Dünya Bankası bugün açıkladığı raporda, Türkiye ekonomisinin genel durumuyla ilgili çeşitli değerlendirmeler yapıp 2014 yılı ve ilerisi hakkında bir dizi öngörüde bulundu. Raporda Türkiye'nin artan dış kaynak ihtiyacını karşılama yolunda yatırımcılar nezdinde oluşabilecek güven kaybına karşın mali ve finansal sektörünün yeterli koruma sağladığı bilgisine yer verildi.
Geçen yıl yüzde 4,0 düzeyinde gerçekleşen ekonomik büyümenin büyük ölçüde artan iç talep sayesinde sağlandığının altı çizilen raporda gerek tüketimi düşüren tedbirler ve gerekse kur artışı ve politik belirsizlik gibi gelişmelerin tüketici güvenine olan olumsuz etkileri yüzünden 2014 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) artışının yüzde 2,4 düzeyinde kalacağı öngörüldü.
Azalan altın ihracatının da etkisiyle cari işlem açığının 2013 yılında GSYH'nin yüzde 7,9'una karşılık gelen 64,9 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği kaydedilen raporda, düşen tüketim ve büyüme hızının da etkisiyle 2014 yılında açığın milli gelirin yüzde 6,4'üne eşit olan 50,6 milyara ineceği tahminine yer verildi. Cari işlem açığının finansmanında doğrudan yabancı yatırımın (FDI) sadece yüzde 15 pay tuttuğu vurgulanan raporda, portföy ve diğer kısa vadeli yatırım enstrümanlarıyla sağlanan kaynağın açığın yüzde 46'sına denk geldiği dile getirildi.
Bütçe açığının 2013 yılında bir önceki yıla kıyasla GSYH'nin yüzde 2,1'inden yüzde 1,2'sine indiğinin kaydedildiği raporda büyüme hızının düşmesine bağlı olarak ortaya çıkabilecek bütçe gelirlerindeki azalmanın yılbaşında yürürlüğe giren özel tüketim vergisindeki artışın etkisiyle dengelenebileceği dile getirildi.
Raporun ileriye dönük öngörüler kısmında gerek küresel ölçekte faiz oranlarının artması ve gerekse yatırımcıların yeniden risk fiyatlaması yapması sonucu dış finansman maliyetinin yükselmesinin doğuracağı etkilerle önümüzdeki bir kaç yıl boyunca Türkiye'nin büyüme hızının mütevazi düzeyde kalacağı tahminine yer verildi.
Türkiye'nin iş dünyasının önemli döviz açık pozisyonunun bulunması ve dış finansman bağımlılığının yüksek düzeyde seyretmesinin ekonomi için en önemli risk faktörleri arasında yer aldığının altı çizilen raporda önümüzdeki 12 aylık sure boyunca dış kaynak ihtiyacının GSYH'nın yüzde 27'sine karşılık gelen 210 milyar dolar düzeyinde olduğu kaydedildi. Türk Lirası'nın daha fazla değer kaybetmesinin döviz açığı yüksek firmaların bilançolarına ilave yük oluşturacağı belirtilen raporda, bu durumun özellikle konut firmaları üzerinden bankacılık sektörünü ve işgücü piyasasını olumsuz etkileyebileceği öngörüsünde bulunuldu.
Raporun öneriler bölümünde ise kısa dönemde şeffaflık ve iyi yönetimi güçlendiren reformların yatırımcıların güvenini sağlamaya yardımcı olacağı vurgulanırken orta vadede rekabet gücünü koruma ve daha yüksek büyüme için yapısal reformların tamamlanmasının gerektiği belirtildi.
Türkiye'nin dış finansman ihtiyacı göz önüne alındığında doğrudan yabancı yatırım çekmesi için cazibesini artırması gerektiği kaydedilen raporda özellikle hukukun üstünlüğünün sağlanması ve kamu sektörü yönetiminin iyileştirilmesinin önemine dikkat çekildi.