Ömer Çelik'in kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar şöyle;
AK Parti aday belirleme çalışmasında cumhurbaşkanlığı için başbakanın bu konuda farklı çıkışları oldu. İlk başta sanki kendisini aday gösterir gibi konuşmaları oldu. Ardından ‘Ben Çankaya’ya çıkarma yetkilerimi sonuna karda kullanırım’ dedi. Ardından ‘ters köşe yapabiliriz’ dedi. Ardından ‘Hem CHP'nin hem MHP'nin hem HDP seçmeninin oy vereceği uzlaşacağı bir aday çıkacağız’ açıklaması yaptı.
Ağustos’a kadar belli bir tansiyon olacağı görülüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye'de niye bir tansiyon sebebidir buna bakmak lazım. Türkiye'de adı konulmamış geçmişte bazı yasalar vardı. Anayasanın bile üstünde görülen bazı kurallardır. Bir tanesi ve en önemlisi seçilmiş hükümetler belli bir alan içinde hareket ederler sivil siyasetin alanı sınırlıdır, hiçbir şekilde devlet siyasetinin kırmızı çizgilerini geçemezler. İşte bu devlet siyasetinin kırmızı çizgilerini hükümetlere dikte eden en üst kurum olarak cumhurbaşkanlığı mekanizması yapılandırılmıştı. İhtilallerden tutun da birtakım olağanüstü dönemler oluşturulmasına kadar en önemli sebeplerden bir tanesinin cumhurbaşkanlığı meselesiyle ilgili bir takım gerilimler olduğunu görürüz. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçilmesinden sonra ilk defa sivil siyaset ve devlet siyaseti ayrımı sona erdi. Kıbrıs meselesi gibi benzeri meseleler bunlara devlet politikası denirdi ve hiçbir şekilde siyasetin farklı yaklaşımlar getireceği alanlar olarak görülmezdi.
'KIRMIZI ÇİZGİ SEZER'LE SONA ERDİ'
Ama 11 yıl içinde görüldü ki, o alanlardan tutun da tabu gibi gösterilen alanlara kadar sivil siyaset hakimiyetini pekiştirdi. Devlet siyaseti adına kırmızı çizgi koyma dönemi Ahmet Necdet Sezer dönemi ile sona ermiştir. Bu yeni dönemde güncellenmeye çalışıldığını görüyoruz bunu. Geçmişte cumhurbaşkanının ve yargının yetmediği durumlarda askeri darbeler devreye girdi. Halkın cumhurbaşkanı seçeceği bir dönemde bunun güncellenmesi söz konusu değil. İkincisi bizi çok şaşırtan biçimde bazı liberal kalemlerin bile 'şu kişi aday olursa sokak tepki gösterir' gibisinden son derece sakıncalı entelektüel açısından 'acizlik' diyebileceğimiz düzeyde analizlerle karşılaşıyoruz. Hemen hemen ana muhalefet partisiyle MHP’nin uzlaştığı alan siyaset dışı bir figüre yoğunlaşıyorlar gibi. Niçin siyaset dışı bir figür aramalarının sebebi siyaset alanından gelmediği için devlet siyaset ayrımını sürdürecek, her türlü sistem tartışmasını rejim tartışması gibi telakki edecek ve sivil siyaset üzerinde vesayet kurma çabalarının adresi olacak şekilde kurgulandı bu zaman kadar. Aslında bugünde bu arayışa gönderme yapılmış oluyor. Ana muhalefet partisi düzeyinde halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının ortaya çıkması sürecinde ortaya koyulan yaklaşımın siyaset dışı birisi olsun düzeyinde olması aslında bir siyasi partinin siyaset kurumuna olan güvensizliğini gösteriyor.
'ANKARA DIŞINA ZORLA NİÇİN GÖTÜRÜLDÜ?'
Siyasetin gerilimini Çankaya’ya taşımayalım yaklaşımı olamaz mı?
Halkın siyaset dışı bir isim üzerinde daha çok bir uzlaşı gerçekleştireceği ön kabulüyle yapılmış oluyor. Burada yine siyaseti dışlayan ötekileştiren bir şey var. Ben de ‘siyaset içinden gelmiş bir isim üzerinde en yüksek uzlaşı olacaktır’ diyorum. Burada halkın önüne çıktığında bu ülke için bir vizyon ortaya koyması gerekecektir bu da siyasi bir figürün yapabileceği bir şeydir. Siyaset dışı hangi isim bunu yapabilir. Siyaset dışı figür her zaman siyaset içi figürden her zaman makbuldür gibi bir otoriter yaklaşımın zihinlere kazındığı aslıdan sivil siyaset alanında olmaması gereken siyasi partilerin asla düşünmemesi gereken bir yaklaşım var. Niçin geçmişte cumhurbaşkanlığına aday olacak bazı isimler Ankara dışına zorla götürülmüştür? Aday olmak için Ankara’ya gelmek istediğinde tren seferleri durdurulmuştur? Buradaki tarihsel mühendislik faaliyeti bir şey gösteriyor bize. Cumhurbaşkanlığı makamının siyasetten kopuk, halkın hassasiyetlerden kopuk, hükümet alanının üstünde, TBMM’nin üstünde devlet içinde bir dokunulmaz çekirdek alan olarak kurgulanmak istediğini her zaman böyle yapıldığını gösteriyor. Örneğin; birileri çıkıyor diyor ki ‘Bu işi sokak çözer’. Seçimden net bir istikrar tablosu çıkmış, sokak kararını vermiş zaten. Dolayısıyla bu süreçte meseleyi AK Parti ve ötekiler meselesi değil; halkın seçeceğine saygı duyanlar ve bunun karşısında geçmişteki kötü devlet geleneğini yeniden güncellemeye çalışanlar olarak koymak gerekir.