Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Başbakan Erdoğan: (3)

Başbakan Erdoğan: (3)

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-03-25 23:03:41

Başbakan Erdoğan: (3)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Twitter'a erişimin engellenmesiyle ilgili Türkiye'ye yönelik, Avrupa Birliği ülkelerinden gelen eleştirilere ilişkin, "İşlerine geldiğinde bunlar, AB'ye aykırıdır maykırıdır. Bu tür şeyleri hep söylerler. Yani çok da kusura bakmasınlar. Avrupa Birliği, önce üzerine düşenleri yapsın. Eğer hukuka saygıları varsa önce hukuka, Avrupa Birliği saygılı olmaya mecburdur. Bu iç hukuk meselemizdir. İç hukuk meselemizde de mahkemenin kararı vardır. Bu çerçevede bu adımlar atılmaktadır" dedi.

Erdoğan, NTV ve Star televizyonunun ortak canlı yayınında soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.

"Cumhurbaşkanının, bu konuda, böyle bir şey kabul edilemez biçimde açıklaması oldu. Ardından tweetledi. Cumhurbaşkanı, kabineden bakanlar yaptılar. Özetle Çankaya'nın bakışını nasıl değerlendirirsiniz" şeklindeki soruyu yanıtlayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Sayın Cumhurbaşkanının bu tür uygulamayı yapmış olabilir. Ben aynı uygulamayı paylaşmıyorum, paylaşmadığımı yaptığım açıklamayla ortaya koydum. Sayın Cumhurbaşkanı tweet atabilir. Zaten tweetle benim aram yok. Benim pek hoşlandığım şeyler değil. Bu konuda arkadaşlarım gerekli çalışmaları yapıyor. Benim yapacak daha başka çok işim var. Onlarla uğraşıyorum. Hele seçim zamanı ben şimdi alanlarda gece gündüz demeden koşturuyorum. Benim bu tür şeylerle uğraşacak zamanım da yok."

-"Avrupa Birliği, önce üzerine düşenleri yapsın"

Başbakan Erdoğan, gazetecinin, "Avrupa Birliği, Birleşik Devletler, açıklamalar yaptılar, bu konuda. Almanya'da hükümetin insan haklarından sorumlu üyesi, 'Avrupa Birliği adayı Türkiye için bu geçerli kırmızı çizgiyi aştı' diye konuştu" sözleri üzerine, şöyle devam etti:

"Bunlar çarpıtılan şeyler. İşin aslı astarı nedir bilemem. İşlerine geldiğinde bunlar AB'ye aykırıdır maykırıdır. Bu tür şeyleri hep söylerler. Yani çok da kusura bakmasınlar. Avrupa Birliği, önce üzerine düşenleri yapsın. Eğer hukuka saygıları varsa önce hukuka, Avrupa Birliği saygılı olmaya mecburdur. Bu iç hukuk meselemizdir. İç hukuk meselemizde de mahkemenin kararı vardır. Bu çerçevede bu adımlar atılmaktadır. Avrupa Birliği o zaman bu saydığım diğer ülkelere uygulanan, Almanya, İngiltere, bunlara uygulananı niye gözardı ediyor. Onlar da ne uygulanıyorsa Türkiye'de aynısı uygulanacak. Onlara uygulanan, Türkiye'ye uygulanmadığı zaman kusura bakmasınlar. Biz özgürlükler meselesini Avrupa Birliği üyesi çoğundan çok çok ilerde hallettik. Bizdeki iletişim özgürlüğü bunların çoğunda yok. Her şey ortada. Adam kalkıyor Başbakana isteği gibi hakaret ediyor, istediği gibi küfrediyor, yazıyor, çiziyor vesaire, ne oluyor? Avrupa ülkelerinin çoğunda bunu yapamazsınız ve biz bunların hepsine sabrediyoruz."

