Arınç, Türkiye Yazarlar Birliğinin, Yılın Yazar, Fikir Adamı ve sanatçıları ödül töreninde konuştu.
Birliği, takdirle andıklarını ve çalışmalarını desteklediklerini belirten Arınç, çok büyük hizmetler yaptığını, Türkiye'nin sanatına ve fikir hayatına önemli kazanımlar sağladığını söyledi.
Toplantıya katılmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Arınç, ödüle layık görülenleri kutladı.
Bir kurumun kendi içerisinde periyodik çalışmalarını kendi evinde yapmasından daha doğal bir şey olamayacağını, bunun samimiyeti ortaya koyduğunu anlatan Arınç, sözlerinin eleştiri olarak kabul edilmemesini isteyerek, bu tür toplantıların ise daha büyük salonlarda yapılması gerektiğini belirtti.
Arınç, 30 ayrı dalda ödül verileceğini anımsatarak Yazarlar Birliğinin verdiği ödülün sıradan olmadığını söyledi. Ödüllerin de bu kurum gibi itibarlı olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ifade etti.
"Yazarlar Birliğinin vereceği bir ödül olsa iki elim kanda olsa sizinle birlikte olmayı tercih ederim" diyen Arınç, 1995 yılında Parlamento'ya girdiğini, bir yıl sonra, bir kurum tarafından kendisine "yılın siyasetçisi ödülünün verileceğinin" söylendiğini anlattı.
Parlamentoya yeni giren birisi olarak çok sevindiğini ancak ödül törenine gittiğinde 21 milletvekiline daha bu ödülün vaadedildiğini gördüğünü dile getiren Arınç, 3-4 gün sonra ödülü veren dergiye 3 yıllığına abone olmasının istendiğini söyledi.
Arınç, "Bu tür toplantıları 3-5 kuruş kazanmak için yapanlar var. Yazarlar Birliği bunların hiçbirine benzemez" dedi.
Ödül alacakların haberi olmadan eserlerinin, çalışmalarının incelendiğini ve böyle ödüle layık görüldüklerini anlatan Arınç, bu tür bir tören için ödül alacakların ailelerinin, yakınlarının da misafir edilmeleri gerektiğini belirtti.
Büyük salonlar için büyük bütçeler gerekmediğini, kendisine bağlı kurumlardaki salonlarda veya belediyelerin destekleriyle bu tür törenlerin gerçekleştirilebileceğini ifade eden Arınç, bu şekilde büyük törenlerle, Yazarlar Birliği, ödüle layık görülen eserlerin de fazlasıyla tanınacağını, bunun ayrıca özendirici ve destekleyici olacağını kaydetti.
-"Reyting kaygısı olmamalı"
Ödül alacak çok güzel eserler, çalışmalar olduğunu belirten Arınç, kendi kurumlarında bunlardan nasıl istifade edilebileceğini düşündüğünü söyledi.
TRT'nin 15 kanalı olduğunu anımsatan Arınç, "Ben 5 yıldan bu yana TRT'nin özellikle düşünce hayatımız, yazı, şiir hayatımıza özgün eserler bırakmasını istedim. Bunlarda reyting kaygısı olmamalı. Çünkü TRT özel televizyon değil. Özel televizyonlar bile böyle yayınlar yapsa, bunu seven, arzu eden pek çok kitlenin bulunacağına da inanıyorum. Biz kamu yayıncısıyız. Kamu yayıncısı demek reklama, reytinge bakmadan toplumun değerlerine uygun yayınlar yapılması demek" diye konuştu.
Güzel bir hikaye, roman olursa bunun alıcısının da olacağını belirten Arınç, televizyonculuk adına, ister dizi, ister kısa film yapılsın mutlaka güzel bir senaryosunun olması gerektiğini vurguladı.
