Bekir Bozdağ'dan üç gazeteciye sert tepki!
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ basına yönelik baskı iddialarına sert tepki gösterdi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-10 02:17:18
Haber7.com'da yer alan habere göre; Mehmet Acet moderatörlüğünde Kanal 7'de ekrana gelen İskele Sancak bu hafta, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ı konuk etti. Bozdağ, ülke gündeminde yer alan konuları İskele Sancak'ta değerlendirdi.
Bekir Bozdağ, HSYK düzenlemesine yaşanan sıkıntıları çözmek için gittiklerini söyledi. Bozdağ, Avrupa'dan gelen insanların şaşırdığını, kanun tek bir tane olmasına karşın HSYK'da ayrı, Yargıtay'da Bakanlık'ta ayrı bilgi çıktığını bu yüzden gelen kişilerin kafasının karıştığını anlattı.
Gazetelerde çıkan haberlere de değinen Bozdağ, bu olayın tamamen farklı bir durum olduğunu, bunun kabul edilemez bir tavır olduğunu belirterek HSYK'da geçmişte sorunlar yaşadığını bu yüzden Türkiye'nin bedel ödediğini söyledi.
İPTAL EDİLEN MADDELER YARGIDA KRİZ NEDENİ
Yeni bir kararname konusuna da değinen Bozdağ, hazırlıkları yapılan kararname ile kendisinin müdahele etme durumunun hakkı olmadığını, seçim düzeni ile ilgili getirdikleri iki düzenlemenin iptal edildiğini, 20 yıl kıdem şartının iptal edildiğini, yargıtay, danıştay, adalet akademisince yapılacak seçimlerde kullanılacak oyu düzenlemeyi iptal etti.
Bir kişinin bir kişiye oy vermesi usulunü Anayasa Mahkemesi iptal etti. O zaman bu uygulama geçerli olsaydı bugün çoğulcu düzen daha sağlıklı sonuca ulaşmış olurdu. Bugünkü düzenleme ile ilgili Anayasa Mahkemesi seçimlere doğrudan müdahale etmiştir. 20 yıl kıdem şartını getirmemize rağmen bunu iptal ettiler. Müdahale etmekle birçok sakıncayı da beraberinde getirmiş kıdemi bir kenara bırakıp herkese katılma hakkı tanınmış, gerekçeli kararın yazılmamaşı olması yüzünden de bizim yeni bir düzenleme yapamıyoruz. Tek oy veya çarşaf liste düzenlemesi gelecek gerekçeli karara göre yeniden düzenlenecek.
TÜRKİYE'DE YAŞANAN EN BÜYÜK SORUN HUKUK GÜVENLİĞİ
Yargıya yönelik eleştirilere değinen Bekir Bozdağ, Türkiye'nin en önemli konusunun hukuk güvenliği olduğunu, bu konuda ciddi sıkıntılar yaşadıklarını belirterek "İnsanlar hukuka güvenmeli, mahkemeye güvenmeli, savcıya hakime güvenmeli. Bugün savcı ve hakimin adını duyunca insanlar korkar halde. Ülkede hukuk güvenliği yoksa herşeyde sıkıntı vardır. Yatırımcı yargıya güvenmiyorsa yatırım yapmaz. Bu yerli yatırımcıya da yabancı yatırımcıya da yargıya güven şart. Yargıya güveni azaltan en önemli etken de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının tam olarak algılanamamasından kaynaklanıyor. Yargı aldığı her karara uyulmasını istiyor. Ama hesap sorulamayan veya hesap veremeyen bir yargı olmamalı. Herkes kurala yasa ile hukukla vicdanla bağlı olmak durumundadır.
YARGI KARARLARINI MENFAATLERE GÖRE DEĞERLENDİRME
Tarafsızlık konusunun yargı görevini yapan isanların yargılananlara yeterince hissettirilmemesidir. Dönemine göre yargının tavırları değişiyor. Bugün AK Parti ve hükümete yönelik yargı üzerinden bir takım tavırlar var. Yargının bu tavrını alkışlayanlar var. Oysa yargı doğru yaptığında yanında durmamız, yanlış yaptığında da karşı olmamız lazım. Ama bu tamamen görüşlere göre değerlendirme yapıyor. Yargı görevini yapanlar, kendi görüş ve düşüncelerini hiçbir zaman alınan karara ilişkilendirmemelidir.
