Suriye'deki Ebu Katade el Filistini Suriye’de direnişçiler arasında yaşanan sorunlar ve IŞİD örgütünün Esed rejimine yarayan ve direnişe büyük darbe vuran şaibeli eylemleri nedeniyle bir mektup yayınladı.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,
Ve sadece ondan yardım dileyerek.
Cihat ehline ve onları sevenlere!
Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur; salat ve selam Efendimiz Muhammedü’l Emin’in, ehli beytinin ve bütün ashabının üzerine olsun,
İşte bu, en derin elemler içerisinde yazdığım mektup. Eğer Rabbimin, kullarından –hakkı gizlememek- üzere aldığı söz olmasaydı, hiç böyle bir şey yapmaya kalkışmazdım. Allah’a yemin olsun ki, bütün gücümle kendimi bundan vazgeçirmeye çalıştım da inandığım hak kelimesini saklamak korkusuna karşı koyamadım. Her ne kadar, kendisini cihada ve ehline nispet edilen kimseleri hoşlanılmayan şeyleri yapmaktan alıkoymak için için gizli veya aleni çabalasam da bazıları batıla, şerre ve sapkınlığa o kadar çok dalmışlar ki bütün çabaları cihadı ifsat etmek olmuş, ona ihsanda bulunmak değil. Bütün muhtevası ile birlikte bu kelimeler, bu kelimelerin –sarf edilesine- sebep olan kimseler içindir. Bu ise, Şam topraklarındaki uzantısı ile birlikte Irak İslam Devleti komutanlığından başkası değildir. Hiçbir şüphe olmaksızın, tam bir yakin ile bu taifenin, askerî ve işledikleri fiillere fetva veren şerî emirleri ile birlikte cehennemin köpekleri oldukları benim için ortaya çıkmıştır. Onlar Rasulullah (sav)’in “Putperestleri bırakırlar da İslam ehlini öldürürler. -Allah’a yemin olsun ki-Onlara ulaşırsam, Ad kavminin öldürülmesi gibi onları öldürürüm.” buyruğuna dâhil olmaya en çok hak sahibi olanlardır. Bu sözün –ifade ettiği- hükümde, kötü amelleri ve ortaya koyulan çirkin şeyler sebebiyle hiç tereddüt etmemekteyim. Söylüyor olduğum bu kelimeler, halen kendilerini onlara nispet edip de kendisinde, sünnete ve dine meylin ve Müslüman kanını dökmekten sakınmanın bulunduğu kimseleredir. Bunların -haricilerin- çağdaş örnekleri hakkındaki nebevî ve şerefli bu söz, onlar için yeni bir isim aramaya hacet bırakmıyor. Çünkü bazıları şunu iddia edecek: “Haricilerin istılahî tarifi –terim anlamı- onlarla tam olarak akidede örtüşmüyor; büyük günah işleyeni tekfir etmek gibi.”.
