Ankara Üniversitesi (AÜ) Kadın Sağlığı ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Murat Sönmezer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kısırlık üzerinde etkili olan birçok faktör içinde anatomik sorunların da yer aldığını söyledi.
"Kısırlık nedeni ile başvuran ve genital organlarda anatomik olarak sonradan kazanılmış ya da doğuştan problemlerin saptandığı bazı özel durumlarda, cerrahi tedaviler ile hastaların doğurganlıklarının sağlanabildiğini" ifade eden Sönmezer, bu anatomik sorunlar içinde myomlar, rahim içerisinde yer alan polipler, çikolata kistleri, rahimin şekil bozuklukları, tüplerde enfeksiyon, tedaviye dirençli polikistik over sendromu ve sonradan oluşan rahim içi yapışıklıklarının yer aldığını belirtti.
Sönmezer, yumurtalık, tüpler ya da rahim kaynaklı kısırlığa yol açan bu tür problemlerin tedavisinde cerrahinin önemli bir seçenek olduğunu vurgulayarak, teknolojik gelişmelerle birlikte bu tedavilerin artık tamamen kapalı ameliyat teknikleri olan endoskopi ile yapıldığını anlattı. Kapalı cerrahi yöntemlerinde daha iyi bir görüntü elde edilerek uygulama yapıldığını, bunun da ameliyat başarısını artırdığını dile getiren Sönmezer, bu teknikle yapılan operasyon sonrasında hastanın çok daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde iyileştiğini söyledi.
-"Polipler, embriyonun rahim duvarına tutunmasını engelleyebiliyor"
Sönmezer, kısırlık sorunu olan hastaların bir kısmında "endometrial polipler"in etken olduğunu aktararak, "Polipler, teorik olarak embriyonun rahim duvarına tutunmasını engelleyebilir" dedi.
Poliplerin cerrahi tedavisinin vajinal yoldan gerçekleştirilen ve oldukça etkin bir teknik olan "histeroskopik" yöntem ile gerçekleştirildiğini ifade eden Sönmezer, yaklaşık 1-2 santimetrenin üzerinde olan poliplerin çıkarılması gerektiğini bildirdi. Sönmezer, poliplerin çıkarılması halinde tüp bebek başarısının arttığını kaydetti.
Rahim kas tabakasından gelişen "myomlar"ın da kadınlarda en sık olarak görülen jinekolojik problemler arasında yer aldığına dikkati çeken Sönmezer, tüm kadınların yaklaşık yüzde 20-50'inde bu sorunun görüldüğünü belirtti. Sönmezer, myomların sık adet görme, şiddetli adet kanaması ve bazen de kısırlık yakınmasına neden olabildiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Myomların yerleşim yeri ve sayısı kısırlık ile myom ilişkisinde önemli faktörlerdendir. Özellikle rahim iç duvarında, rahim kas tabakası içinde yer alan myomlarla, rahim iç duvarını bozan myomlar, hem anatomik etki hem de salgıladığı maddeler ile doğurganlık sorunlarına neden olabilir. Gebe kalma problemi olmasa dahi bazı hastalarda tekrarlayan erken gebelik kayıplarına da yol açabilir.
Rahim dışına doğru büyüyen myomlar, çoğunlukla doğurganlık ile ilgili problemlere neden olmaz. Rahim iç tabakasında yer alan myomlar histeroskopik yöntem ile günübirlik bir cerrahi işlem ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Rahim kas tabakası içinde yer alan myomlar ise yerleşim yeri sayısı ve büyüklüğüne bağlı olarak kapalı cerrahi tekniği ile etkin ve güvenilir bir şekilde çıkarılabilir."
-Cerrahide hastanın yaşına dikkat
Sönmezer, myom şikayeti ile hekime başvuran ve cerrahi tedaviye karar verilen hastalarda hastanın yaşının mutlaka dikkate alınması gerektiği uyarısında bulunarak, özellikle 38 yaşından sonra hastalara alternatif bir seçenek olarak önce tüp bebek yapılarak, embriyoların dondurulduktan sonra myom operasyonunun sunulabildiğini söyledi.
Bu hastalarda operasyon sonrasında, hasta tam iyileştikten sonra dondurulmuş embriyoların çözülerek rahime transfer edilebildiğini anlatan Sönmezer, bu profildeki hastaların sezaryen ile doğum yapması gerektiğini söyledi.
Sönmezer, özellikle ileri gebelik haftalarındaki düşüklerden ve bazen de vajinal doğum ya da sezaryen sonrasında rahim içi yapışıklıkların söz konusu olabildiğini ifade ederek, rahim içi yapışıklık oluşan hastalarda adet kanamasında azalma, tekrarlayan erken gebelik kayıpları bazen de kısırlık oluşabildiğini bildirdi. Dikkatli bir histeroskopik cerrahi ile bu yapışıklıkların açılabildiğinin altını çizen Sönmezer, östrojen ya da rahim içi araç kullanımı sonrasında hastaların büyük bir bölümünün gebe kalabildiğini kaydetti.
Rahimde yer alan perdelerin varlığında kısırlık ya da erken gebelik kayıplarının görülebildiğini bildiren Sönmezer, dikkatli bir histeroskopik cerrahi ile hastaların büyük bölümünde anatomik problemin düzeltilebildiğini ve normal gebelik sağlanabildiğini söyledi.
Sönmezer, henüz doğurganlığını tamamlamamış genç hastalar ile kısırlık nedeni ile başvuran ve çikolata kisti saptanan hastaların mutlaka üreme sağlığı konusunda deneyimli bir reprodüktif endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizerek, "Çikolata kistlerinin tedavisindeki en kritik nokta yumurtalık rezervine zarar vermeden dikkatli bir cerrahi uygulanmasıdır" dedi.
Tüplerde enfeksiyon saptanan hastalarda inflamatuar sıvının geriye doğru akmasının, rahim iç tabakasının embriyonun yerleşimi için uygun olmayan bir hale gelmesine ya da salgılanan bir takım maddelerin etkisi ile doğurganlıkta belirgin azalmalar oluşabildiğine işaret eden Sönmezer, çok yapışıklık bulunan hastalarda açık cerrahi ile tüplerin çıkarılması ve sonrasında tüp bebek yapılması gerektiğini belirtti.
Sönmezer, daha önce tüpleri bağlanmış olan hastalarda da laparoskopik cerrahi ya da mikrocerrahi kullanılarak tüplerin tekrar birleştirilebildiğini anlattı.