Topcu, Bartın'da bir yöresel yemek evinde düzenlediği basın toplantısında, demokrasinin en önemli köşe noktalarından birinin, seçimler olduğunu belirterek, 30 Mart yerel seçimler öncesinde bütün siyasi partilerin projeleriyle alanlara çıktığını söyledi.
Seçim sürecinde özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 12 yıllık iktidarını sürdürebilmek ve yereldeki başarısını devam ettirebilmek için farklı yöntemlere başvurduğunu savunan Topcu, şöyle konuştu:
"Sayın Başbakan, iktidarda daha uzun kalabilmek ve o koltuğu tutabilmek için özellikle kamplaşma ve kutuplaşma yönünde bir dil kullanmaya yönelmiştir. Sayın Başbakan, nefret söylemini kullanmaya başladı. Milletin ihtiyaçlarına, milletin sesine sağır ve kör bir başbakan var. Onun için seçim sürecinde toplumda ortaya çıkan çok tehlikeli bir sürecin gerçekleştiğini görebiliyoruz. Allah rahmet eylesin, iki gencimizi kaybettik. Bunun yanında diğer illerde ortaya çıkan olaylara müdahale etmek isteyen bir görev şehidi polisimiz var. Gençleri sokağa dökmeye, kardeş kanı akıtmaya yönelik birtakım provokasyonların olduğunu görüyoruz. Bunun için çok dikkat etmek lazım. Bir başbakandan beklenen dil, kardeşlik vurgusu, birlik, beraberlik bütünlük yapmasıdır. Ama görüyoruz ki, Başbakan özellikle kışkırtıcı, ayrıştırıcı, ötekileştirici bir dil kullanmaktadır ki bu da çok tehlikelidir."
- "Gençlere 'sokaklara inmeyin' diyoruz"
Topcu, parti olarak sürekli sokakların karanlık olduğunu vurguladıklarını ve gençlerin sokaklara dökülmesinden üzüntü duyduklarını ifade ederek, "Gençlere, 'sokaklara inmeyin' diyoruz. Demokrasilerde bir iktidarı devirmek için en güzel yol sandıktır. Çözümü, çareyi sokaklarda aramak yerine iktidara gereken dersi sandıkta vermek gerekiyor. 30 Mart'taki seçimde sandığı en iyi şekilde değerlendirmek lazım. Onun için toplumu, gençleri itidale çağırıyoruz" diye konuştu.
Toplumun yıpranmasında AK Parti iktidarının önemli rolü olduğunu, ülkedeki bütün kurumların tahrip edildiğini, iktidara, ekonomiye güvenin kalmadığını belirten Topcu, şöyle devam etti:
"Ailenin uğradığı tahribatın millete yöneldiğini görebiliyoruz. Artık şiddet öyle bir hal aldı ki sadece kadına değil, çocuğa ve insanın kendi kendisine de yöneldi. Bunun bir insanlık dramına dönüştüğünü söyleyebiliriz. Bu da AK Parti iktidarıyla ayyuka çıkmıştır. Bunlar yalnızca para çalmadı, milli iradeyi de çalmaya başladı. İnsanların özgür iradesiyle sandıklarda kullandıkları oylara bile el atmıştır. Türk milleti, ülkenin içine düştüğü bu durumdan kurtulmak istiyorsa demokraside AK Parti'ye gereken dersi vermesi gerekiyor."