Yargı görevi yapanların her dönem belli grupların baskı altına alınmak istendiğini söyleyen Bozdağ, "Yargı üzerindeki olası baskılar mutlaka kaldırılmalıdır. Yargıya ve hukuka olan güveni sağlamak için bu baskıyı kaldırmak herkesin görevidir. Yargı üzerinde baskı olmaması esastır. HSYK da bunun ana sigortasıdır. HSYK hakkı olana hakkını teslim ederse hiçbir yere savrulma olmaz. Türkiye'de korku duvarları kim örmek istiyorsa şu bilinmelidir ki kimse böyle bir baskıya teslim olmaz. Yargının içinde paralel yapıya gönül verenler olabilir ancak tüm yargı bu şekildedir demek büyük bir yanlışlık olur. Şu an yargı büyük bir rahatlama içindedir. HSYK'nın uzlaşma çerçevesi içinde yaptıkları herkesin gözleri önündedir.
YARGI'NIN KURULUŞ YILDÖNÜMLERİNDE KULLANDIĞI DİL
Geçmişte yargının yaptığı açıklamaların Türkiye'nin gündemini belirlediğini, Yargıtay'ın Danıştay'ın yıl dönümlerinin bu yönleri ile dikkat çektiğini anlatan Bozdağ "Yargı görevleri yapanlar kararları ile konuşurlar. Ayrıca konuşmazlar, basın açıklaması yapmazlar. Kararı beğenmeyen olabilir, beğenmeyen olabilir. Yargıçlar bir noktada gerekçeleri ile konuşurlar. Karar doğru ve gerekçe yerinde ise ayrıca konuşmaya gerek olmaz.
Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın yaptığı konuşma bir hukuk dili ile yapılan bir konuşma değildi. Adeta herkesi payladı azarladı. Meclis şunları yapamadı ben yaptım, gömlek değiştirme gibi birçok ifadeler kullandı. Birçok konuda polemiğe girdi. Bu konuşmayı dinleyen birçok kişi bu sözlerden rahatsız oldu. Yargı siyasi polemiğe girmemesi lazım ama bu yapılmış oldu. Danıştay Başkanı'nın Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın yaptığı gibi bir konuşma beklemiyorum" dedi.
GAZETECİ OLARAK GÖSTERİLENLERİN ÖYLE SUÇLARI VAR Kİ
Türkiye'de tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı 18 kişidir. Avrupa Güvenlik Teşkilatı verileri ile bizim elimizdeki rakamlar tamamen farklı. Gazeteci olarak nitelendirilen tutuklu ve hükümlüler içinde sadece 6 tanesi sarı basın kartı sahibi. Bazıları gazeteci olduğunu beyan ediyor. Ama içlerinde adam öldürmüş, molotof atmış, uyuşturucu işi yapmış, bazıları evrakta sahtecilik, bazıları evrakta sahtecilik yapmış. Bazıları gizli bilgileri Suriye'ye satarken suçüstü yakalanmış. Bazıları terör örgütlerine eleman devşirmek için çalışırken yakalanmış. İsnat edilen suçlara bakıldığında bunların hiçbiri gazetecilik faaliyeti değil. Freedom House'un dediği 44 kişi var, ancak bunların 14 tanesi tahliye olmuş. Bazı isimler ise hiç ceza almamış.
TÜRKİYE'DE MEDYANIN YAZDIKLARI İLE KENDİ ÜLKELERİNİ KIYASLANACAK OLSA
Bugün Sözcü, Zaman, Bugün gazetelerindeki yazanlardan hangileri hapse girmiş, oysa gazetelerin manşetleri tamamen hükümete eleştiriye yönelik. Bugün ulusal yayın yapan medya kuruluşlarından hangisi bakanı eleştirdi diye tutuklandığını söyleyebilir. Dünyanın hiçbir yerinde başbakana hükümete bakanlara yönelik hakaret yapan eleştiri yapan bir ülke yoktur. Türkiye'yi eleştirenler gelsin Türkiye'yi buradan izlesinler bir de kendi ülkelerinde hükümetle ilişkilerini değerlendirsinler.
İsviçre'de soykırım ifadesi suç. Oysa Türkiye'de her konu tartışılıyor. Buna rağmen hiç kimse İsviçre için medya baskı altında diyemiyor. Bir medya mensubunun bir gazeteden başka gazeteye geçmesi veya patronun bir elemanı çıkartmış olması hemen hükümeti bahane olarak kullanıyor. Birçoğu da hükümeti bahane olarak gösterip pazarlarını artırıyorlar. Hükümete hakaret etmeyi ibadet sayanlar var. Türkiye'de diktatörlük olsa bunu yapabilirlermiydi. 17 Aralık sürecinde Başbakanın ailesine, şahsına ailesine yapılmadığı kalmadı. Diktatörlük olsa bunu aklından bile geçirebilir miydi.
