Ali Bulaç: Ya Tayyip, ya Recep, ya Erdoğan...
Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç bugünkü yazısında Başbakan Erdoğan'daki Refah Partisi'nden bu yana değişim evrelerini ve sonucunu ele aldı...
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-15 04:29:23
İşte Ali Bulaç'ın "Kimsesizler yine kimsesiz!" başlıklı o yazısı:
1994 yılının başlarında RP belediye seçimlerine hazırlanıyordu. Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirler adeta Refah’ın kuşatması altındaydı.
Oy depoları olan varoşlar ve Cumhuriyet tarihi boyunca ezilen, dışlanan dindar çevreler büyük bir hamleye hazırlanıyorlardı. Bizler bu sefer seçimleri Refah’ın alacağından emindik, hazırlanmasında acizin de pay sahibi olduğu o müthiş seçim kampanyasının her karesinde bir kesimin acısı, mağduriyeti, gözyaşı sergileniyordu. Bir ara biz de kuşkuya düştüysek de Beyaz Türklerin üsttenci sözcüsü rolüne soyunan Zülfü Livaneli, bir televizyon programında R.Tayyip Erdoğan’a, “Sen bırak ne yapacağını, şunu söyle bakalım: Atatürk’ü seviyor musun, sevmiyor musun?” sualini bir sorgu hakimi edasıyla sorunca “Tamam” dedik, “Tayyip seçimi aldı.” O gece “demokratik rejim şirktir” diyenler, “Ulan, gidip Tayyip’e oy vermezsem namerdim” dedi.
Ertesi gün Merter’deki İz Yayınları’nda Tayyip Bey’le karşılaştık. Bana ve rahmetli Ahmet Şişman’a “Ne diyorsunuz?” diye sordu. “Seçimleri kim kazanır?” Şu cevabı verdim: “Üç isimden biri: Ya Tayyip, ya Recep, ya Erdoğan, iyisi mi biz üçünün de kazanacağını düşünelim.” Güldü, hoşuna gitmişti.
Rahmetli Erbakan Hoca’nın siyasete kazandırdığı R.Tayyip Erdoğan’ın motivasyonu neydi? Tam o günlerde beraber yola çıktığımız dostlarımdan Hüseyin Besli, bunu şöyle ifade ediyordu: “Biz kimsesizlerin kimsesi, sessizlerin sesiyiz!”
Evet, aynen öyleydi. Sonraları yiğitçe şiiriyle zulme ve adaletsizliğe direnmeyi bırakıp borsacılığa soyunan ve bu iktidar döneminde borsada bile “paralel gulyabaniler” arayan diğer şair dostum Ömer Özbay “Güneşe bir adım kala vurdular kardeşlerimi” diye şiirler yazacak, evrenin tümündeki kimsesizlerin kimsesi ve sesi olacağımızı feryad edecekti.
Ve sahiden kimsesizler, yoksullar, yoksunlar, itilmişler, dışlanmışlar, ezilmişler, horlanmışlar ayağa kalktı; önce İstanbul ve Ankara’da belediye seçimlerine yüklendiler, arkasından RP ile iktidar yürüyüşünü başlattılar. Bürokratik merkez ulusal solu, klasik tek parti zihniyetini tetikçi kullanıp 28 Şubat’la bu yürüyüşü durdurmak istedi. Öyle zulümler işlendi ki, bugün ne yapıldığına bakıp o günlerin acısını anlamak kolay; kodlar da, refleksler de aynı.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara