İhtiyar heyetine nasıl girdim?
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-03-27 09:15:17
Bahar kendini biraz olsun göstermişti ya hemen saksıları kapısının önüne çıkarmış, kapıyı ardına kadar açmıştı. Beni daha kapıya yaklaşmadan fark edip gözlüğünün üstünden bir bakışla birlikte “Hoş geldin muallim.” dedi. “Çay kaynıyor, birer bardak çek de öyle başlayalım muhabbete.”
Mahalle ilkokulunun bir öğretmeni olarak söylemeliyim ki muhtarımızın çayı meşhurdur. Seçmen olsun olmasın geleni çay içmeden yollamaz. Zaten bir içen bir dahakine işi olmasa bile yanına uğrar. Zamanında Te-Cim-Dal-Dal (TCDD) Bozüyük Gar memuru iken, makinistler, yolcuların inip binmesi esnasında Recai Bey’in bir bardak tavşankanını içmeden siren kolunu çekmezlermiş. Bozüyük halkının gecenin bir yarısı yataklarında uzaklardan duydukları bu ses, siren sesi değil Recai Beyimize bir teşekkürmüş bir bakıma.
İlk bardaklarla hal hatır faslını geçmiştik ama ben hala adaylık konusuna gelememiştim. İkinci bardakları dolduruyor bahanesiyle konuyu da değiştiriverdim. “Eee muhtarım, adaylık çalışmaları nasıl gidiyor?” Sorumu duymazlıktan gelmişti sanki. Masasının üstünü düzeltiyor gibi bazı kağıtların yerlerini değiştiriyordu. Sanırım sorumdan memnun olmamıştı. Elindeki dosyayı sümen altı ederken hafif sesle mırıldandı. “Bana kalsa aday da olmayacaktım da, son gün ilçe seçim kurulundaki arkadaşların ısrarlarıyla oldu bittiye geldi. ” Bana cevap vermekten çok kendi kendine söyleniyor gibiydi. “Ama nasıl olur?” dedim. “Mahalleli sizden memnun. Herkesle birebir ilgileniyorsunuz, kimin hastası kimin ameliyatlısı varsa ziyaretine gidersiniz, düğün dernekten eksik kaldığınız görülmemiştir. Kapınız her vatandaşa ardına kadar açık, her türlü hareketiniz sonuna kadar şeffaftır. Bu mahalle sizden daha iyisini mi bulacak?”
“Aslında ben de öyle düşünüyorum ve dediklerinin farkındayım.” der gibi bir eda ile bana baktı. “Yoruldum hocam. Hem kim uğraşacak pankart ile bayrak ile. Elimi cebimden çıkartmıyorum desen, her sokak başına bir pankart, ana caddeye bayraklar, kapı önlerine broşürler derken liste kabarıyor da kabarıyor. Para sorun değil de peşinden koşturmak, her kahvehanede kasetten çalar gibi aynı konuşmayı yapmak, yıllardır birbirimizi tanıdığımız bildiğimiz insanların elini defalarca sıkmak artık benim adıma zor işler sınıfına giriyorlar.”
Neden tekrar seçilmesi gerektiği hakkında biraz daha konuştum. Üstüne gittikçe aslında gönlünün olduğuna ama gözünün kesmediğine kanaat getirdim. Uzun uğraşlarımın sonunda damarını buldum: “Tamam senin dediğin gibi olsun. Ne pankart ne broşür ne de bayrak, bunların hiçbiri yok. Size ben de yardım edeceğim. Herkes 28 Mart günü Cuma namazına kadar ne yapıyorsa yapsın. Biz Cuma çıkışından itibaren gece yarısına kadar bütün mahalleyi kapı kapı dolaşalım. Tekrar seçilmek istediğinizi söyleyelim. Ve seçim sloganı olarak sadece yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyelim kafi.”
Gözlerindeki ışığı görmeliydiniz. Yetmişine merdiven dayamış, artık tecrübesiyle birlikte bastonuna da dayanan Recai Bey’i uzun zamandır bu kadar enerjik görmemiştim. İçi içine sığmıyor derler ya; bu söz, o anda muhtarımızda tecessüm etmiş gibiydi. “Yeniden muhtar olmaya hazır mısın?” dedim. Önce bir duraksadı, biraz da düşündü, elini omzuma koydu: “Tamam ama bir şartım var.” Duraksamasından vazgeçtiği düşüncesine kapıldığım için hemen atıldım. “Şartın neyse kabul ederim ben.” dedim. “Neymiş o şart?” Derin bir nefes aldı, “İhtiyar heyetimde sen de olacaksın!” Şimdi duraksama sırası bendeydi.
ERHAN GENÇ
SON VİDEO HABER
Haber Ara