Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, her gün bir kadının cinayete kurban gittiğini ya da şiddet gördüğünü, masum yavruların insanlıktan çıkmış canavarların hedefi olduğunu söyledi.
Bu vahşet ve dehşet dolu ölüm haberlerinin herkesin ortak acısı olduğunu ifade eden Bahçeli, "Buradan herkesi uyarıyorum: sosyal cinnet, ekonomik afet, siyasi hezimet, ahlaktaki mağlubiyet, yönetimdeki garabet Türkiye'yi içten içe tüketmektedir. Önlem alınmazsa felaket kapıdadır" dedi.
Kadına, kıza, çocuğa ve herhangi bir insana kast eden canilere en ağır müeyyideler uygulanması ve bunun hemen yapılmasını isteyen Bahçeli, "Son günlerde ciğerimizi dağlayarak yaygınlaşan çocuk ve kadın katliamlarına karşı hükümeti derhal kalıcı ve tesiri yüksek tedbirler almaya çağırıyorum. Başbakan Erdoğan'ın 'bu olaylar adeta idamlık olaylar ama idam gelmese dahi bu cezaların çok çok ağırlaştırılması noktasında arkadaşlara talimatım var' sözünün sürüncemede kalmamasını bekliyorum" diye konuştu.
Bu kapsamda, vakit geç olmadan, daha fazla kayıp ve acı yaşamadan idari, kültürel, sosyolojik, psikolojik ve yasal adımlar atmasını hükümetten beklediklerini dile getiren Bahçeli, konuyla ilgili Meclis zemininde üzerlerine düşen ne varsa yapacaklarını kaydetti.
-"MGK'ya eleştiri"
Teröristlerin "Başbakan'dan aldıkları güç ve takviye destekle Türk devletine ve Türk milletine saldırı pozisyonuna geçtiğini" öne süren Bahçeli, kaçırılan askerlerin, siyasi bölücülerin müdahalesi ve yapılan pazarlıklarla serbest bırakılma mizansenlerinin, bir yönüyle "PKK'nın hükümetle danışıklı dövüş halinde ilerlettiği çok rezil pazarlık sürecinin sonucu" olduğunu öne sürdü. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Çelişkiye dikkat ediniz, Başbakan'ın Kürdistan'a yeşil ışık yakması; İmralı canisinin dayatmalarını pas geçmesi; PKK'yla masa başında taviz senedi imzalaması; Türk devletini ele ayağa düşürmesi; Başbakan'ın sınırlarımızda mevzilenen terörist gruplara yardım ve yataklık yapması, tırlarla silah ve mühimmat taşıması da milli güvenlik sorunu değildir. Fakat Başbakan'a göre, rüşvet ve yolsuzlukların ortaya çıkarılması; Savcı ve polislerin görevini yapması; İranlı şarlatanın içeri tıkılması; AKP'li bakanların rüşvet alırken kaydedilmesi darbedir, milli güvenlik sorunudur. Bize göre bu ülkenin milli güvenlik sorununa ek olarak çok büyük bir sorunu daha vardır ki, o da Recep Tayyip Erdoğan sorunudur.
Şayet bu sorun bitmez, bu sorun giderilmezse milli varlığımız, milli kimliğimiz, üniter yapımız, milli devletimiz, son yurdumuz, şanlı bayrağımız yerle yeksan olacaktır. Tehlike bu kadar yakın ve tanıdıktır.
