Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, totaliter devletlerde "çifte hukuk" olduğuna işaret etti.
Poşu taktığı için bir gence onlarca yıl hapis istendiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bir de Rıza Sarraf'a uygulanan hukuk vardır... Totaliter devletlerde çifte hukuk vardır, bir Balyoz ve Ergenekon davalarında olduğu gibi yüzlerce masum insanı yıllarca hapiste tutarlar, bir de Deniz Feneri örneği vardır, elini kollunu sallayarak dışarıda gezerler. Totaliter devlet budur" dedi.
Seçimlerde bu ülkenin insanlarının vicdanlarına seslendiğini ve hala seslenmeye devam ettiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Hırsızları koruyacak mısınız, korumayacak mısınız? Totaliter devlete geçerken ipuçları verildi mi bu topluma? Elbette verildi. Başbakanlık koltuğuna oturan zat, çıktığı televizyona 'yasama ve yargı benim için ayak bağıdır' dedi. Dün gelen o zevata da söyledim, 'yasama ve yargı benim için ayak bağıdır' diyordu, sizin içinizden gıkını çıkaran oldu mu? Olmadı. Ben de biliyorum. Totaliter devlet budur. Yasamayı ve yargıyı arka bahçesi haline getirecek. Medya için yapıyor aynı baskıyı. Çıktı, gazetecilere köşe yazarlarına 'sizin boynunuzdaki tasmaları ben çıkardım' dedi. Baskıcı bir rejim içinde yaşıyoruz, bu sistem ağır ağır oluşturulmaya çalışılıyor. Siz hiç totaliter bir rejime doğru giderken, üniversitelerin konuştuğunu duydunuz mu? Yüzün üstünde üniversite var, oturuyorlar, el pençe divan bekliyorlar, bunlar mı özgürlük getirecek? Hayır. Hepimiz düşünmeliyiz. Daha düne kadar Anayasa Mahkemesi'ni göklere çıkarıyorlardı değil mi? Şimdi Anayasa Mahkemesi bir numaralı düşman. Ne için? İki karar verdi diye bir numaralı düşman."
Anayasa Mahkemesi'nin anayasaya aykırı uygulamaları iptal etmek için bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi'nin görevlerini belirleyen anayasa maddesini de kürsüden okudu.
Yüksek mahkemenin çıkarılan yasaların anayasaya uygunluğunu denetlediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bireysel başvuru hakkının ise insanların AİHM'e erken gitmesini önlemek amacıyla getirildiğini savundu.
-"Hadi buyur kazı bakalım"
"Haber alma" ve "bilgi edinme hakkı"na sınırlama getirilmek istendiğini de ileri süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın 20 Mart'ta "Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız" dediğini anımsattı.
Kılıçdaroğlu, "Hadi buyur kazı bakalım. 'Uluslararası camia, şöyle böyle... Hiç beni ilgilendirmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gücünü görecekler.' Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücü hukuk devleti olmaktan geçer, baskıcı devlet olmaktan geçmez" dedi.
Başbakan'ın mahkemelere "twitter'ı yasaklayın" talimat verdiğini de ileri süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Emrindeki mahkemelerden biri karar verdi, gönderdiler twitter'ı yasakladılar. İtiraz geldi, bir başka mahkeme 'açacaksınız, insan haklarına aykırıdır' dedi. Ama TİB açmıyor, talimat var. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapıldı, yolunu açtı. Açtı ama, başka bir şey daha, 25 Mart'ta da Youtube için konuştu, mahkeme kararı olmadan TİB, Youtube yasakladı, hani hukuk devletiydik. Hepsi hikaye. Avrupa ayağa kalkmış, 'Türkiye'de ne oluyor' diye. AB'de genişlemeden sorumlu olan kişi, 'böyle giderse Türkiye ile müzakereleri askıya alırız' diyor. Bunların umurunda mı? Hayır. Baskıyı ve şiddeti, göreceksiniz önümüzdeki süreçte artıracaklar. Neymiş Twitter vergi kaçakçısıymış. Vergi kaçakçısıysa gönderirsin vergi müfettişlerini incelerler, raporunu yazarlar. Asıl amaç o değil tabii, sen vergi kaçakçısını öğrenmek istiyorsan koluna 700 milyar liralık saati takan adama bakacaksın. Esnaf ve çitfçi kardeşime sesleniyorum; sen vergi vermediğin zaman vergi müfettişleri geliyor ensende boza pişiriyor, hele hükümete bir şey söylersen katmerli geliyor ama 700 milyar liralık kol saatini alan adamdan bir kuruş bile vergi alınmıyor, şimdi senin vicdanına sesleniyorum; sen mi çok kazanıyorsun o adam mı, sen mi vergi veriyorsun, o mu veriyor? Tabii işin ilginç tarafı twitterı yasaklıyor ama kendisinin de twitterda hesabı var. Daha garip olanı, bunların içinde bir tane 'Kuzu' var. Sözde anayasa hukuku profesörü, nasıl almış onu bilmiyorum. Anayasa Mahkemesi'ne twitterı yasaklamak için başvuru yapıyor, başvurusunu da twitter aracılığıyla bildiriyor. Kafaya bak, zekaya bak."
Anayasa Mahkemesi'nin "Twitter" hakkındaki kararını Anayasanın 26. Maddesi'ne dayanarak verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Twitter yasağı neden kaldırıldı? İşte bununu için. 'Sen nasıl bütün twitterı yasaklarsın.' İptal ediliyor, iptal edilince de Anayasa Mahkemesi, mahkeme olmaktan çıkıyor, 'örgüt' haline geliyor" diye konuştu.
