Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Hayrettin Karaman Mut'a nikahını yazdı

Son günlerde gündeme getirilmeye çalışılan Mut'a nikahını hayrettin karaman yazdı

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-03-16 14:11:39

Hayrettin Karaman Mut'a nikahını yazdı

Bütün değerlerin siyaset veya başkaca bir menfaat yüzünden çiğnendiği şu günlerde ahlaki değerler de hiçe sayılmakta, yalan, iftira, itham, kötü zan, tuzak… sıradan işler haline gelmiş bulunmaktadır. Bu cümleden olarak bir dostum, adımın 'müt'a nikahı' meselesine de karıştırıldığını ve 'benim bu nikaha fetva verdiğimin iddia edildiğini' telefon ederek haber verdi. Ben de onlarca defa basılan 'Helaller Haramlar' kitabım ile 'www. hayreddinkaraman.net' adresli sitemden bu konuda yazdıklarımı aktarıyorum:

İslâmdan önce zinâ ve geçici bir zaman için evlenme yaygın idi. İlk müslümanları tedricen bu âdetten uzaklaştırmak ve evlenme imkânına kavuşuncaya kadar kolaylık sağlamak üzere. Hz. Peygamber izin vermiş, sonra yasaklamıştır. Bu izin ve yasaklamanın tekrarlandığı ve fetih yılında tamamen men edildiği anlaşılmaktadır. Sahâbenin cumhûru son yasaklamanın müebbet olduğu görüşündedir. İbn Abbâs bunun, domuz eti gibi zarûrete bağlı olduğunu ifâde etmiştir. Kötüye kullanıldığını anlayınca bu fetvâsından rucû ettiği de nakledilmiştir. Buna göre İslâmî evlilik birkaç günlüğüne gönül eğlendirmek ve tatmin olmak için değil, bir yastıkta kocamak, çoluk-çocuk sahibi olmak, Allah'a kulluk yolunda yardımlaşmak... niyetiyle yapılacaktır. Geçici evlilik (ilk yıllarda) ancak zaruret hallerinde, zinaya düşmemek için uygulanmıştır.(Helaller Haramlar'dan)

Site'den:

İslâm zinayı kesin olarak yasaklamış, kadın ile erkek arasında cinsî ilişkinin yegâne meşrû yolu olarak nikahı (evlenme akdini) getirmiştir. Evlenmeden maksat yalnızca cinsî tatmin olsaydı, bunun geçici (muvakkat) ve bir zamanla sınırlı olması da makul ve meşrû olurdu. Diğer birçok sistemde olduğu gibi İslâm'da da evlenmenin birden fazla sebebi ve maksadı vardır. Bunların başında ruh ve beden sağlığı içinde, toplumun manevi mirası ve değerleri ile bütünleşmiş nesiller yetiştirme maksadı gelmektedir. Ailenin bu fonksiyonunu yerine getirebilmesi, devamlı olmasına, aile fertlerinin tabiî ve kazanılmış kabiliyetlerine uygun bulunan iş bölümüne bağlıdır. İşte bu sebeple İslâm, evliliğin devamlı olması maksadıyla yapılmasını istemiş, bunu akdin sıhhat şartı kılmış, boşanmayı pek de hoş olmayan bir davranış ve son çare olarak caiz görmüştür…

Müt'a nikahını caiz görmeyenlerin dayandığı en açık ve güçlü delil, er- Rabî b. Sebra el-Cühenî'nin rivayet ettiği hadîstir. Râvî'nin babası Sebra, Mekke fethinde Rasûlullah (s.a.) ile beraber bulunmuş, müt'a nikahı ruhsatından istifade etmiş, böyle bir nikah içinde yaşarken Resûlullah'ın(s.a.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: 'Ey insanlar! Sizin, kadınlardan müt'a nikahı ile faydalanmanıza izin vermiştim. Biliniz ki Allah Teâlâ bunu, kıyâmet gününe kadar haram kılmıştır, kimin yanında böyle bir kadın varsa bıraksın, onlara verdiğiniz mehirlerden hiçbir kısmını da geri almayın.' (Müslim, Nikah, 16/20 vd.) İmam Şevkânî… Câbir hadîsi ile bu hadîsin çeliştiğini, ebediyyen yasaklanmış bir nikahın Hz. Ömer devrine kadar devam etmiş olmasının önemli bir problem olarak karşımıza çıktığını zikrettikten sonra şu yorumu yapmıştır: 'Öyle anlaşılıyor ki, bazı sahâbîler, Hz. Peygamber'in bu nikahı kesin ve ebedî olarak yasakladığını duymamışlar ve uygulamaya devam etmişlerdir; Hz. Ömer de bu durumu görünce yasağı tazelemiş ve uygulamaya kesin olarak son vermiştir. Gerçi bu yorumda bir zorlama vardır; fakat sahîh olan ve ebedî yasaklamayı bildiren Sebra hadîsi karşısında bu yorumu yapmamız gereklidir.' (Neylü'l- evtâr, c.vı, s.147)

Sonuç olarak sünnî fıkıh mezhebleri, ittifakla müt'a nikahının caiz olmadığı önceki ruhsat ve izinlerin sonradan ebedî olarak kaldırıldığı, neshedildiği hükmünü benimsemişlerdir. Bu mezheblere mensup bulunan bir müftü, müt'a nikahının cevazına, durum ne olursa olsun fetva veremez.

HAYRETTİN KARAMAN / YENİ ŞAFAK

Haber Ara