'Mavi Marmara davası dünyaya örnek olacak'
Altıncı duruşması 26 Mayıs’ta yapılacak olan Mavi Marmara davasının son duruşması 27 Mart Perşembe günü İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Çok sayıda uluslararası hukukçu, aktivist ve gözlemcinin katıldığı duruşmayı takip edenler arasında Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinin önderlerinden ünlü siyahi düşünür Frantz Fanon’un kızı hukukçu Mireille Fanon Mendes de yer aldı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-07 13:25:44
Zümrüt Sönmez'in röportajı;
Fransa’da yaşayan ve uluslararası hukuk alanında hukuk danışmanı olarak çalışan Mendes, babası adına kurulan Frantz Fanon Vakfı’nın da başkanlığını yürütüyor. Filistin meselesiyle ilgili uluslararası alanda sürdürülen hukuki girişimlere hem bir hukukçu hem de aktivist olarak destek veren Mendes’le Mavi Marmara’nın hukuk mücadelesini konuştuk.
Bir Fransız hukukçu olarak Mavi Marmara’nın adalet arayışına destek veriyorsunuz. Sürece nasıl dahil oldunuz?
Uzun süredir Filistin meselesine destek veriyorum. Gazze’ye saldırı ve İkinci İntifada dönemlerinde Filistin’deki siyasi tutuklularla ilgili çalışmak için bir araya gelen uluslararası hukukçular arasındaydım. 2006’da İsrail’in Lübnan’a saldırısı sonrasında, bir de 2009’da Dökme Kurşun Operasyonu’ndan sonra Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştuk. Hukukçular olarak birlik olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir kişinin şikâyette bulunmasındansa küçük bir grup bile olsa toplu olarak hareket etmek her zaman daha iyidir. Mavi Marmara olayının ardından başlatılan hukuki sürece de dahil oldum. Mavi Marmara’da bulunan Fransız vatandaşları için ulusal düzeyde hukuki girişimlerde bulunduk. Ayrıca uluslararası hukuk alanında da girişimlerimizi sürdürüyoruz.
Fransa’da herhangi bir sonuç alındı mı?
Fransa’da bu tür davalarda netice almak, dava açmak oldukça karmaşık. Biz her şeye rağmen bir şeyler yapmak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz ve denemeye devam ediyoruz. Şu ana kadar başarı sağlayamadık. Evet, bu büyük bir sorun, ancak kesinlikle vazgeçmemeliyiz. Sorunu masaya yatırıp tartışmalı ve ne yapabileceğimize bakmalıyız. Maalesef Fransa’da söz konusu Filistin olunca işler karmaşıklaşıyor. Fransa’da Filistin davasını sürdürmek, buna destek vermek oldukça karmaşık bir konu. Tamamen güç ilişkisi ile ilgili.
“Hukuku içinde yaşadığımız dünyayı değiştirmek için kullanmalıyız”
Burada bizim yapmamız gereken, hukuku hak ve özgürlüklerimiz için bir araç olarak ele almak. Dava açmak hukuk sisteminin somut yönü. Sadece buna odaklanırsak asıl yapmamız gereken şeyi atlamış oluruz. Fransa’da hukuk sistemi böyle, yapılacak bir şey yok diyemeyiz. Bu güç ilişkileri ile ilgili bir durum ise biz de bunu değiştirmek için mücadele etmeliyiz. İnsanları Mavi Marmara konusunda yeniden mobilize etmeliyiz. Bence hukuku içinde yaşadığımız bu dünyayı değiştirmek, onu daha iyi bir yer haline getirmek için bir araç olarak kullanmalıyız.
UCM’de başlayan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fanon2Uzun Filistin mücadelesi tarihinde ilk defa şimdi bir pencere açıldığını görüyoruz. UCM’nin Komor Adaları’nın başvurusunu kabul etmesi çok önemli. Aynı şekilde mağdurlar da kendi başvurularını yaptı. Bu ilk kez oluyor. Kesinlikle bir zafer olarak değerlendirilmeli. Savcının bundan sonraki süreçte bir şekilde davayı düşürmeye çalışmaması için dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü buradaki süreç de yine güç ilişkisi ile ilgili. Biz 2006 ve 2009’da başvurularımızı yaptığımızda “UCM’de bir dava açılması mümkün değil, çünkü Filistin devlet statüsüne bile sahip değil.” şeklinde bir cevap almıştık. Bu konuda hukukçular arasında görüş ayrılığı var. Bazı hukukçular Filistin’in bir devlet olduğunu söylerken bazıları devlet statüsüne sahip olmadığını söylüyor. Dolayısıyla biz ısrarımızı sürdürmeliyiz çünkü Filistin devlet olmasa bile Filistinli mağdurların hukuki yollara başvurmaya, kendileri için adalet istemeye hakları var. Aksi takdirde Filistinlilerin haklarını arayabilecekleri ve İsrail’in işlediği suçlardan dolayı sorgulanamazlığıyla mücadele edebilecekleri hiçbir yol kalmaz. Bundan dolayı Komor’un verdiği karar çok önemli. Aynı şekilde Türkiye’deki davayı da çok önemli buluyorum. Umarım buradaki hukukçular ve devlet de davayı devam ettirme ve UCM’ye başvurma kararlığı gösterir.