Ne tuhaftır ki MGK'dan sonra yapılan açıklamada 'ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanmalar ve bunlara yönelik alınan tedbirler değerlendirildi' denilmiştir. Merak ediyorum, 15 üyeli MGK'da rüşvetin ve yolsuzluğun milli güvenliğin, milli ruhun ve milli bekanın en büyük düşmanlarından birisi olduğunu haykıracak bir babayiğit ne zaman çıkacaktır? Bu MGK yapısıyla güvenliğin milli boyutunu kavramak ve samimiyetle savunmak nasıl mümkün olacaktır? Bir tek terör kelimesinin geçmediği, bölücülük tehdidine bir tek atıf yapılmadığı, PKK'nın ise hiç hatırlanmadığı MGK açıklamalarına kim inanacak, kim güvenecektir? MGK'ya bakarsak Türkiye sanki güllük gülistanlıktır. Ufak tefek sıkıntılar dışında ve paralel hayalet haricinde hiçbir sorun da yoktur. Bildiğimiz ve inandığımız bir şey var; devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili konularda tavsiye kararlar almak Recep Tayyip Erdoğan'ın çakma Dombırası'na alkış tutmak değildir. Milli güvenliğin siyasetini oluşturmak ve olgunlaştırmak, ayakkabı kutularına para yığan banka müdürüyle işbirliği yapanların, ihale kesintileriyle havuz medyası kuranların, Zarrap denilen rüşvet simsarının kuklası olanların harcı da değildir. Milli güvenliği hakikaten de dert etmek için önce milli olmak lazımdır. Başbakan Erdoğan ve hükümeti, milletimizin değil, PKK'nın, El Kaide'nin, Türklük düşmanlarının, teröristbaşının, hırsızın ve kaçakçının güvenliğini sağlaya sağlaya bugüne kadar gelmişlerdir. Biliniz ki MGK sıralarında oturan siyasi kadronun yerine HDP'den veya Kandil'den temsilciler otursaydı ancak bu kadar ülkemize zarar verirler, ancak bu kadar Türkiye'nin altını oyarlardı."
-"Vergi kaçırmada da zirveye tutunmuşlar"
Başbakan'ın haklarında soruşturma komisyonu kurulan bakanları sahiplendiğini belirten Bahçeli, "Çünkü Başbakan bunların kıdemli üstadı ve yolsuzluğun ustabaşıdır" ifadesini kullandı.
"Başbakan önce oğluyla birlikte villasındaki para sıfırlama trafiğini, milyarları eritme telaşını dublaja bağlamadan, başörtüsüyle ilişkilendirmeden, lafı imam hatibe getirmeden mertçe izah ve itiraf etmelidir" diyen Bahçeli, "Başbakan önce cari açığın yüzde 15'ini kapattığını Türk bayraklı arka plan sahnesiyle açıklayacak kadar aklını yiyen İranlı rüşvet tellalının bedelini ödemelidir. Cari açığın yüzde 15'ini telafi eden şarlatanın, şu işe bakınız ki vergi rekortmenleri listesinde esamesi dahi okunmamaktadır. Başbakan'ın zenginleştirdiği ve servet sahipliğinde ilk onda bulunan yeni yetme işadamları vergi veren ilk yüz arasında yer almamaktadır. Bunlar rüşvetçilikte marka olmanın yanında, vergi kaçırmada da zirveye tutunmuşlardır" diye konuştu.
"Bugünden bellidir ki AKP, 4 eski bakanını, sayısal üstünlüğe sahip olduğu Soruşturma Komisyonu'nda aklamaya girişecektir" görüşünü öne süren Bahçeli, şunları söyledi:
"Şu kepazeliğe bakınız, Başbakan ve çevresi; çalıyorlar, 'çok şükür' diyorlar; soyuyorlar, 'elhamdülillah' diyorlar; kul hakkını gasp ediyorlar, inşallah, maşallahla avunuyorlar. Hortumluyorlar, 'Allah bes, baki heves, Allah bize yeter' diyorlar. Hazineyi yağmalıyorlar, devletin kasasını boşaltıyorlar, 'hamdolsun' diyorlar. İhanet ediyorlar, başörtüsüne bürünüyorlar. İftira atıyorlar, hukuku siyasallaştırıyorlar 'kurban olduğum Allah verdikçe veriyor' diyorlar. Milleti 36'ya ayırıyorlar, Kevser Suresi'yle ahkam kesiyorlar. Zulmediyorlar, imandan, ihlaslı olmaktan dem vuruyorlar. Sorarım sizlere, günahla sevap ne zaman yer değiştirdi? Şeytani emellerle rahmani duruş ne zamandan beri birbirine karıştı? Beytülmal'a el uzatanların, devlet malına göz koyanların 'Gulul Suçu' işlediklerini söyleyip bunların cenaze namazını dahi kılmayan Efendimizi siyasete malzeme yapmak nasıl bir cürettir? Buradan Başbakan'a, 4 eski bakana ve yandaş taifeye büyük şair Ömer Hayyam'ın şu ibretlik dizeleriyle seslenmek istiyor, sonuç çıkarmalarını ısrarla tavsiye ediyorum: İçin temiz olmadıktan sonra, Hacı hoca olmuşsun, kaç para. Hırka, tespih, seccade güzel ama Allah kanar mı bunlara?"
(Bitti)