-"Eleştirinin kendine göre mantığının olması gerekir"
Anayasanın 28. Maddesinde de "Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır" dendiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Sağlayacak, önleyecek değil. Haber alma hürriyetini kesiyorsunuz siz. Yasak kalkınca da Anayasa Mahkemesi'ni en ağır dille suçluyorsunuz. Hukuk devletinin temel kurallarından birisi de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Elbette her mahkeme kararı eleştirilebilir ama eleştirinin kendine göre mantığının olması gerekir. Sırf 'benim dediğim olmadı' diye özel bir eleştiri getirmek doğru değil, hiç kimse hakimlere talimat veremez" dedi.
Meclis Başkanı'nın sözlerini hatırlatan ve Anayasa'nın 138. Maddesini okuyan Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'den sonra, HSYK'da yapılan değişikliklerin önemli bir kısımını da iptal ettiğini hatırlattı.
Yapılan değişikliklerin anayasaya aykırılığını, Cumhurbaşkanı'ndan Yargıtay Başkanı'na, Barolar Birliği Başkanından hukuk fakültesindeki öğrenciye kadar herkesin bildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi'nin değişiklikleri bu maddeye dayanarak iptal ettiğini söyledi.
Mahkemenin iptal gerekçelerini okuyan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:
"İptal etti ama arkasından büyük suçlamalar geldi. Yine askeri dönemler de bile yapılmamıştır, kanun çıkardılar HSYK'daki bütün memurların işine son verdiler. İnsanda biraz vicdan olur. Anayasa Mahkemesi bunu da iptal etti. Bir kamu görevlisinin yer değiştirmesi idari bir işlemdir, yasal bir işlem değil ki. Biz Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karara saygı duyarız elbette ama kararın eksik olduğunu söyleriz. Adalet Akademisi ile ilgili karar eksiktir, bunun da iptal edilmesi lazım. Orası da HSYK'ya üye gönderiyor. Ama orası Adalet Bakanı'nın arka bahçesine dönüştü. Bizim başvuruda bulunduğumuz gün, yürürlüğü durdurma vermesi lazım. Bu kadar açık olan, kamuoyunda açık olan bir yasa bütün işlemler bittikten sonra iptal ediliyor. Geriye yürümediğine göre o zaman bir sorun var demektir. Anayasa Mahkemesi'nin kararı, saygı duyuyoruz ama bu karar zamanlama olarak gecikmiş bir karardır. Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararlar 'milli kararlar' değilmiş... Hani milliyetçilikle ilgisi olsa diyeceğim ki 'Ya bu söylediği doğru.' Sen daha düne kadar 'her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum' demedin mi? Milliyetçiliğin de ne olduğunu bilmiyor. Adalet ve hukuk evrensel bir kavramdır, ahlak evrensel bir kavramdır. Kimse mahkemelerin verdiği kararlara 'milli' veya 'gayri millidir' diyemez. Peki bizim insanlarımız niye AİHM'e gidiyor, onların verdiği kararlar milli kararlar mı? Cehaletin bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Mahkeme kararlarının milliliği yoktur, bu kararlar ahlakidir, vicdanidir ve adalet dağıtmak üzere karar verilir."
-TBMM'deki MİT teklifi
TBMM'de görüşülen MİT ile ilgili teklife de değinen Kılıçdaroğlu, "Türkiye süratle bir istihbarat devletine dönüşüyor" görüşünü savundu.
Bir gazetede CHP milletvekilleriyle ilgili MİT'in tuttuğu fişlemelerin yayınlandığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları dedi:
"Sorduk, 'bu milletvekilleriyle ilgili niye fişleme yapıyorsunuz?' diye. Üstelik daha bu yasa çıkmamıştı, şimdi yasa çıkacak fişlemeler meşru hale gelecek. Devlet istihbaratla yönetilmez, bilgiyle, ahlakla, hukukun üstünlüğüyle, liyakatla yönetilir. Devleti istihbarat devletine dönüştürürseniz baskıcı bir yönetimi hazırlamış olursunuz. Otoriterleşen devlette istihbarat özel olarak partiye gider. Almanya'da gestapoyu unutmayın. 40'ların Almanyası. Kime bağlıydı, yasal mıydı? Yasaldı. Ama devlete istihbaratı yapmıyordu, istihbaratı partiye veriyordu, aynı olay Türkiye'de yaşanıyor. İstihbarat partiye veriliyor, devlete değil. Bu süreci hayata geçirmek istiyorlar, yeni bir gestapo modelini kurmak istiyorlar, bütün yurttaşlarımın dikkatli olması gerek. Hukuk devletini, özgürlükleri savunacağız hep beraber. Türkiye'deki üç büyük devrimin altında CHP'nin imzası var. Dördüncü büyük devrimi yapmak zorundayız. Özgürlük ve demokrasi devrimi. Baskılar gelecektir, yılmayacağız. Bize tek bir görev düşüyor, çalışmak. Adım adım çalışmak ve mücadele etmek. Çalışırsak, mücadele edersek her şey olur."
Kılıçdaroğlu, grup toplantısının ardından partisinin il başkanlarıyla bir süre basına kapalı olarak toplantı yaptı.
Toplantıdan ayrılışında, artırılan güvenlik önlemlerinin sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, kameralardan bir şey göremediğini söyledi.
(Bitti)