Başçı, Enflasyon Raporu'nun 2014 Yılı 2. Bilgilendirme Toplantısı'nda yaptığı sunumun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Güncellenen tahminlerin yukarı yönde olmasına ilişkin soruya Başçı, tahminlerin çoğu zaman yukarı yönde revize edildiğini ancak nadir de olsa aşağı yönlü revizelerin de olduğu tahminlerinin bulunduğunu söyledi.
Türkiye'de enflasyonun çift haneli ve yüksek seviyelerden tek haneli seviyelere indirilmesini başardıklarını ifade eden Başçı, şunları kaydetti:
"Ancak enflasyonu henüz fiyat istikrarı diyeceğimiz seviyelere indiremedik. Yüzde 5 dahi fiyat istikrarı olarak ifade edilecek bir seviye değildir. Bunun ilerleyen yıllarda biraz daha aşağıya gelmesi söz konusu olabilecektir ama şu anki hedefimiz; önümüzdeki 3 yılda yüzde 5 civarında olmasını sağlamaktır. Şimdiye kadar bu hiç görülmedi, en düşük yılsonu enflasyonumuz yüzde 6,2 olarak gerçekleşti. Bizim yönümüzün enflasyonda aşağı yönlü olduğunu ısrarla vurgulamamız gerekir. Bunun için gereken politika tedbirlerinin alınması gerektiğini ve alındığını söylememiz gerekir. Her seferinde enflasyonla ilgili tahminlerimizin aşağı yönlü olması şaşırtıcı değil. İki yıl sonraki enflasyon tahminlerinin yüzde 5 civarında olması gerekir çünkü yeterince zamanımız var."
Başçı, son bir yıllık dönemde enflasyonu etkileyen iki önemli olayın yaşandığını anlatarak, "Fed'in politika belirsizliğine ilişkin süreç yaz aylarında gerçekleşti. O dönemde TL'de önemli bir zayıflama gözledik, diğer gelişmekte olan 4 ülke gibi. Daha sonra aralık ve ocak aylarında iç siyasi gelişmeler ve belirsizlik nedeniyle ikinci bir değer kaybı süreci yaşadık" diye konuştu.
- "Yerli ve yabancı herkesi yüzde 5'i yakalayacağımıza ikna etmemiz gerekiyor"
Ocak ayının 28'inde Enflasyon Raporu için basın toplantısı yaptıklarını anımsatan Başçı, şunları dile getirdi:
"O rapor ocak ayının başlarından itibaren hazırlanıyor. Orada koyduğumuz döviz kurları ile ilgili varsayım biraz geride kaldı. Özellikle bizim o kararı almamızdan önceki son 3 günde TL'de yüzde 6 nominal değer kaybı yaşadık. Onu hemen enflasyon raporuna yerleştirmemiz mümkün değildi. Oradan gelen varsayımlarımızın üzerinde gelen döviz kuru etkisi mutlaka var. Diğer konu da çok önemli, 0,3 puan da fiyatlama davranışlarında bir miktar etkilenme var. Beklentileri aşağı getirmemiz son derece önemli. 'Önümüzdeki 10 yılda enflasyonu ne bekliyorsunuz?' sorusunun en güzel cevabını tahvil fiyatları verir. Tahvil fiyatlarında çıkarılan enflasyon telafi göstergesi yüzde 6,5 ile yüzde 7 arasında değişiyor. Bizim orada yüzde 5'e ulaşacağımıza finansal piyasa oyuncuları ikna olmuş değil. Yerli yabancı herkesi yüzde 5'i yakalayacağımıza ikna etmemiz gerekiyor. Bunu Merkez Bankası er yada geç yapar. Bizim herhangi bir şüphemiz yok."
Başçı, 28 Ocak'ta alınan tedbirin, son derece dayanıklı politika tedbirinin olması gerektiğini vurgulayarak, "Son derece yüksek belirsizlik vardı, içeriden ve dışarıdan riskler söz konusu olabilirdi, aldığımız kararın her senaryo altında etkili olması gerekiyordu. 'Aldığımız karar yeterince sıkı mıydı?' sorusunun cevabını 'evet' olarak gönül rahatlığıyla verebiliyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Yerel seçimlere giden süreçte çok önemli dış şokların Türkiye ekonomisine geldiğine dikkati çeken Başçı, "Bir kredi derecelendirme kuruluşunun görünümümüzü aşağı çekmesi, hatta bir tane daha kuruluşun görünümümüzü aşağı çekmesi, Ukrayna'da jeopolitik gelişmeler ve seçimlere giderken yurt içindeki tartışmalar ve belirsizlikteki artış. Bütün bu şoklara karşı TL son derece dayanıklı bir görünüm sergiledi. Para birimi açısından baktığımızda aldığımız tedbirin son derece dayanıklı olduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.
- "Faiz indirimi için yer var"
Başçı, krediler açısından bakıldığında BDDK'nın aldığı tedbirin şubat ayı başından itibaren yürürlüğe gireceğinin bilindiğini ama piyasa oyuncularının beklemeye sabırlarının çok olmadığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem BDDK'nın aldığı makro ihtiyati tedbirlerin hem de Merkez Bankası'nın aldığı tedbirlerin sonucunda kredi büyüme hızının arzu edilen seviyeye yaklaştığını memnuniyetle gözlüyoruz. Enflasyon beklentilerini kontrol altına alma konusunda en son nisan ayında beklentilerdeki bozulmanın durduğunu ve çok hafif bir iyileşme söz konusu olduğunu gözlüyoruz. Burada Türkiye'deki risk primindeki ilave düşüşün etkisi var. Seçimlerden sonra belirsizlik azaldı. Sadece risk primini göze alsanız bile 50 ile 60 hatta 70 baz puanlık risk priminde iyileşme söz konusu.
Para politikasında hiçbir şey değişmesin sadece risk primindeki düşüşten dolayı bir miktar faiz indirimi için yer var gibi duruyor. Gelişmeleri gözleyerek çok dikkatli gitmek lazım. Bunu seri bir indirim olarak almamak lazım. Enflasyon beklentileri ve enflasyon nasıl cevap verecek, yapıp görerek daha sonra tekrar gözleyerek adım adım gitmekte fayda var. Bunun için zaman vermek söz konusu değil. Önümüzdeki ay mı olur, daha sonraki ay mı olur Kurulda gelişmeleri değerlendireceğiz."
Başçı, yaklaşık 3 aylık süreç boyunca likidite politikasında yüzde 12'ye yakın bankalar arası para piyasası faizlerinin ve dolayısıyla çok kısa vadeli faizlerin oluştuğunu gözlediklerini belirterek, "Burada likidite politikasının ilelebet bu şekilde sıkı olması söz konusu olmaz. Gerçekten yüzde 12 ihtiyacı görülseydi bizim baz oranımız olan repo faizini yüzde 12'ye çekmemiz söz konusu olması gerekirdi. Getiri eğrisinin negatif eğimde olması ilelebet sürecek bir durum değildir. Bunun normalleşmesi beklenebilir. Yüzde 11,50 ile yüzde 12 arasında olan gecelik Interbank faiz oranlarını yüzde 10 ile yüzde 11,50 arasına çektik. Likidite politikasında sıkılaşma eğilimini koruyoruz. Zaman zaman bankalar arası piyasa faizinin yüzde 11,50'ye kadar çıkmasına izin verebileceğiz. Onun dışında yüzde 10 ile yüzde 11,50 arasında devam edecek" diye konuştu.
(Sürecek)