Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve İmmuno-Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, cilt kanserinin (melanom) tüm dünyada artış gösteren, erken tanı konduğunda tedavi şansı bulunan, geç kalındığında oldukça yüksek ölüm ile seyreden, cilt dokularından kaynaklanan bir kanser türü olduğunu belirtti.
Cilt rengi ve güneş ışığına maruz kalmanın cilt kanseri riskini artırdığını ifade eden Çelik, doğal veya yapay aşırı güneş ışığına maruziyet, sarışın, mavi veya yeşil gözlü, çilli olmak, ciltte yanık veya yara izi bulunması, arsenik maruziyeti, kronik cilt enfeksiyonları veya cilt ülserleri, radyoterapi almış olmak, organ nakli veya diğer nedenlerle bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullanmak gibi faktörlerin de kanser gelişme riskini yükselttiğini söyledi.
Çelik, iyileşmeyen iltihaplı lezyonlar, ciltte küçük, kabarık, düzgün, parlak ve cilalı lezyonlar, pürtüklü, pembe, kırmızı veya kahverengi, kabarık, kabuksu alanlar ve alt dudakta dudak kremi yardımıyla geçmeyen çatlama ve soyulma, yeni ortaya çıkan bir büyüme, mevcut kitle veya lekelenmede boyut artışı ve üç ay içinde iyileşmeyen cilt ülserlerinin, cilt kanserlerinin öncü bulguları olabileceği uyarısında bulundu.
-Cilt kanseri 30 yılda yüzde 250 arttı
Cilt kanserinin, tüm dünyada hızlı bir artış gösterdiğine dikkati çeken Çelik, son 30 yılda yüzde 250 artış olduğunu söyledi. Çelik, cilt kanserinin en sık görülen kanserler arasında erkeklerde 5., kadınlarda 7. sıraya yükseldiğine dikkati çekerek, "Yaşam boyu cilt kanseri geliştirme riski 1930'larda 1/1500 iken, günümüzde 30 kat artarak 1/50 düzeyine çıkmıştır" dedi.
Geç tanı konulan ve metastaz yapmış Evre 4 cilt kanserlerinde ortalama sağkalımın 3-6 ay arasında olduğunun altını çizen Çelik, bugüne kadar kullanılan tüm tedavi yöntemlerine rağmen ortalama yaşam süresinin uzamadığını vurguladı.
Çelik, son yıllarda cilt kanseri tedavisinde kemoterapiden ziyade vücudun kendi savunma sisteminin kullanılmasına yönelik araştırmalar yapıldığını anlatarak, vücuttaki bağışıklık sisteminden sorumlu "T" hücreleri olduğunu belirtti. Çelik, tümörü tanıyıp yok etmesi gerektiği halde gözden kaçıran T hücrelerinin daha etkin olabilmesi için çalışmaların yoğunlaştığını dile getirdi. Bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi esasına dayanan immüno onkoloji yönteminde, tamamen vücudun kendi savunma sisteminin kullanıldığının altını çizen Çelik, bu yöntemde T hücrelerinin kuvvetlendirilmesine çalışıldığına işaret etti.
Yöntemin, ilk olarak tedavi şansı bulunmayan ileri evre cilt kanseri hastalarında kullanıldığını ve etkin sonuçlar elde edildiğini vurgulayan Çelik, yeni geliştirilen "T" hücre yanıtını arttıran bir ajan olan "İpilimumab" ile yapılan bir dizi çalışmadan başarılı sonuçlar alındığını söyledi.
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onayı alan faz 3 çalışmalarının yapıldığını anlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Söz konusu çalışmada kontrol kolunda 6 ay olan sağkalım, İpilimumab grubunda 10 aya çıkmıştır.
Yine bir başka çalışmada İpilimumab ve DTIC ile sağkalım 11 aya kadar uzamıştır. İpilimumab metastatik melanom tedavisinde yaşam süresini arttıran ve bilim dünyasında çığır açan bir ilaç olarak bu alanda kemoterapi dönemini kapamıştır."
Söz konusu yeni molekülün, Türkiye'de de önümüzdeki günlerde ruhsat alarak kullanıma gireceğini belirten Çelik, ilacın sadece medikal onkologlar tarafından reçete edilebileceğini ve en sık yan etkilerinin bağışıklık sistemi uyarılması nedeniyle ortaya çıkan karın ağrısı ve ishal olduğunu kaydetti.