-"Obama'nın telefonunu dinleyebilir misiniz"

"Özgürlük bizim ülkemizde anlaşılmış değil. Yani bir başkasının özgürlük alanını ihlal bi defa özgürlük anlamına gelmez" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Tam aksine özgürlük hakkını ihlaldir. Burada çok önemli olan özel hayatın ihlali de söz konusu. Özel hayatın ihlali, bu bizim yeni çıkardığımız yasada da çok açık net var. Yapamazsınız. Buradan hareketle, TİB de devreye girdi, adımını buna göre attı. Yani şu anda ben yine çok açık net söyleyeyim, Obama'nın telefonunu dinleyebilir misiniz? Bir merkezin biliyorsunuz dinleme olayı oldu, ayağa kalktılar değil mi? Peki, bize ne oluyor? Bizde niye bu kadar rahat hareket ediyorlar. AB niye bu kadar rahat hareket ediyor. Bunu bi defa bizim ülkemizin yazarları, kendi ülkemizin yorumcuları bunları görmeleri lazım."

-"Seçimin arkasında da atacağımız adımlar var"

"30 Mart'ta, AK Parti'nin elde edeceği başarı, 17 Aralık ve 25 Aralık iddialarının bir kenara itilmesi, arınması anlamına gelebilir mi" şeklindeki soruya da Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Şimdi bir defa 17 Aralık, 25 Aralık bütün bunlar aslında, 30 Mart seçimleriyle çok daha farklı şekilde masaya yatırılacak. Bunu gözardı edemeyiz. Çünkü 17 Aralık direkt olarak bu millete yapılmış eylemdir. Böyle bir teşebbüs var. Millete yaptılar, benim şahsıma değil, hükümete değil, bu millete, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı, bunu gözardı edemeyiz. Aynı şekilde 25 Aralık o da öyle. Biz sorumluluk makamındayız. Bunları nasıl gözardı ederiz. Dikkat ederseniz, ben diyorum ki bu bir istiklal mücadelesidir, bir istikbal mücadelesidir, bu kadar önemli. Biz şu anda seçim gailesi içerisindeyiz, tabii arkadaşlarımız çalışmalarını yürütüyor ama olay yargıda. Yargı da işini takip ediyor, yürütüyor ama bunun ötesinde hemen seçimin arkasında da atacağımız adımlar var."

"Milli irade hırsızlığı yapanlar, özellikle 30 Mart'ta milletin cevabını alacaklar" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Millet burada bir cevap verecek. Yani burada CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye, Pensilvanya'ya, hepsine, cevap var. Milletimiz ne diyor? Eğer milletimiz bize farklı bir cevap verirse, başımız gözümüz üstüne ama diğerlerine verdiği zaman diğerleri ne yapacak, onu merak ediyorum. Hep söylüyorum, işte Sayın Kılıçdaroğlu, 5 yıl oldu genel başkan olalı, üç seçime girdi. Üçünde de kendisi, Bursa'da bir televizyonda, 'yüzde 40'ın altında oy alırsam, ben ve arkadaşlarım bırakacağız' dedi. Yüzde 26 aldı. Bıraktı mı? Bu zat dürüst değil, doğru konuşmuyor. Bırakmadı, bırakamaz ve şimdi dördüncü seçim bunda da göreceksiniz yine kaybedecek. Sayın Bahçeli o da onun benzeri. 16-17 yıldır partinin başında. Hiçbir kazandığı, biricinci olduğu seçim yok. Bizim ilk parlamentoya girdiğimizde o parlamentoya da girememişti. 16 aylık partiyken biz birinci parti olduk. O gün bugündür, 7 seçim yaptık, 7'sinde de hep öndeyiz. Şimdi sekizinciyi yapıyoruz, inşallah burada da kamu araştırmalarımıza baktığımız zaman yine birinciyiz. Yine birinci parti olacağız. Bu bişeyi gösteriyor. Milletin, yaptıklarımıza karşı takdirini gösteriyor. Eğer siz bir şeyler yaparsınız millet size ödüllendirir. Ama siz milletin hizmetkarı olmayıp ona tepeden bakarsanız, ona karşı hakikaten zulmederseniz, bu millet kalkıp da size orada veya sırtında taşımaya mecbur değil."

