Kılıçdaroğlu, partisince Tandoğan Meydanı'nda düzenlenen mitinge, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile seçim otobüsünden partilileri selamlayarak geldi.
Konuşması öncesi yine eşiyle alandakileri selamlayan Kılıçdaroğlu, toplantılarının engellenmek istediğini savundu.
"Bizim toplanmamızı engellemek istediler" diyen Kılıçdaroğlu, "Sabahın dördünde, Kızılay'dan bu yana yol vermek istemediler. Vatandaşları mağdur etmek istediler. Biz, güzel bir Türkiye istiyoruz. Barış içinde yaşayacağımız bir Türkiye, her evde huzur, mutluluk olsun istiyoruz. Kavgadan bıktık, kavgayı bırakacağız, güzel bir Türkiye için hep beraber çaba harcayacağız. Var mısınız?" ifadesini kullandı.
Alandan Başbakan aleyhine atılan sloganlar üzerine Kılıçdaroğlu, "Öyle anlaşılıyor ki yeni bir tazminat davasının hazırlıklarına 'başçalan' yeniden başlayacak. 'Başbakan hırsız diyorlar, hadi Tayyip hırsız deseler anlarım. Başbakan hırsız olur mu?' diyor. Hakkımda tazminat davası açmış benim korkacağımı sanıyor. Allah aşkına ayakkabı kutusundan, gençlerin attığı twitten korkan adamdan korkulur mu? Hiç korkmayacağız, inandığımız yolda aslanlar gibi yürüyeceğiz" diye konuştu.
"Başbakan Kemal" sloganları atılması üzerine de Kılıçdaroğlu, "İnşallah o da olacak, hele şu yerel seçimi halledelim. Bir adım atalım Mansur Başkan'ı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına oturtalım arkası gelecek" dedi.
Tek güvencesinin halk olduğunu ve ona güvenerek yola çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, hiçbir zaman hiç kimseyi ayırmadığını vurguladı.
Kılıçdaroğlu, insanları bölmediğini, kamplaştırmadığını aktararak, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları biliyoruz. Bütün gerçekleri biliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir hükümetin, bir devleti soyduğuna tanık olduk. Emin olun böyle bir şeyi Türkiye Cumhuriyeti hiç yaşamadı. Biz onların yaptığı hırsızlıkla uğraşırken, dün farklı bir ses kaydı internete düştü. Suriye politikasını hep eleştirdim, Müslüman'ın Müslüman'ı kırmasına hep karşı çıktım. 'Neden Müslüman dünyasında kan akıyor' diye hep hükümeti sorguladım. 'Oraya silah göndermeyin' dedim. Oraya eğer gönderecekseniz, insani yardımları gönderin. Katar'dan para aldılar, El Kaidecileri Türkiye'de yetiştirdiler, kamplar kurdular, ellerine silah verdiler, 'git kardeşini öldür' dediler. Bizim tarihimizde böyle bir şey olmadı."
Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Savaş, zorunlu olmadıkça bir cinayettir" ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, kendilerinin de bu görüşte olduğunu söyledi.
-"Bunun sahte olabileceğini düşündük"-
"Dün internet sitesine düşen ses kayıtlarını bir grup gazeteciyle incelediklerini" belirten, Kılıçdaroğlu, "Fakat inanmadık, bunun sahte olabileceğini düşündük. Çünkü böyle bir tabloyu Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yakıştıramadık" dedi.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Tamam, hırsızsa hırsız ama o nihayet kendi malını götürüyor. Ama ülkenin çıkarlarını böylesine heder edebileceklerini asla düşünmedik. Arkadaşlarım da uyardılar, 'bu konuda şimdilik konuşmayalım, bakalım ne söyleyecek.' Arkasından Dışişleri Bakanlığı'nın bir açıklaması çıktı ve kabul ettiler. Şimdi ben Türkiye'nin vicdanına sesleniyorum, Ankara'nın vicdanına sesleniyorum; nasıl olur da siz Suriye ile savaşmak için orada bazı unsurları harekete geçirip kendi ülkenize kumpas kurarsınız. Bunu düşünmek istemedim. İki vahim olay var, birincisi devletin en mahrem sırları nasıl olur da dışarıya yansır. Devletin en mahrem sırları Dışişleri Bakanının konutunda nasıl olur da dışarıya, uluslararası arenaya yansır. Devletin en mahrem sırları nasıl olur da korumasız hale gelir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan bir ilktir. Eğer siz devletin mahremini koruyamıyorsanız, zaten Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyamazsınız. Bir an önce o koltuklardan inin."
Türkiye'de bir devlet geleneği olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Oturmuşlar dört kişi bir araya Suriye'ye nasıl saldıracaklarının hesabını yapıyorlar. Ama yaparken, 'Biz saldırırsak olmaz, bir meşruiyet yaratmamız lazım' diyorlar. Birisi diyor ki 'Hiç meraklanmayın Süleyman Şah Türbesi'ne gerekirse buradan dört adam gönderirim, oradan saldırtırım.' Yani 'bizim askerleri şehit ederim' diyor. 'Türkiye'yi oraya sokarım' diyor. Bu tablo bizim kabul edeceğimiz bir tablo değildir" değerlendirmesinde bulundu.
