Erdoğan, NTV ve Star ortak canlı yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Erdoğan, Samsun ve Kastamonu mitinglerindeki izlenimlerinin sorulması üzerine, Kastamonu'da miting alanının dolu olduğunu, coşku ve heyecanın da iyi olduğunu söyledi.
Kastamonuluların 20 yıldır değişmeyen bir yerel yönetim anlayışını değiştireceğine yönelik bir karar verdiğini hissettiğini dile getiren Erdoğan, Kastamonu'da partilerinin belediye başkan adayının ikinci adam olarak Kastamonu belediyesinde görev yaptığını, fen işlerini yönettiğini ifade etti. Belediye başkanının uzun süredir ciddi bir rahatsızlığının bulunduğunu belirten ve "Geçmiş olsun" dileğinde bulunan Erdoğan, bu dönemde de belediyeyi adaylarının yönettiğini anlattı.
MHP'nin belediye başkan adayının ortaokul mezunu olduğunu, belediyecilik deneyiminin bulunmadığını ifade eden Erdoğan, "Fakat bizim adayımız, hem üniversite mezunu hem de yıllar yılı belediyeciliğin içinde yaşamış ve Kastamonu'ya hizmet vermiş bir insan. Öyle zannediyorum ki Kastamonu da işin bu yanını özellikle bütünleştirecektir. Çünkü Kastamonu'nun ciddi bir değişim, dönüşüme ayrıca ihtiyacı var. Biz merkezi yönetim olarak Kastamonu'ya çok hizmet verdik. Havalimanından tutunuz bütün duble yollar, şimdi Ilgaz Tüneli'ni yapıyoruz. Eğitimde, sağlıkta oraya yaptığımız yatırımlar çok fazla. Bütün bunları bütünleştirmek istiyoruz" diye konuştu.
Samsun'da 57'nci mitingini yaptığını aktaran Erdoğan, "Samsun, tarihi bir mitingdi, öyle zannediyorum ki cumhuriyet tarihinde böyle bir miting, Samsun'da görülmemiştir. Ben de bugüne kadar Samsun'da yaptığım mitingler, katılımı çok yüksek mitingler olmuştur ama bu caddelerle, bu işe katarsak, yüz bini aşkın bir katılımın, coşkunun, heyecanın olduğu bir miting oldu. Samsun'da zaten büyükşehir belediye başkanımıza güven var, öyle zannediyorum ki ilçelerinde büyük bir çoğunluğunu, belki tamamını alabilecek bir heyecanı, coşkuyu gördüm. Onun için pazar akşamını Samsun'da çok farklı bir müjdeyle bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
-"Biz malum yeni angajman kurallarını açıklamıştık"
Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi'ne tehdidin hatırlatılması ve bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye'nin tavrının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, öncelikle konunun bir çerçevesinin çizilmesi gerektiğini ifade etti.
Suriye'nin, Türkiye'nin sınır komşusu olduğunu, yönetimle olan ilişkilerin çok olumlu ve farklı olduğunu dile getiren Erdoğan, Suriye ile stratejik anlaşmalar yaptıklarını, ancak Tunus'taki olaylardan sonra aynı şekilde Suriye'deki olayların başladığını anımsattı.
Olayların başlamadan önce Suriye'yi uyardıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dedik, 'bu gelişme Suriye'ye de sıçrayabilir. Biz size ne istiyorsanız her türlü desteği verelim.' Demokrasi Suriye için çok önemli. Bunun beklentisi içinde olan Suriye halkı var. Bundan çekinmeyin, söylüyorsunuz ülkenizde itiraf ediyorsunuz, rahat olun bu adımı atın. Hatta beni arabasına alır gezdirirdi. Son toplantımızı kendisiyle Asi Nehri kenarında yaptık. Orada müşterek bir baraj yapma kararı aldık. Onun temelini atmaya gitmiştik. O gün birlikte Halep'te buluştuk. Yaklaşık 3,5 saat bir görüşmemiz oldu. Bunları hep konuştuk. Tabii biz hakikaten bugünkü bir Esed'i beklemiyorduk. O zamanlar tabii yaklaşımı çok daha farklıydı ve sürekli telefon diplomasisi yürüttük. Ama bir ara baktık ki ölümler, öldürmeler devam ediyor, kendisi bunları pek dinlemiyor. En sonunda Dışişleri Bakanı Ahmet bey kendisiyle altı saat görüşme yaptı. Bu arada da özel temsilcilerimi gönderdim. Benden bazı projeler istedi, planlar istedi. Bu konularda özel temsilcilerimi göndermek suretiyle yardımcı olmaya çalıştım. Çünkü niyetimiz çok samimiydi. Fakat artık bir ramazan akşamıydı, camilerin bombalanması olunca ben kendisini son kez aradım. 'Yarın cuma, ne olur şu talimatınızı verin' dedim. 'Şu insanları bir cuma günü ve ramazan ayında öldürmesinler.'