Muhalefet partilerinin yerine getiremeyecekleri vaadlerde bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Öyle palavradan yok mazotu şuraya indireceğim, yok. Biz de seçime gidiyoruz, şuraya seçim esnasında bir seçim ekonomisi bilmem ne asla, yapmayız. Niye? Çünkü bir seçim ekonomisi yapacak olursak o zaman fakir fukara, garip guraba vatandaşım çeker. Biz tam aksine fakir fukara, garip gurabanın yaşam koşullarını daha iyi noktaya nasıl taşırız, hep bunu düşünüyoruz. Burada da çok iyi neticeler aldık daha da iyi neticeler alacağız. Ama tabi bu bir süreç' diye konuştu.

-"İstanbul tarih yazdı"

Erdoğan, geçen pazar günü İstanbul'da yaptıkları mitingde 2 milyonu aşkın kişinin bir araya geldiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mitingde, İstanbul tarih yazdı. Düşünün 2 milyonu aşkın insan, bu yeni yapılan alanda geldi, buluştu. Bu bi şeyi gösteriyor; bu durup dururken olmadı, bu bir sevdadır, bu bir aşktır. Burası İstanbul. İstanbul Türkiye'nin özetidir. Türkiye'nin özeti olan bu şehir bir mesaj veriyor. İnanıyorum ki bu seçimde de yine böyle olacak."

-"Millet iradesine sahip çıktığını çok açık net gösteriyor"

Partilerin, İstanbul, Ankara ve İzmir yarışıyla ilgili değerlendirmesi sorulan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şu anda üçünde de adaylarımız, partimiz, sağolsun, başa oynuyorlar. Başarılı olacaklarına inanıyorum ve şu anda gelen, açıklamayacağım, kamuoyu araştırmaları vesaire, bunlar çok çok olumlu. Millet iradesine sahip çıktığını çok açık net gösteriyor. Çok açık. Yani dolaştığım yerlerde mesela İzmir, orada yaptığım mitingde, İzmir'i gördüm, muhteşem. Ankara hakeza öyle. Bakın, dün akşam geç saatlerde, mitinglerimi yaptım, Trabzon'da, Ordu'da ikisi de muhteşemdi. Oradan dönüşte geldim Keçiören ilçesinde bir miting yaptım, yaklaşık 20-25 bin kişi, resmi rakam. Oradan Yenimahalle'ye geçtim, miting yaptım. Orada da yine 20-25 bin kişi. Bunlar o saatlerde oluyor, düşünün yani saat 7, 8, 9, bunların hepsi bişeyi gösteriyor. Üzüm salkımı gibi balkonlardan, camlardan herkes işi takip ediyor. Bu seçimin başka bir özelliği var. Yani bir yerel seçim değil, bu bir genel seçim havasına girdi. Niye? İşte bu ahlaki olmayan siyaset anlayışıyla oldu. Eğer ahlaki bir süreç olsaydı bu seçime girerken inanıyorum ki çok daha belki dozu düşük olarak böyle bir seçimi gerçekleştirebilirdik. Ama bu dozu farklı yere götürdüler ve şimdi millet bunu genel seçime döndürdü. Bu mantık, bu anlayış milletimizle de bizim şahsımızda bütünleşti. Şimdi herkes tabi inanıyorum ki ulusal ve uluslararası yorumcular pazar akşamı sonuçlarını, çıkacak neticeleri gördüğünde değerlendirmelerini de buna göre yapacaklar. Türkiye'de ne oldu? Yani yerelde Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin kazandı demeyecekler."

(Sürecek)

Haber Ara