ANAYASA MAHKEMESİ ALDIĞI KARARLARLA ÇOK ZOR BİR SÜRECE GİRDİ
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurusundaki artışlara değinen Bekir Bozdağ, bireysel başvuru hakkının tanınmasının Türkiye için büyük bir reform olduğunu söyledi. Bozdağ, Anayasa Mahkemesi'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerine geçtiğini, AİHM'nde Türkiye aleyhine açılmış dava sayısının 11 bin dolayında olduğunu, 7-8 aylık sürede 16 bin dolayında Anayasa Mahkemesi'ne dava açıldığını anlattı. Bozdağ "Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararı gibi aldığı bazı kararlar yüzünden dava sayısı önümüzdeki dönemde çok büyük sorunları beraberinde getirdi. İç hukuk yolları bitmeden Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesi ve mahkemenin bu konuda karar alması diğer mahkemeleri devre dışı bırakmıştır. Mansur Yavaş'ın Ankara'daki seçimi Anayasa Mahkemesi'ne götürmesine karşı Mahkeme anında karar verip bu tür başvuruları kabul edemeyeceğini bildirse bu tür yığılmaların da önüne geçerdi. Bugün birçok Anayasa Mahkemesi'ne gitmemesi gereken kararlar, yargıda sonuçlanmamış davaların Anayasa Mahkemesi'ne gitmiş olması yargı içinde de yeni çatışmalara yol açacaktır. Anayasa Mahkemesi bu tür kararları almaya devam ederse, Yargıtay, Danıştay, ve Askeri Mahkemeler ile Anayasa Mahkemesi arasında büyük sıkıntılar kaçınılmazdır." dedi.
İDARİ YARGIDA İSTİNAFI HAREKETE GEÇİRİYORUZ
Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararının AİHM'ne gerekçe olamayacağını anlatan Bozdağ sözlerini şöyle sürdürdü: Bireysel başvuru yeni bir hak arama yoludur. Uygulamayı hep beraber görmemiz lazım. Çıkan sorunları da yaşayarak görecektir. Daha iyi nasıl yapabiliriz diye daha sonra çalışmalar yapılabilir. Şu anda Danıştay'la ilgili bir hazırlık var. Bu çalışma ile idari yargıda da istinaf mahkemeleri getiriliyor.
Balyoz'la ilgili mahkeme yapıldı ve Yargıtay kararı onayladı. Alınan kararla ilgili tek eleştiri noktası bazı kanıtların veya belgelerin incelenmediğine ilişkin talepler var. Bu iddiaların doğruluğu veya yanlışlığının ortaya çıkması için mutlaka araştırma ve inceleme yapılması gerekir. 5 nolu harddiski ileri sürerek yargılanmanın yenilenmesi talebi gelmiş ancak mahkeme bu talebi reddetti, kamu yararı boyutu ile bakanlığımıza bir müracaat var konu hakkında bakanlık incelemesini sürdürüyor.
ÇOCUKLARA YÖNELİK SUÇLARA TERÖR SUÇLARI CEZASI
Bakanlar Kurulu olarak çocuklar ve yetişkinlere yönelik cinsel saldırı suçlarının cezasını artırıyoruz. Cinsel saldırıya uğrayan insanların ruhsal durumu ile ilgili rapor isteniyordu bu raporu yasadan çıkarıyoruz. Yasa psikolojik durumunun bozulduğunu peşin olarak kabul ediyoruz. Ceza bu şekilde daha da artırılıyor. Ensest ilk kez yasal olarak mevzuata giriyor. Cinsel saldırı suçları terör suçları kapsamına girecek. Aldığı cezanın en az 4'te 3'ünü yattıktan sonra ancak tahliyesi mümkün olacak. Özellikle ağırlaştırılmış ve müebbet hapis cezası alanların cezaları çok daha farklı olacak.
ÇÖZÜM SÜRECİNİN TÜRKİYE'YEDEKİ EN İLGİNÇ GÖSTERGESİ
Çözüm süreci Türkiye için son derece önemli bir konudur. Türkiye'de bir yıldan fazladır çatışmadan uzak. Bugün aileler kayıp çocukları için çağrılar eylemler yapar hale geldi. Bu Türkiye'de olmuş bir olay değildir. Süreç işlediği sürece bunun yansımaları çok daha fazla olacaktır.
Bakan Bozdağ'ın söz sözü ise zabıt katibi alımıyla ilgili oldu. Bu konuda hazırlık yaptıklarını yakında bu konuda sınav açılacağını söyledi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara