrı şeyler olduğunu aktaran Yıldız, "Faruk Çelik bakanımız üretimin durdur tavsiye etmiştir. Şu anda üretim durdu orada. Eksikler giderilene kadar... Burası canlı bir işletme. Bıraktığınızda olduğu yerde kalan bir işletme değil. Yangın çıkabilen, oksidasyon olabilen, karbonmonoksit salınımı, su salınımı olan bir yer. Buraya bakmazsanız olmaz. Orada şu anda üretim faaliyeti yapılmamaktadır. Bütün bu eksikler giderilene kadar da yapılamaz" dedi.
Yıldız, yarınki Bakanlar Kurulu'nda Türkiye'nin genel maden görünümüyle ilgili genel bilgilendirme olacağını; bu çerçevede Maden Kanunu'nun da gündeme geleceğini sözlerine ekledi.