Rasulullah (sav)’in –geçen hadiste- belirttiği vasıf, savunmalarına bakmaksızın onların -karakteristik- özelliğine ve Ali (ra)’ın zamanındaki önderlerinin (imamlarının) vasıflarına işaret etmektedir ki bugünde bu onların özelliğidir. (Yani müşrikleri bırakıp, Müslümanları öldürmek)
Hiç kimse, nebevî hükmün dayandığı nokta hususunda (Bu nokta Müslümanları öldürmektir.) tartışmasın. Bunların misalleri –yani eski haricilerin-, hak ehli Nusret Cephesi gibilerle (Yüce Allah muhafaza etsin.) savaşan kimselerin benzerleridir. Cihadın önderlerini ve Ümmetin Bilgesi Eymen ez-Zevhirî gibi imamlarını ayıplayan ve onların –menheçlerini- değiştirdiklerini iddia edenler, kelimelerle -cihad- tüccarlığı yapanlardır. Çünkü ne onların akidelerinde, ne kelimelerinde ne de yöntemlerinde bu -küresel- cihadın gidişatına –yön veren- deneyimlerinin varlığından söz edilemez. Şaşılacak olan ise, birisinin, Ümmetin Bilgesinin (Yüce Allah muhafaza etsin ve gözetsin) Abdullah b. Ladin’in (Usame b. Ladin) üzerinde olduğu menheci değiştirdiğini iddia etmesidir. Bunlara, insanların tarihini ve yaptıklarını bilmeyen kendileri gibi kimselerden başkası kulak vermez. Kelimeleri ve kavramları -ıstılahları-saptıranlar, sapmaya, yeminini bozmaya ve cahilliğe daha layıktırlar. Aynı zamanda bu nefsimize ancak az bir elem verir. Fakat beri olmayı ve bunu ilan etmeyi zorunlu kılan cürüm ise Rasulullah (sav)’ın vasıfladığı nebevî özelliğin onlarla örtüşmesidir. En azından “ Hapiste bir adam, hiçbir şey bilmiyor” diyecek insan müsveddelerinin olacağını kesinlikle biliyorum. Allah’a yemin olsun ki onların bildiklerinden daha çok şey biliyorum. Lakin sorun bilginin bana ulaşmasında değil bildiklerin tümünü hapishane dışarısına çıkaramamamdır. Bir kimse ki, diğerleri gibi her gün bir şeyler söylemeye güç yetiremiyor. Bu yüzden, meydan küçüklere, anlayış ve kavrayıştan yoksun, cahilin kabilesine bağlanışı ile Devle’ye taassup edenlere kaldı. Bu sözlerimde onları özellikle kastetmiyorum. Çünkü bidat nefislere sirayet ettiğinde, artık o hastalıklı kuduz bir köpek gibidir. Onunla yayılır, gözleri ve basiretleri yok eder. Başka bir açıdan ise, işin bu hali alması sebebiyle Allah’a hamd ediyorum ki, hak ortaya çıktı ve saflar netleşti. Böylece cihadî gruplar ve bidat ehli aşırı gruplar arasındaki fark bilindi.
Ben, bir zamanlar Allah yolunda tağutlara karşı beraber savaştıkları kimselerin işledikleri cürümlerden duydukları ıstırap sebebiyle Şam topraklarındaki mücahit kardeşlerim adına hüzünlenip endişelenmekteyim. Bunların çılgınlıkları, kendilerini, cehaletle ve taşkınlıkla kardeşlerinin kanlarını helal görmeye dönderdi.
Mücahitleri ve onları sevenleri, Rasulullah (sav)’in “Ümmetimden bir grup Allah yolunda savaşmaya devam eder…” hadisine bakmalarına ve ihtimam göstermelerine çağırıyorum. Böylece, bu taifenin kopmayan zincirini, mücrimlerin, cihadın komutanlarına, önderlerine ve kanlarıyla, terleriyle ve gayretleri ile cihadı bu hale getirenlere kara çalmak suretiyle koparmaya çalıştıklarını bilsinler. Nitekim onlardır, en sevdiklerini, vakitlerini ve evlatlarını bu yola feda edenler. Sonra da bu mücrimler -kalkıp- böyle feci sözler ortaya koyuyorlar.
Bundan dolayı, Nusret Cephesindeki, Dr. Sami Uraydi, Ebu Maria el-Irakî ve Ebu Abdullah eş-Şami gibi sevgili ilim ehli kardeşlerime ve diğer kardeşlerden Muhaysini gibilere, hakkı beyan etme ve cahillerin cehaletini bertaraf etme huşundaki gayret ve sabırlarından dolayı teşekkür ediyorum. Bununla birlikte bilmeme rağmen, burada Şam topraklarında bulunan –bunların misali- bütün ilim ehlini saymaya güç yetiremem.