"Bizim senaryocumuz yok" diyen Arınç, "Bizim gönül dünyamıza ait bizim bu güzel değerlerimiz içerisine yetişmiş iyi senaryocular çıkarmamız lazım. Ben TRT Genel Müdürü ve arkadaşlarımıza senaryo yarışmaları açmalarını ve senaryo yazmak eğer bir bilimse veya öğretiyse bununla ilgili bir eğitim çalışması yapmalarını de kendilerinden istedim. Çünkü Televizyonun ayakta kalması senaryoya bağlı. Güzel kurgulanmış bir senaryo sizi televizyona bağlar, başınızı çeviremezsiniz. Bunun bazı güzel örnekleri var. Haddim olmayarak bazı yerlerde de tavsiye ediyorum. İyi bir senaryo yarışmasını açıp da buradan çıkacaklara bir ödül verebilirseniz biz bunları kullanırız. Bizim senaryoya ihtiyacımız var. Paramız var, dizi yaparız, film yaparız, başka şeyler yaparız ama senaryomuz yok. İyi senaryonun, yani ölçülerimiz içerisinde 75 milyon insanın kendi gönül telinden kopabilecek özellikleri taşıyan, şüphesiz bunları dini anlamda söylemiyorum, toplumun dikkat edeceği, kendisini bulabileceği, takdir edebileceği güzel senaryolara ihtiyacımız var. Biz iyi bir hikayeden çok güzel bir eser çıkarabiliyoruz. İyi bir romandan çok güzel özetle bir senaryo yapabiliyoruz. Yapmamız lazım."
Senaryo bu alanların içine girebilecekse senaryo üzerine de bir yarışma yapılması gerektiğini belirten Arınç, ancak önce bu konuda bir eğitim olmasının önemine işaret etti.
TRT'nin belgesel ve turizm kanalı bulunduğunu, özellikle belgeselde çok iyi noktada olduklarını aktaran Arınç, hikaye yarışmalarının da sürmesi gerektiğini söyledi.
-"Herhalde İvedik'i kastetmiyorum"
İyi filmlere de ihtiyaç olduğunu ifade eden Arınç, "Son yıllarda mahalle dizileri nasıl reyting sağlıyorsa dönem dizileri nasıl reyting sağlıyorsa Anadolu insanını anlatan, yapmacıklığı olmayan, doğaçlama bazı filmler de rekorlar kırmaya başladı. Herhalde İvedik'i kastetmiyorum. Anadolu insanının kendi lisanıyla, ister Trakya'da, ister Muğla yöresinde olsun, ister Doğu'da veya Karadeniz'de olsun çekilen filmler, diziler veya belgeseller çok daha dikkatle takip edilmeye başlandı. Müthiş bir hazinenin sahibiyiz. Bir tarafta Balkanlar, bir tarafta Kafkaslar, bir tarafta Ortadoğu dünyası, bir taraftan da eski hatıralarımızın yaşandığı bölgeler. Kıbrıslı bir Hala Sultanı'nı anlamak, Necip Fazıl'ın pek çok konferanslarında yer alan öykülerle veya yaşanmış olaylarla süslemek de her zaman mümkün" diye konuştu.
-"Edebi üretimin canlanmasına katkı sağlayacak"
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Abdurrahman Arıcı da Bakanlık olarak çok değerli sanatçıları tanıtmaya, eserlerini yaşatmaya çalıştıklarını söyledi.
Türk edebiyatına ve fikir hayatını yeni yazarlar kazandırmak için bazı çalışmalar yürüttüklerini belirten Arıcı, şunları söyledi:
"Edebiyat yaşamımızı zenginleştirmek ve edebi üretimi artırmak amacıyla bakanlığımız tarafından edebiyat eserlerinin desteklenmesi projesi başlatıldı. Bu projeye temel teşkil eden yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönetmelik kapsamında Türk edebiyatının gelişimine katkı sağlayacak nitelikteki özgün edebiyat eserleri üretecek veya yayınlatacak yazarlara projeleri karşılığında maddi destek verilecek. Çok yakın bir zamanda başvuru duyurusu yapılacak projenin mevcut şartlarda zaten oldukça canlı olan edebi üretimin daha da canlanmasına katkıda bulunacağını ve yayıncılık dünyamıza yeni ve başarılı yazarlar, eserler kazandıracağını umut ediyoruz."