'Onu benim adamlarım yapmıyor' dedi. Şebbihaları, kendi adamı diye göstermiyordu, halbuki Şebbihalar onun adamıydı, onu özel timleriydi. Ertesi gün yine vurdular ve o gün 16 kişi öldürdüler. Bunları hiçbir zaman dinlemedi. Şu an orada yaklaşık 160 bin can kaybı var. Bunların içinde 8 bin çocuk ve biz tabii bağrımızı açtık."
Açık kapı politikasıyla çalışmalarını devam ettirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Şu anda bizde malum buraya gelen insan sayısı 760 bini buldu. Harcamalarımız 3 milyar doların üzerinde. Biz dedik ki bunu devam ettireceğiz. Tabii yaralılar oluyor, bunlarla ilgileniyoruz. Fakat şu anda hala öldürmeye devam ediyor" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tabii son dönemde daha önce bir helikopterle bizim hava sahamızı ihlal ettiler. Hava sahamızı ihlal edince biz malum yeni angajman kurallarını açıklamıştık. Bu angajman kurallarından hareketle o zaman uçaklarımız bu helikopteri vurdu. Şu anda yine aynı şekilde bizim hava sahamızı ihlal eden iki tane bunların uçağı Mig-23 bir ila birbuçuk kilometre ihlal ettiği silahlı kuvvetlerimizden bana bildirildi. Bunun da tek sebebi şuydu; Kesed denilen bizim hudut kapısının olduğu bölgeki, orada 50-60 bin nüfusu var. Büyükçe bir yer orası. Orasını tabii Özgür Suriye Ordusu tekrar ele geçirince bunlar onları bombalamak için aslında gelmişti ve bizim hava sahamızı da ihlal ederek böyle bir adımı attılar. Bu defa da bizim uçaklarımız kalkıp bunlardan bir tanesini vurdu ve o da Kesed'e düştü. Tabii bu angajman kurallarını ihlal, bundan sonraki süreçte de eğer böyle devam edecek olursa bizler gereği neyse bunu tabii yapmak durumundayız."
Başbakan Erdoğan, üzüldüğü bir nokta olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye'deki muhalefet, ne yazık ki bunu bir siyasi istismar vesilesi olarak gördüğümüzü anlatıyor. Çirkin olan bu. Yani biz şu anda seçim sathı mahallindeyiz diye eğer ülkemizde hava sahamızı ihlal edenler olursa bunlara hoş geldiniz mi diyeceğiz? Kaldı ki bunlar zaten 160-165 bin kişiyi öldürmüş. Orada katil Esed'in, cani Esed'in bu tür bir durumu var. Bizim bu arada 74 tane vatandaşımızı bunlar şehit ettiler, öldürdüler ve zaman zaman hala top atışları, havanlar ülkemize düşüyor ve bütün bunlara karşı muhalefet, başta CHP olmak üzere bunları hala kalkıyorlar, övmeye, müdafaa etmeye... Bu bizim ulusal meselemiz. Bu siyaset malzemesi yapılabilir mi? Sen burada kimin yanında yer alacaksın? Senin burada yapman gereken böyle bir ulusal meselede hükümetin yanında yer almaktır, silahlı kuvvetlerin yanında yer almaktır. Ama ben bakıyorum ki ana muhalefetin başındaki zat, yardımcıları, hepsi bunların yanında yer almaya kalkıyorlar. Bu gerçekten bizim bir milli meselemizde dahi muhalefetin ne denli ayrık düştüğünü, ne denli bunu bir istismar vesilesine dönüştürmeye gayret ettiğini göstermesi bakımından çok önemli. Biz tabii onların dinleyecek halimiz yok. Biz silahlı kuvvetlerimize gerekli talimatı vermişiz. Silahlı kuvvetlerimiz de sağolsunlar gereğini yaptılar ve bundan sonra da böyle bir şey olacak olursa aynısı olur."
(Sürecek)