Akgündüz, geçen hafta İstanbul'da Yükseköğretim Kurumu (YÖK), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Arap Üniversiteler Birliği iş birliğinde gerçekleştirilen "Yükseköğretimde Türk-Arap Kongresi"ni AA muhabirine değerlendirdi.
"Cehalet, ihtilaf ve fakirliğin" İslam aleminin üç büyük düşmanı olduğunu belirten Akgündüz, "Maddi manevi her şeyimizin olmasına rağmen bu üç düşmandan dolayı maalesef sıkıntılarımız çok" diye konuştu.
Cehalete karşı bilimle mücadele edilmesinin önemine işaret eden Akgündüz, bunun için de üniversitelerin bir araya gelmesi gerektiğini bildirdi.
Akgündüz, "İhtilafa karşı birbirimizi tanımamız lazım. Bunun için de bilim adamları ve üniversitelerin birinci derecede birbirini tanıması lazım, bugün o oluyor. Fakirliğe karşı birikimlerimizi birleştirip, hem dünya hem de ahirete yönelik çalışmalarımızı hızlandırmamız lazım, o da oluyor" değerlendirmesinde bulundu.
- "İslam alemi arasında uluslararası akreditasyon kuruluşu kurulmalı"
İslam alemi ile Türkiye'nin, bilim alemindeki problemlerinden birisinin uluslararası akreditasyon olduğunu dile getiren Akgündüz, şöyle konuştu:
"Türk milleti olarak diplomaların tanınması veya benzeri tabirler kullanıyoruz. Üzülerek ifade edeyim, İslam alemi ve Türkiye, uluslararası akreditasyon konusunda çok geride. Çünkü bu konuda Amerika ve Avrupa tamamen hakimiyetini kurmuş durumda. Acı bir örnek vereyim. Büyük bir üniversitemizin tıp fakültesini bitiren bir öğrenci, Avrupa'da, mesela Erasmus kapsamında tıp fakültesine gitse ikinci sınıftan başlatıyorlar. Sebep de uluslararası akreditasyon olmayışı. Sadece meclisten geçerek, YÖK'ün tasdikini alarak üniversite olmaz. Uluslararası kriterlere göre akreditasyon olması lazım.
İslam aleminin kendi arasında itibar edeceği hatta İİT'de tasdik ettirecekleri uluslararası akreditasyon kuruluşu kurması lazım. Bunun için başta Türkiye olmak üzere her Müslüman devlet, kendi akreditasyon kuruluşunu kurmalı. Maalesef YÖK bu konuda gecikiyor. Çünkü sadece YÖK'ün denetlemeleriyle uluslararası akreditasyon olmaz."
- "İslam alemi hakemli dergi networku oluşturmalı"
Uluslararası arenada "Citation Index" olarak adlandırılan hakemli makalelerin yayınlanması konusuna da sıkıntı yaşandığını aktaran Akgündüz, şöyle devam etti:
"Halkımızın çok güzel bir ifadesi var. 'İpin ucu birilerinin elinde.' Amerika ve Avrupa'da, bütün dünyada İslam aleminin de dahil olduğu ve talep ettiği hakemli makalelerin yayınlanması konusunda esas kabul edilen dergiler, tümüyle başkalarının elinde. Bu çok önemli bir olay. İslam alemi ne yapıp yapıp, Türkiye ile bir araya gelip, kendi arasında yeni bir Citation Index sistemini kurmak mecburiyetinde.