Ülke insanının gönlünü kazanmış yazarların üretiminden diğer ülkelerdeki okurların da yararlanması ve bu eserlerin yabancı dillere çevrilmesi konusunda büyük çaba harcadıklarını belirten Arıcı, çeviri ve yayın destek programıyla çağdaş ve klasik bir çok yazarın eserlerinin yabancı dillerde yayımlanmasının sağlandığını anlattı.
Arıca, bu kapsamda, Türkiye'den bin 559 eserin 61 ülkede 56 farklı dile çevrilip yayınlanması için maddi destek verildiğini bildirdi.
-Diğer konuşmalar
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ise ülkenin içinden geçtiği şartlar da gözönüne alındığında yazar ve fikir adamlarına olan ihtiyacın her zamankinden daha fazla olduğunu söyledi.
Türkiye'nin bu konudaki eksiğini kapatmak üzere önemli adımlar attığını belirten Destici, "Özellikle milli ve manevi değerlerimizi koruma, milli ahlaka sahip nesillerin yetişmesi anlamında eserler ve çalışmaların kendi bilim adamlarımız tarafından yapılmakta olduğunu görüyoruz ve büyük memnuniyet duyuyoruz" dedi.
Destici, "Türkiye'nin adalet, ahlak, vicdan, demokrasi, sevgi ve hoşgörü probleminin ortadan kaldırılması bence en çok sizlerin önderlik yapacağı ve toplumu, insanları, bilinçlendireceği konulardır" ifadesini kullandı.
Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Hicabi Kırlangıç, birliğin kuruluşundan itibaren aksatmadan yılın öne çıkan yazarlarını, şairlerini, kültür adamlarını tespit etme konusunda bir gelenek oluşturduğunu, bu yıl da geleneği sürdürdüklerini belirtti.
Ödüllerin maddi olmadığını, bir tespit niteliği taşıdığını ifade eden Kırlangıç, "Herhangi bir başvuru olmadan, yazarın, şairin bilgisi olmadan değerlendirmeleri yapıyoruz ve sonunda 1 Ocak'ta herkes yeni yılın mahmurluğu içindeyken ilan ediyoruz. Bu nedenle ilk aşamada belki duyulmuyor ama aradan bir kaç ay geçtiktan sonra bu töreni düzenleyerek bu tespitimizi tekrar kültür dünyasıyla paylaşıyoruz" dedi.
Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı Mehmet Doğan da Türkiye'de yaygın, güçlü bir edebiyat, sanat, fikir dünyası olduğunu ancak son yıllarda bir hayli geri plana düştüklerini ve takdir edildikleri konusunda tereddüt içinde olduklarını söyledi.
Doğan, yaklaşık 30 yıldır bu tereddütlerin dışında farklı bir değerlendirme yaptıklarını düşündüğünü belirterek, her yıl bir Türkiye fotoğrafı çektiklerini ifade etti.
Mehmet Doğan, "Bu resme baktığınızda aslında Türkiye'nin kültür ve sanat manzarasını görebiliyorsunuz. 1928 doğumlulardan 1980 sonrası doğumlulara kadar bir dönemi değerlendiriyoruz. Yine bir bakışla da Türkiye'nin doğusundan batısına Edirne'ye kadar çok farklı şehirlerden ödül alan değerli arkadaşlarımız var ve biz 30 küsur yıldır bu değerlendirmeyle son dönemin adeta kültür fikir ve sanat alanıyla ilgili ele gelir sonraki yüzyıllarda da dikkate alınacak bir büyük fotoğraf çekmiş oluyoruz" diye konuştu.
Konuşmaların ardından, ödüle layık görülenlere beratları verildi.