Atalay, Türk Metal Sendikası'nın Uludağ Üniversitesi işbirliğiyle Ereğli'de düzenlediği "Söz Çalışma Ekonomisi Öğrencilerinde-Öğrenci Kurultayı"nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de işçinin sigortasını, sosyal haklarını, yaşayabileceği ücreti ödeyen çok sayıda kişinin yanı sıra bir o kadar da sendikalı olduğunda işçisini kapının önüne koyan işverenin de bulunduğunu söyledi.
Kamyon kasasında işe giderken can veren tarım işlerinin olduğuna dikkati çeken Atalay, "O kamyonun kasasında giden işçilerimizi, otobüsün içine sokup sigortalı ve sosyal hakları gelişmiş şekilde işçi yapmak üzere çaba sarfediyoruz. Zaman zaman bu ülkede bunun bedelini ödüyoruz ama bunun bedelini ödemek biz sendikacı için en zevkli iş. Yıl 1980, ülkenin nüfusu 44 milyon, sendikalı 2.5 milyon, yıl 2014 ülke nüfusu 76 milyon, sendikalı ise 1 milyon. Bu çarpık tabloda sendikacılığın günahı var mı, var ama bunun yüzde 90'ı bu ülkeyi idare edenlerin günahıdır. Bu doğrultuda Türk-İş olarak zaman zaman noksan yaptığımız işler de oluyor ama bir arabanın dikiz aynasına bakarak yol almak mümkün değil, geçmişteki hataları telafi ederek yol almak lazım" ifadesini kullandı.
Atalay, gelecekte Türk-İş'te görev yapan sendikacılara İngilizce bilme mecburiyeti getirilirse kimsenin şaşırmaması gerektiğini vurgulayarak, "Önümüzdeki günlerde o da olmak zorunda, bu gemi böyle gitmez. Yıllarca yurt dışında ülkeyi böyle temsil ediyoruz, tercümana soruyoruz anlatıyor, biz cevap veriyoruz. Öyle sıkıntılı bir iş ki sırt ağrıyor. İnşallah bizden sonra 2-3 dil bilen sendikacılar bizim oturduğumuz koltuklara oturur" diye konuştu.
- İş kazaları
Türkiye'de günde meydana gelen 176 iş kazasında 3 kişinin hayatını kaybettiği ve 5 kişinin de iş göremez duruma geldiğine işaret eden Atalay, şöyle konuştu:
"Bunların yüzde 97'si örgütsüz olan iş yerlerinde oluyor. Ağırlık noktası madenler ve inşaatlardır. İnsan hayatından önemli hiçbir şey yok, para olmaz bir ay sonra kazanırsın, tuttuğunuz takım mağlup olur önümüzdeki hafta galip gelir ama hayat maçı bir daha yoktur."
- "Bizim için Türkiye'nin her yeri Taksim"
Atalay, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde Türk-İş'in ana merkezinin Kadıköy olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Bizim için Türkiye'nin her yeri Taksim'dir. Taksim diye bir takıntımız yoktur. Kim nerede istiyorsa orada kutlasın ama müsaade alınmadan bu kutlamayı yapmak Türk-İş'in yapısına uygun değildir. Arkadaşlarımızın yüzde 95'i işçi ve memur çocuğu. Geçen gün bir işçi kardeşim 'Ne olur başkanım sürtüşmeden müsaade alınan bir yerde kutlayın" diye mektup yazmış. Dün öyle yaptık bugün de öyle yapacağız inşallah."
- Pevrul Kavlak
Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, en az iş kazalarının sendikaların örgütlü bulunduğu iş yerlerinde meydana geldiğini belirtti.
İnsanca çalışıp, insanca yaşamanın hayal olmadığını dile getiren Kavlak, "Biz işvereni üretim sürecindeki sosyal ortağımız olarak görüyoruz. Üretemezsek kazanamayız. Bir tek şey istiyoruz, o da adalet. Biz hiçbir zaman ücret sendikacılığı, siyaset sendikacılığı yapmadık, biz sosyal sendikacılığın öncüsüyüz" ifadesini kullandı.
Kavlak, Türkiye'de 110 kadar sendika olduğunu, tüm iş kollarında örgütlü 1 milyon 200 bin işçiden sadece 700 bininin toplu sözleşmeden yararlandığına dikkati çekerek, örgütlü her 4 işçiden birinin sendikalarının üyesi olduğunu vurguladı.
Sendikalarının kapısının bilimsel araştırmalara sonuna kadar açık olduğunu anlatan Kavlak, düzenledikleri kurultayın bir ilk olduğunu ve önem taşıdığını kaydetti.
Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları yöneticileri, sendikacılar ve öğrencilerin katıldığı kurultaya katkı verenlere plaketler sunuldu.