Muhakkak ki bu cihat, kendisinden nefret eden düşmanlarından zarar gördüğü gibi kendisini seven cahillerden de zarar görmektedir. Bu cahillerin verdiği zarar, düşmanların verdiklerine göre azımsanamayacak boyutlardadır. Öyleyse hak ehli sabretsin. Bu mücrimlerin verdikleri acılardan dolayı bağırlarına taş bassın. İlim ve görüş sahipleri Efendimizin şu sözünü iyice düşünsün: “…Ad kavminin öldürülmesi gibi onları öldürürüm.”. Bu söz ki Rasulullah (sav) bunu Hayber’de, Beni Nadir’de ve Beni Kaynuka’da Yahudilere bile söylemedi. Aynı şekilde, İslamın en çetin düşmanları Kureyş müşriklerine bile böyle davranmadı. Bunun sebebi ise, onların -hastalıkları- köpeklerinin kuduzunun iyileşmediği gibi ebediyen iyileşmeyecektir. Nitekim onlardan sıyrılanlar ise Muhammed ümmeti için en şerli olanlardır. İşte bu, bu taifenin tarihi sürecidir. Bazı bölgelerden onlardan kaçan bir veya iki kişi olduysa da bunlar sapkınlıklarını, badiyelerde ve ilmin kısır olduğu yerlerde yaymakta ve hastalıklarına dönmekte gecikmemişlerdir. Bugünkü(hariciler)ler dünkülerdendir. Onlardan bir karış bile ne farklı ne de az değillerdir. Bir kimse onlar hakkında verilen bu hükmü ve delilini soracak olursa, bunu sahadaki cihat ehline sorsun. Onların kendisi ile uğraştıkları düşmanları nasıl oldu da cihat ehli oluverdi. Nasıl oldu da onlara mürtetlerin lakaplarını takıverdiler ve nasıl komutanlarına suikast düzenleyip mallarını helal gördüler. Bundan sonra, soru soran kimsenin tereddüt etmesine ve karıştırmasına sebep olacak ne kaldı? İşte onlar hakkındaki bu sözlerimle, Rabbimin huzurunda duracağım. Cihadın maslahatına olmasaydı bunları söylemezdim. Eğer imkanım olsaydı bunları konuşmaz susardım. Allah’a yemin olsun ki, ben bu sözlerimle ancak size nasihat etmek, istedim. Sünneti yerime getirmek, cahilleri sakındırmak ve cihadı bunlardan beri kılmaktan başka bir şey de arzulamadım.
Bu sözler soranların sorularına cevap vermeye, muhaliflere reddiye sunmaya ve müteredditlerin şüphelerini izale etmeye güç yetiremeyeceğim bir durumda söylendi. Gücünün yettiğince Rabbinin rızasından başka bir şeyi düşünmeye ömrü kalmamış bir kimsedir –bu sözleri söylen-. Benim burada söylediklerim, aynı duygulara sahip bazı ehli ilmin düşünceleri ile aynıdır. Fakat her insanın kendine göre bir yolu ve yöntemi vardır. Rabbim herkesi sevdiği ve razı olduğu şeylere muvaffak kılsın. Yüce Allah cihada ve ehline yardım etsin. (Amin)
ElhamdulillahiRabbilAlemin
Kardeşiniz Ebu Katade
28 Cemaziyülahır 1435
28 Nisan 2014
Not: Haricilerin kamil bir şekilde haricilik felsefesini üretmeden önceki en belirgin özellikleri, Rabbani alimlere itibar etmemeleriydi. Bunu açık bir şekilde İbni Abbas (ra) ile onlar arasında geçen diyalogda görebiliriz. Onlar, vahyin üzerlerine indiği Rasulullah (sav)’in ashabını ve onların tevcihatlarını hiçe sayarak onlarla savaştılar. Sonra hem menheçte hem de akide de bir çok sapıklığa saplandılar. Bu ise şu ayetin apaçık tefsiridir: “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.”
(Çevirmen)
Çeviri: Emre Özdemir
İNCANEWS