Dünya çapında Osmanlı tarihi ile ilgili bir makale yazsanız, dünyada ilk defa o konuda yazılmış bir makale olsa, Osmanlı veya İslamiyet'in aleyhinde konuşmuyorsanız, bu sisteme dahil olan dergilerde sizin makalenizin yayınlanma ihtimali yüzde 5. Ama İslam'ın, Osmanlı'nın, Türklerin veya Arapların aleyhinde bir makale yazdıysanız, kalitesi de çok düşük olsa bile bunu gönderiyorsunuz ve maalesef referans verilen hakemli dergilerde yayınlanma ihtimali yüzde 90. Ama 'kalitesiz bir makale'. Hayır, onlar onu kendi editörleri tarafından kaliteli hale getirip, yayınlıyorlar. Bu zinciri kırabilmenin tek yolu, İslam aleminde Türkiye'nin, hatta Türk dünyasının da dahil olduğu yeni bir hakemli dergi networku oluşturmak. Hem uluslararası akreditasyon hem de Citation Index yüzünden şu anda Körfez ve Arap ülkeleri, Avrupa ve Amerika'daki meşhur üniversitelerin çöplüğü haline gelmiş."
- "Bir araya gelmeyi fırsat bilmeliyiz"
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Arap ülkesindeki dünyaca meşhur bir üniversitenin ilim insanı aradığı reklamında, "Doktoranızı mutlaka Amerika'da yapmış olmanız şarttır" notunun düşüldüğünü belirterek, "Merak ediyorum, Körfez ülkelerinden bir ülkenin üniversitesi mi, yoksa Amerikan üniversitesi mi? Amerikan Üniversitesi böyle yapmaz. Son tespitim, bana göre tarihten ibret almalıyız. Bir araya gelmeyi fırsat bilmeliyiz" ifadelerini kullandı.
Osmanlı Devleti'nin, bilim, hak ve ehliyet konusunda, din, milliyet ve ırk ayrımı gözetmediğini dile getiren Akgündüz, bilimin, dini, imanı, milliyeti, ırkı ve memleketinin olmadığını söyledi.
Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerindeki alimlerin soy isimleri hakkında örnekler veren Akgündüz, "Kürdisi de Türkisi de Kirmanisi de Rusisi de Fransevisi de İtalisi de Mısrisi de Farsisi de var. Bilimin milliyeti olmaz" dedi.
- "Kim ehilse o makama, o gelsin"
Akgündüz, Osmanlı'nın ilk dönemlerinde hakkın da milliyeti ve dini olmadığını anlatarak, şöyle konuştu:
"Hakkın küçüğü, büyüğü olmaz, dini imanı olmadığı gibi. Hak, haktır. Kim haklıysa o doğrudur ve kuvvetlidir. Üçüncüsü de ehliyet. Burada İslam alemi maalesef sınıfta kalmış durumda. Ne demek ehliyet? 'Benim adamım girsin, benim adamın o makamı işgal etsin.' Halbuki 'benim adamım' değil. Kim ehilse o makama, o gelsin. Bu üç noktada Osmanlı'nın ancak 300 sene tatbik edebildiği düsturları uygulayabilirse ve bu işbirliğini geliştirirse Türkiye'nin de İslam aleminin de geleceğinden çok ümitliyim."
- "Türkiye'nin istikbale hızla yürüdüğünü haykırmak istiyorum"
Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Akgündüz, Türkiye'nin istikbale hızla yürüdüğünü ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin 'diktatörlük olduğu, demokrasinin yıkıldığı, gerilediği, yolsuzluğun alıp yürüdüğü bir ülke' olduğu şeklinde yurt dışında yabancı devletlere şikayet eden insanların, kulakları çınlasın.
Hiçbir siyasi partinin propagandasını yapmıyorum ama siyasi iktidar olmasaydı başta Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız olmak üzere hükümet, bilime ve İslam alemiyle olan işbirliğine önem vermeseydi bugün hakikaten hayalini bile 20 sene önce kuramayacağımız 200'e yakın üniversitenin üye olduğu Arap Üniversiteleri Birliği ile Türk üniversitelerinin uluslararası bir kongrede bir araya gelmesi düşünülemezdi. İçeride ve dışarıdaki fitne hareketlerine kulak asmayarak, Türkiye'nin istikbale doğru hızla yürüdüğünü haykırmak istiyorum. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az."