-"Bu savaşı hangi devlet ilan etti çık bir açıkla"-
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun konuyla ilgili açıklama yaptığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyanın gördüğüm en çapsız adamı. Getirttiler, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturttular. Dışişleri, ülke, dünyanın dengeleri nedir, bunlardan bihaber olan bir adam. 'Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı savaş ilan ettiler' diyor. Şimdi kendisinden cevap bekliyorum, bu savaşı hangi devlet ilan etti, çık bir açıkla. Ucuz kahramanlığa yer yok. Bu milletin irfanı, gelenekleri, vatan, millet, bayrak sevgisi var. Onu, bir hırsızı kahraman çıkarmak için kullanmaya ne senin gücün yeter, ne kabiliyetin yeter. Daha acı olanı bu olayı bizim millet öğrenmesin diye Youtube'a yasak getirdiler. Biz öğrenemeyeceğiz, bütün dünya biliyor, onlar hemen ulaşıp dinleyebiliyorlar. Sormayacak mıyız bunlara neden korkuyorsun, neden halkın öğrenmesini istemiyorsun? Çünkü kirliliklerini bu yurttaşların bilmesini istemiyorlar. Bunların kirliliğini temizleyeceğiz. Söz mü? Bahar geldi ne güzel yağmur yağdı bugün, Ankara'yı şöyle bir kirliliklerinden temizledi. Hanımlar bahar temizliği yapıyor musunuz? Ayın otuzunda sandığa gideceğiz, el ele, kol kola, omuz omuza, bir demokrasi şöleni içinde gideceğiz ve oylarımızı altı okun böğrüne 'evet' diye basacağız. Mansur başkan da ayın 30'undan sonra büyükşehir başkanlığı koltuğuna oturacak."
"CHP iktidara gelirse, dolarlar, faizler yükselir" denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Buna inanıyor musunuz? Son iki yılda dolar zaten yüzde 20 arttı. CHP mi vardı iktidarda? Kendi yaptıklarını bize fatura etmek istiyorlar. Sesi kısılmış... CHP iktidara gelirse yardımları kesecekmiş. İyi de yardımları niye keselim. Sanki cebinden ödüyor da, o gidince yardımlar da kesilecek. Sözüm söz, yardımlar kesilmeyecek, tam tersine artacak" ifadesini kullandı.
-"Kul hakkı yemek nedir bilmeyiz"-
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın, "Bunlar devleti yönetemez'" dediğini belirterek, "Hayatımda duyduğum en saçma soru, devleti kuran parti nasıl devleti yönetemez. Ama bir şeyi teslim edelim. Biz, bunlar gibi gerçekten yönetemeyiz. Çünkü biz hırsızlık nedir bilmeyiz, utanırız, Allah'tan korkarız. Kul hakkı yemek nedir bilmeyiz. Ne diyordu. 'Ben yürütmenin başıyım' diyordu. Biz senin yürütmenin başı olduğunu çok iyi biliyoruz, hiç endişemiz yok o konuda" diye konuştu.
Şarkılara, şiirlere konu olan Ankara'nın ayın otuzundan sonra "bahtı kara" olmayacağını savunan Kılıçdaroğlu, Ankara'nın bir sanayi, kültür, müzeler kenti, görkemli bir şehir olacağını ileri sürdü.
"Siz hiç başçalanın işizlikten söz ettiğini duydunuz mu?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ona göre işsizlik yok, çünkü Bilal oğlan işsiz değil. Bilal oğlanın görevi var biliyorsunuz. Paraları istifleyecek. Ama paraları sıfırlamaya gelince tek başına beceremiyor. Ne diyor, 'oğlum sana kardeşin Sümeyye'yi gönderiyorum, amcanı çağır, dayını çağır, yakınlarını çağır beraber sıfırlayın.' Ertesi gün, 18 Aralık saat 10.53, 'oğlum ne kadar kaldı' diyor, 'bir miktar kaldı babacığım' diyor. 'Ne kadar? '30 milyon avro kaldı' diyor. Ankaralılar'ın vicdanına sesleniyorum, sandığa gideceksiniz ayın otuzunda. Türkiye'nin vicdanına sesleniyorum, özellikle de AKP'ye oy veren saygı değer yurttaşlarımın vicdanına sesleniyorum, dünyanın hangi ülkesinde bir başbakanın oğlunun evinde paralar sıfırlandıktan sonra 30 milyon avro kalır, bunu düşünmenizi istiyorum. Bunu düşünün ve oyunuzu öyle kullanın. Hep şunu söyledim, 'hırsızdan başbakan olmaz, yalancıdan başbakan olmaz.' 'Hem hırsız hem yalancıdan başbakan olmaz.' Vallahi olmaz, billahi olmaz. Temiz adamdan başbakan olur. Halkına yalan söylemeyenden, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyenden elbette olur, ama yolsuzluk yapandan başbakan olmaz."
Sandığa bir düğün havası içinde gideceklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Ben çalışıyorum, o çalıyor. Ben halkımı seviyorum, kutuplaştırmıyorum, o kendi tabanını bloke etmek için halkı kutuplaştırıyor. Ben her inanca saygılıyım, o saygılı değil. Ben insanları seviyorum o sevmiyor, ben bütün şehitlerimizi kucakladım, o kucaklamıyor. O zaman elimizi vicdanımıza koyup oyumuzu öyle kullanacağız ve Mansur Başkanı inşallah Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı yapacağız" ifadesini kullandı.
(Sürecek)