Türkiye’de devam eden davayı nasıl değerlendiriyorsunuz. Bir hukukçu olarak mahkemeden beklentiniz nedir?
Çok önemli bir dava olduğunu düşünüyorum. Mavi Marmara davası, şu anda bu aşamaya gelmiş ve devam eden dünyadaki tek dava. Burada benim korkum mahkemenin Mavi Marmara olayını Filistin meselesinden ayrı olarak ele alması. Mahkemenin Mavi Marmara olayını Filistin’de devam eden illegal işgalle ve Gazze’ye uygulanan abluka ile ilişkilendirmek istemeyeceğini düşünüyorum. Filistin meselesini göz ardı etmemelerini, Mavi Marmara davasını bundan bağımsız bir mesele olarak ele almamalarını umuyorum. Mavi Marmara’nın yola çıkması doğrudan Filistin’in işgali ile ilgilidir. Batı’nın veya İsrail lobisinin baskısı söz konusu olabilir, bilemiyorum ama Mavi Marmara davasını uluslararası sularda gerçekleşmiş bir saldırı olmasından dolayı tekil bir dava olarak Filistin meselesiyle ilişkilendirmeden değerlendiriyor olabilirler. Umarım böyle değildir ancak bunu yapabilirler. Evet, bu dava bir saldırıyla ilgili ve bu saldırının mağdurları var. Ancak bu insanlar İsrail askerleri tarafından mağdur edildi, başka bir ülkenin askerleri tarafından değil. Dünyada sadece İsrail askerleri kendi bölgesel sularının dışında, uluslararası sularda, uluslararası hukuka ve uluslararası deniz hukukuna aykırı bir şekilde hareket ediyor.
“Tazminat suçun karşılığı değil”
Türk mahkemesinin tutuklama kararı vermesini umuyorum. Geçen duruşmada da buradaydım. Bu duruşmada beklentimiz bu yöndeydi ancak olmadı. Elbette hem hukuki hem de politik bir süreç bu. Tarihte ilk defa bir devlet İsrail’e karşı hukuki süreç başlatıyor. Sonuçlanması zaman alacaktır. Özür dilendi ancak bu yeterli değil. Şimdi tazminat konuşuluyor. Tazminat vererek suçunuzun bedelini ödeyemezsiniz. İşlediğiniz suç orada duruyor. Para, mağdurların problemlerini çözmez. Çünkü bu insanlar öldürüldü. Sürecin sonuna kadar gitmek çok önemli. Adaletin sağlandığını görene kadar devam etmek önemli. Bir şekilde ulusal veya uluslararası hukukta tutuklama kararının alınması gerekiyor. Ayrıca şu anda İsrail’in ne kadar endişeli olduğu da ortada. Tazminat önermelerine bakılırsa mağdurların hukuki girişimleri, devam eden bu süreç onları korkutuyor.
Türkiye’deki davanın beklendiği gibi sonuçlanmasının uluslararası alandaki etkileri nasıl olur?
