Yeşiller Partisi'nin girişimleriyle toplanan bir grup milletvekili, Federal Meclis Başkanlık Divanı üyelerinin kravat zorunluluğunun kaldırılması için Meclis Başkanı Norbert Lammert'e taleplerini iletti. Partilerden ve milletvekillerinden gelen yoğun talebi değerlendiren Meclis Başkanlığı, 65 yıl sonra kravat kuralını kaldırdı.
Federal Meclis Başkanlık Divanı'nındaki yerine kravatsız oturan Yeşiller Partisi Milletvekili Özcan Mutlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yeşiller Partisi olarak dışarda kullanılan sembolleri önemsemediklerini söyledi. Yeşiller Partisi'nden divana seçildikten sonra kravat takmayla herhangi bir sorununun olmamasına rağmen, bu konudaki mecburiyeti kabul etmediğini ifade eden Mutlu, şöyle devam etti:
"Bu konuyu divanda tartıştık, partimiz de bizi destekledi. Milletvekillerinden partilerden yoğun talep gelmesi üzerine bu kuralın kaldırılması konusunda başkanı ikna ettik. Önemli olan giysimiz, taktığımız kravat değil. Meclis'e yıllardan beri bu şekilde talepler gidiyordu hep reddediliyordu. Her ne hikmetse bu sefer ikna edebildik.
Alman milletvekillerinin yaklaşımı bu konuda farklıydı. Hristiyan Birlik partileri mesela bu konuda çok kuralcılardı. 'Burası Meclis'in divanı tabii ki orada papyon ya da kravat takmak o görev için önemli' diye ısrar ettiler. Kendileriyle uzun süre tartıştıktan sonra onlar da kabul etmek durumunda kaldı. Bu kural, Federal Almanya Meclisi var olduğundan bu yana vardı. 1949 dan beri vardı bu kural ve bu dönem ilk kez kaldırıldı. Yeşiller Partisi öncülüğünde kaldırıldı."
Federal Meclis'te sadece sadece başkanlık divanı üyelerinin ve başkanın kravat takmasının zorunlu olduğunu ifade eden Mutlu, "Zaten diğer milletvekillerinin Meclis içinde kıyafet konusunda bir mecburiyeti yok. Kadın milletvekillerine yönelik de yasak yok. Kravat takmakla başka bir insan olmuyorsunuz. Kravat takmakla o makamı yüceltmiyorsunuz. Bunun bir anlam taşımadığını düşünüyorduk. Kravat orada oturanı farklı bir kişi yapmıyor. Bunu anlatabildik" diye konuştu.
- Almanya'da ırkçılıkla mücadele
Irkçılıkla mücadele konusuna da değinen Özcan Mutlu, Almanya'da bu konuda yeterince samimi olunup olunmadığı konusunda şüpheleri bulunduğunu, 8'i Türk 10 kişiyi öldüren terör örgütü NSU davasında da bunun ortaya çıktığını söyledi.
NSU davasında buz dağının görünen kısmıyla uğraşıldığını, oysa suyun altındaki buz dağının görülmediğini ifade eden Mutlu, terör örgütü NSU üyelerinin işlediği cinayetlerin sayısının, bu konuda güvenlik güçlerinin görevinin suistimallerinin tam olarak ortaya çıkarılamadığına dikkati çekti.
NSU davasında bazı yetkililerin ırkçılara karşı bir gözünü değil, iki gözünü birden kapattığının ortaya çıktığını vurgulayan Mutlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatta geçenlerde bir şahidin ifadesinde şu ortaya çıktı. Eğer gelen bir istihbarat takip edilmiş olsaydı o 3 cani yakalanmış olurdu ve 9,10 kişi ölmezdi. Bunlar hepsi bir arada değerlendirildiğinde daha yolun başındayız diye düşünüyorum. Her ne kadar NSU Araştırma Komisyonu görevini tamamlamış olsa bile biz daha çok şey yapılması gerektiğini düşünüyoruz. O yüzden ırkçılıkla mücadele günü çok önemli. Biz zaten yeşiller olarak NSU davasından gerekli derslerin çıkarılması için 30 talep içeren bir önergeyi Federal Meclis'e sunduk. İstihbarat kurumlarında reform yapılması, polis teşkilatının kökten değiştirilmesi, daha çok göçmen kökenlilerin işe alınması ve görev suistimallerinin ortaya çıkarılması konularında bir önerge Meclis'e sunduk. O da önümüzdeki günlerde Meclis'te görüşülecek. Irkçılıkla mücadeleyi çok önemsiyoruz. Almanya tarihinden ötürü ırkçılığı çok ciddiye almalıdır. Eğer bugün hala NPD gibi Pro Deuschland gibi partiler varsa ve göçmenlere, camilere karşı yürüyüş yapabiliyorsa durumun ciddi olduğu ortada. O yüzden siyasete çok ciddi iş düşüyor."