Ziyaret sonrası Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin karşısında bulunan "nöbet çadırı"na giden Başbuğ, burada gazetecilere açıklama yaptı.
Başbuğ, 7 Mart'ta Silivri Cezaevi'nden tahliye olduğunu hatırlatarak, o gün yaptığı konuşmada, kendisinin tahliye olmasının bir dönemin başlangıcı olacağını, kişisel olarak tahliye olmasının kendisine göre hiçbir anlamı ve önemi olmayacağını söylediğini anlattı.
Kendisinin tahliye olmasından sonraki süreçte, Ergenekon davasında tutuklu bulunan kimse kalmadığına işaret eden Başbuğ, 'Bizim kalbimiz herşeye rağmen sevgiyle dolu. Hiçbir zaman ne içimizde nefret duygusu var ne de intikam duygusu var. Ama bir duygumuz var ki dimdik ayakta. Biz adalet istiyoruz ve haksız yere Silivri'de, Hasdal'da, Hadımköy'de, Sincan'da ve diğer cezaevilerinde tutulan son arkadaşımız da serbest bırakılıncaya kadar, bize rahat etme olanağı yok. Bu cezaevlerinde haksız yere tutulan bütün arkadaşlarımızın serbest kaldığı gün, tutuksuz yargılanmalarının sağlandığı gün, kendimizi ancak biraz rahatlamış kabul edebiliriz' diye konuştu.
Silivri Cezaevi'nde halen tutuklu olarak bulunan 2 yıl aynı koğuşu paylaştığı ve Harp Okulu'ndan 60'lı yıllardan beri silah arkadaşlığı yaptığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon'u, emekli Orgeneral Bilgin Balanlı'yı ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'yı ziyaret ettiğini dile getiren Başbuğ, tutuklu bulunan herkesi ziyaret etmek istediğini ancak böyle bir imkan olmadığını aktardı. Başbuğ, ziyaret ettiği Tolon, Balanlı ve Avcı'yı, moral ve fiziki olarak çok iyi gördüğünü söyledi.
Hurşit Tolon'un bir gizli tanık ifadesine dayanarak, Malatya'daki Zirve Yayınevi'ndeki cinayetlere ilişkin davaya dahil edildiğini ileri süren Başbuğ, şöyle devam etti:
'Bu gizli tanık, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden atılan bir uzman çavuş. Değerli arkadaşımın bu son gelişmeler çerçevesinde, tutukluluk halinin kaldırılması amacıyla geçtiğimiz hafta, ilgili mahkemelere tahliyesi ile ilgili müracaatlarda bulunuldu. Bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum çünkü çok önemli. İlk müracaat, Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapıldı. Mahkeme başkanı, tahliye edilmesi yönünde karar veriyor. Diğer 2 üyenin aleyhte rey vermesi neticesinde, arkadaşımızın tutukluluk hali devam etti. Burada önemli olan bir nokta var. Mahkeme başkanı 17 yıllık hakim. Kendisiyle ilgili olarak düşüncelerini de itiraz gerekçesine yazmış. Gerekçede diyor ki; (Hurşit Tolon'un suçlanması, bu davada hem sanık hem gizli tanık olan birisinin ifadesine dayanmaktadır. Bu gizli tanığın ifadesiyle bir kişi suçlanamaz. Mutlaka böyle bir durum olduğu zaman, bu gizli tanığın söylediği hususların başka delillerle desteklenmesi lazım)'
Başbuğ, Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2 üyesinin bulunduğunu, bu kişilerin 5 aylık hakim olduğunu, bu üyelerin kararıyla Tolon'un tutukluluğun devam ettiğini anlatarak, gizli tanıklık sistemine son verilmesi gerektiğini dile getirdi.
- "Hanefi Avcı'ya yapılanı, vicdanım kabul etmiyor"
Balyoz davası kapsamında 237 TSK personelinin tutuklu olduğunu söyleyen Başbuğ, 'Balyoz davasında 111'i denizci, amiral ve subay var ve Balyoz davasının ne olduğunu, boş olduğunu, Türkiye'de sağır sultan duydu ve inandı. Bu arkadaşlarımız daha ne kadar burada tutuklu devam edecek. Ümit ediyoruz ve bekliyoruz, Balyoz davasından mağdur bulunan bu 237 arkadaşımın kendilerinin ve ailelerinin çektikleri acılara son verilsin, yeter' dedi.
Hanefi Avcı'nın bir "hukuk cinayetiyle" karşı karşı olduğuna inandığına vurgu yapan Başbuğ, 'Hanefi Avcı, yanılmıyorsam 36 aydır cezaevinde. Aldığı ceza 5 sene esasında. Davasındaki tek tutuklu. Neresinden bakarsanız içler acısı bir durum. Hanefi Avcı'ya yapılanı, vicdanım kabul etmiyor' ifadelerini kullandı.
Ergenekon davası sanıklarından Muzaffer Tekin'in de uzun süredir hastanede tedavi altında olduğunu ifade eden Başbuğ, Tekin'in sağlığına kavuşmasını temenni ettiğini belirtti.
Başbuğ, açıklamasının ardından kitaplarını imzaladı.