UCM’yi doğrudan etkilemeyecektir ancak örneklik oluşturacaktır. Bugün Kırım’da olanları ele alalım. Rusya’nın yaptığı tam anlamıyla uluslararası hukuka aykırıdır. Ama ona sorulduğunda kendisini “Hayır ben uluslararası hukuka aykırı bir şey yapmıyorum. Fransa da zamanında Mayot’a aynısını yapmıştı.” diyerek savunuyor. Coğrafi olarak Komor Adaları içerisinde yer alan Mayot Adası siyasi olarak daha önce sömürgesi olduğu Fransa’ya bağlı. Komor Adaları Mayot üzerinde hak iddia etti, uluslararası hukuk Mayot’un Komor Adaları’na bağlanması gerektiğini söyledi. Ancak Fransa kabul etmedi. Bunun üzerine Fransa birkaç yıl önce Mayot’da bir referandum düzenledi. Referandumda Mayot halkına Komor’a katılmayı mı yoksa Fransa şemsiyesi altında yaşamayı mı tercih ettikleri soruldu. Mayot Fransa’yı seçti çünkü oradan ekonomik bir fayda sağlıyor, Fransız pasaportu alabiliyor. Bugün Putin bu örneği kendisini haklı çıkarmak için kullanıyor: “Bana uluslararası hukuka aykırı davrandığımı söyleyemezsiniz çünkü bakın bir Batılı ülke de aynısını yapıyor.” diyor. Haklı…
“Uluslararası hukuk ihlallerini bizzat Batılı ülkeler yapıyor”
Gerçekten de uluslararası hukuk ihlallerini bizzat Batılı ülkeler yapıyor. Amerika Irak’ı işgal ediyor ve bir sürü insanı katlediyor. Terörizme karşı kendi güvenliğini sağlamak gibi absürt bir gerekçe öne sürüyor. Bu uluslararası hukuka aykırıdır. Savaş suçudur. Bush muhakkak UCM’de yargılanmalıdır. İsrail de aynı şekilde uluslararası hukuka, insan haklarına aykırı hareket ediyor uzun zamandır. Bunu bizzat siz yapıyorsanız sonra bir gün işler sizin aleyhinize döndüğünde, başka bir ülke aynı şeyi yaptığında şikâyet edemezsiniz. Çünkü ilk örneği siz verdiniz. Eğer bugün bir ülke uluslararası hukuku ihlal ediyorsa bunun nedeni Batılı bir ülkenin ilk örneği vermiş olmasıdır. O yüzden şu anda dava ile birlikte ne yaptığımızın farkında olmalıyız. Eğer bu dava başarıya ulaşırsa, devam eder ve sonuç alınırsa mutlaka bir şeyleri değiştirecektir. Uluslararası hukukta değil belki ama Batılı ülkeler ve hâlâ baskın olan ülkeler nezdinde güç ilişkilerini etkileyecek ve bir şeyler değişecektir. UCM tarihte ilk defa Filistin’le ilgili bir davayı dikkate alıyorsa İsrail’de işgal edilmiş topraklarda sürdürdüğü politikasını yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır.
“Dava başarıya ulaşırsa tüm dünyada uyanışa sebep olur”
Mavi Marmara saldırısı ilk duyulduğunda Avrupa’daki halklar şok oldular. Orada insanların maruz kaldığı şiddete tepki gösterdiler. Ancak olaydan bir süre sonra maalesef bu unutuldu. Sadece Filistin duyarlılığına sahip dayanışma hareketleri unutmadı. Eğer Türkiye’deki dava başarıya ulaşırsa ve sorumlular hakkında tutuklama kararı çıkarsa bence bu tüm dünyada bir uyanış sağlayacaktır. Diğer ülkeler de “Türkiye bunu yapabiliyorsa biz de bir şeyler yapabiliriz” diyebilecekler. En azından İsrail’le olan ilişkilerini yeniden gözden geçirecekler ve İsrail’in bu kadar rahat bir şekilde Filistinlilerin temel haklarını gasp etmesine izin vermeyeceklerdir. Bu yüzden bence burada yaptığınız şey çok önemli. Sadece Mavi Marmara mağdurları için veya Türkiye halkı için değil dünya üzerinde yaşayan tüm halklar için çok önemli. Bu bir örnektir. Bu nedenle dikkatli olmalısınız. Biz de bu kadar kararlı olduğunuz, özür ve tazminat tekliflerinin ardından davanızdan vazgeçmediğiniz için size teşekkür etmeliyiz. Mağdurlar ve onların aileleri için bu zaferi kazanmanızı diliyorum. Bence bu hepimizi ilgilendiriyor. Bundan dolayı her seferinde mağdurlara, Filistin davasına ve İHH’ya desteğimi göstermek için buraya geliyorum. Hukuki süreci devam ettirme konusunda gösterdiği kararlılıktan ötürü İHH’ya teşekkür ediyorum.
“Bu bir insanlık görevi”
Mavi Marmara olayında mesele sadece insan hakları meselesi değil. Ölen, yaralanan, saldırıya uğrayan, kötü muameleye maruz kalmış insanlar haklarını arıyor. Yani ortada bir suç var. Burada aynı zamanda bir suçun cezasız kalmasına karşı mücadele söz konusu. Bu bir insanlık görevidir. Gemide ölen ve yaralanan diğer insanların savunucusu veya Filistin’e destek veren biri olmanız gerekmez. Temel insan haklarının ihlal edilmesine ve suçluların cezasız kalmasına karşı savaşmak herkesin görevidir.
Haber Ara