Dolar

34,8705

Euro

36,7029

Altın

3.022,99

Bist

10.136,57

Eski Başbakan'dan Erdoğan mesajı

Eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut, cumhurbaşkanlığı tartışmalarında AK Parti içinde de gündeme gelen ‘Akbulut modeli’ni anlattı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-05-13 02:51:32

Eski Başbakan'dan Erdoğan mesajı

Hürriyet'te yer alan habere göre; Akbulut, kendi döneminde cumhurbaşkanı olan Turgut Özal ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ı kıyaslayarak, “Tayyip Bey de yetki kullanımı konusunda rahmetli Özal’dan geri kalmaz” dedi. “Başbakan dese ki ‘Cumhurbaşkanının yetkisi var ama kullandırtmam’, cumhurbaşkanı da derse ki ‘Ben cumhurbaşkanıyım sana başbakanlık yaptırtmam’, o zaman işin içinden çıkılmaz, uyum şart” diyen Akbulut, şunları söyledi:

KİMSE O YETKİLERİ DEĞİŞTİRMEDİ
Mevcut Anayasa’nın cumhurbaşkanına vermiş olduğu yetkiler önemli ve çokça. Cumhurbaşkanı bunları kullanmak isterse, Anayasa’ya uygun olması nedeniyle kimsenin bir diyeceği yok. Ama derseniz ki bu yetkiler çok fazla, parlamenter sisteme uygun değil, bu ayrı bir şey. Çoğu lider muhalefetteyken bunu söyledi ama iktidar olduğunda cumhurbaşkanının yetkilerini değiştirmedi, bu da ayrı bir konu.

KABULLENİRLERSE OLUR
Eğer Başbakan ve Cumhurbaşkanı kendi yetkilerini böyle kabullenir ve uyum içinde de çalışmak isterlerse bana göre bir problem olmaz. Maksat uyum içinde çalışmaksa. Ama yok, hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı ‘Halk beni seçti, yetki artık benim’ derse o zaman sürdürmek zor olur.

ÖZAL’DAN GERİ KALMAZ
Bilmiyorum ama görünen o ki Tayyip Bey cumhurbaşkanı olacak. Tayyip Bey de yetki kullanımı konusunda rahmetli Özal’dan geri kalmaz. En basit akla gelen yetkilerken biri, cumhurbaşkanı istediği zaman gelip Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapabilir. ‘Yapar ama Başbakan uygulamak zorunda değildir’ diyenler olabilir, o zaman ne olur? Sürtüşme başlar. Çünkü o zaman cumhurbaşkanı da gelen kararnameyi imzalamak mecburiyetinde değildir, imzalamam der, gelen kanunu bir daha gönderir. Onun için uyum içinde olmak, ülkenin yararına konularda ‘Ben yapacaktım, sen yapacaktın’ çekişmesini bırakmak gerekir.

ÖZAL-DEMİREL SÜRTÜŞMESİ
Mesela, Özal cumhurbaşkanı, Demirel başbakanken aralarında, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirvesi’ne ‘Sen mi gideceksin, ben mi gideceğim’ diye yaşanan sürtüşme hatırımda kaldı. Özal, ‘Ben gideceğim’ diyor, Demirel, ‘Hayır ben gideceğim’ diyordu.



SORUMLULUK BAŞBAKANDA
Siz ne kadar uyum içinde çalışmak isterseniz isteyin, bir noktaya gelince sorumluluk başbakandadır. Bizim dönemimizde yaşanan hadiselerden biri, Zonguldak’taki işçi hareketleridir. Bir ay kadar sürdü, nihayetinde Ankara’ya yürümeye başladılar. Ben işçilerle oturup anlaşma yolunu seçtim ama rahmetli Özal buna razı olmadı, tepki gösterdi. Bu, aramızda anlaşmazlığa sebep oldu. Yine Kuzey Irak meselesinde rahmetli Özal öyle bir hava estirdi ki, biz de bir cephe açalım, girelim diye kamuoyu yarattı. Ben tam tersi düşüncedeydim, hâlâ da öyleyim, burada da bir anlaşmazlık zuhur etti.

KABİNE’YE BAŞKANLIK DA YAPTI
Rahmetli Özal, Körfez Savaşı esnasında bir Bakanlar Kurulu’na gelip başkanlık da yaptı. O zaman problem, asker gönderme yetkisini Meclis’ten mi alacağız, Meclis’e gitmeden bunu sürdürebilecek miyiz noktasındaydı. Rahmetli, ‘Hayır, bunu parlamentoya göstermemize lüzum yok, Bakanlar Kurulu bunu yapabilir’ diyordu. Ben de ‘Hayır, bu iş Meclis’ten geçirilmelidir’ diyordum. O zaman bir anlaşmazlık konusu daha ortaya çıkıyor tabii.

BAZI ŞEYLERİ KABULLENMEK ZOR
Yani bazı şeyleri sorumluluk üstlenen kişinin kabullenmesi zor oluyor. Tabii bunlar önemli konular, diğer konularda mutedil davranılabilir huzursuzluk olmaması için. Ama bazı konularda ne kadar isterseniz isteyin pek başarılı olamazsınız. Sonuçta sorumluluk sizdedir, yani başbakanda. Sistemin gereği sorumluluk başbakandadır. Mesela, siz askeri gönderirsiniz, diyelim ki şehit olanlar oldu, onun sorumluluğunu siz taşırsınız. Hesabını da siz verirsiniz; yani hem sandık hem vicdani sorumluluktur bu. İşçi eylemleri sırasında sert tedbir alınmış olsa ve biri yaralansa, hayatını kaybetse sorumluluk kimde; sizde. Benim prensibim, ‘Benlik yapmayalım, bundan vatandaş zarar görmesin’ şeklindeydi. Bunu da çoğu şeyde yaptık. Uyum içinde, anlayış göstererek işi götürdük. Öyle fazla da ‘Aman aman şurada müdahil oldu, burada müdahil oldu’ diye bir şey olmadı. Bugün de ümit edelim ki ters düşülmez. Çünkü o zaman hem ülke zarar görür, hem de sorumlu olan Başbakan müşkül durumda kalır. Sonuçta herkesin Anayasa ve kanunlar çerçevesinde görevli belli. Dengeyi kuracaklardır çünkü artık hepsi tecrübeli politikacılar, problem olacağını zannetmiyorum.

Haber Ara