İyimaya, yaptığı yazılı açıklamada, Anayasa Mahkemesi'nin, kurucu hukukun kendisine tanıdığı yetkinin tabii sınırlarını aşma ve jüristokratik eğilimleri öne çıkarma görüntüsü içinde olduğunu belirtti.
Yüksek mahkemenin, normatif denge eksenini korumasının, hukuk sistemi açısından önemine işaret eden İyimaya, bireysel başvuruya ilişkin usullerin, ancak yasayla düzenlenebileceğini vurguladı. Yüksek mahkemenin, bu usulleri içtüzükle düzenlediğini ifade eden İyimaya, Anayasa Mahkemesi'nin kendisini yasama organı yerine koymasının düşünülemeyeceğini kaydetti.
İyiyama, Twitter kararından birkaç gün önce "ivedi hallerde bakanlığın cevabının beklenemeyebileceği" yönündeki içtüzük değişikliğinin, anayasaya aykırılığın ötesinde, bir jüristokrasi karinesi olarak ortaya çıktığını ifade etti.
-"Yüksek mahkemenin sükutu düşünülemez"
İyimaya, Twitter kararında, sorunun tüm boyutlarının mahkemece değerlendirilmemesi, tek boyutlu yaklaşımın, haklı istifham ve tereddütlere yol açtığını vurguladı.
2010 tarihli anayasa değişikliğiyle sisteme kazandırılan bireysel başvuru kurumunu, temel hak ve özgürlüklerin önemli bir teminatı olarak gördüklerini belirten İyimaya, ancak bu kurumun işleyişinde ölçülülük ve aşırılıklardan kaçınmanın, sağlıklı bir kökleşmenin ön koşulu olduğunu ifade etti.
Twitter kararına zemin oluşturan sorunun üç boyutu olduğuna işaret eden İyimaya, şunları kaydetti:
"İfade-iletişim özgürlüğü, bu özgürlüklerin ihlal ettiği kişilik haklarının korunması değeri ve yabancı şirketin (Twitter şirketinin) bu faaliyeti sebebiyle ülkemizde doğan hukuki sonuçlar (ihlal) karşısındaki durum ve sorumluluğu. Anayasa Mahkemesi, birinci boyutun dışında kalan diğer iki boyutu ihmal edecek otoriteyi hangi adalet kuralından yahut hangi evrensel hukuktan üretmiştir sorusu, haksız bir soru değildir. Twitter şirketinin, Türk mahkemelerinin kişilik haklarına saldırıyı önleyen bireysel erişimi engelleme kararlarını uygulamaması karşısında, yüksek mahkemenin sükutu düşünülemez.
Oluşturulan kararın ilanının yüksek mahkemece bekletilmesi, ivedi bir durumun olmadığının eylemsel itirafı değil midir? Kaldı ki bu sosyal medyaya kimi programlarla erişim mümkün olduğuna göre, başka yolla telafi karşısında ivedilik ve zorunluluktan söz edilemez. İdarenin cevabı beklenseydi, yüksek mahkeme, tek boyutlu yaklaşım yoluna gitmeyebilirdi. Anayasanın ve kurumsal yasanın bireysel başvuru için öngördüğü kanun/yargı yollarının tüketilmesi koşulu, yorumla veya içtüzükle aşılabilir mi?"
-"Siyaset kurumunun da üzerine düşeni yaptığı söylenemez"
İyimaya, yüksek mahkemenin, kurucu hukukun doğal sınırlarına sadık kalmasını, hem kendi ontolojisi ve hem de hukuk sistemi bakımından çok önemli gördüklerini belirtti.
Sosyal medya konusunda siyaset kurumunun da üzerine düşeni yaptığının söylenemeyeceğini ifade eden İyimaya, şunları kaydetti:
"Türkiye'de taraf ehliyetini haiz temsilci bulundurma, hakkında yapılan itirazların reddedildiği erişim kararlarını (yargı kararlarını) uygulama, ülkede gerçekleşen gelirler bağlamında vergi ödeme ve benzeri yükümlülüklerinden herhangi birisinin ihlalini, mutlak erişim engeli (kapatma sebebi) sayacak bir yasal düzenleme yapılabilir. Yüksek mahkemenin bireysel başvuru bağlamındaki Twitter kararı, bu tür bir düzenlemeyi engellemez. Sosyal medya alanında, standartlar, haklar ve usuller konusunda bir uluslararası sözleşme (konvansiyon) girişiminde bulunulabilir. Bunun öncülüğünü Türkiye yapabilir. Üzerinde söz ettiğimiz alanın yeni bir alan olduğu, hukukunun da henüz emekleme çağını yaşadığı unutulmamalıdır. Hukukun doğru uygulanması, en az hukukun kendisi kadar önemlidir. Anayasa Mahkememizi, bu paradigmadan bağışık kılacak herhangi bir argümana sahip değiliz."