Vural, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Berkin Elvan'ın ölümünün ardından meydana gelen olaylarda yine kan ve göz yaşı olduğunu belirtti. Vural, İstanbul Okmeydanı'nda öldürülen Burak Can Karamanoğlu ve Tunceli'de şehit olan polis memuru Ahmet Küçükdağ'a Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı dileğinde bulundu.
Tehlikeli bir kutuplaşma ve gerilim siyaseti güdüldüğünü ifade eden Vural, "Özellikle Sayın Başbakan'a sesleniyorum: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak toplumsal kutuplaşma ve çatışma karşısında, toplumu sağduyuya sevk etmeniz gerekiyor. Bu çerçevede mitinglerde kullandığınız dile de dikkat etmeniz gerekmektedir. Kim olursa olsun kaybedilen can hepimizin canıdır, evladımızdır" değerlendirmesinde bulundu.
Oktay Vural, demokrasinin çalışması, dertlerin, şiddet sarmalına girilmeden anlatılması ve uyarıların sandıkta yapılması gerektiğine işaret etti.
-"Başbakan'ın sözleri aslında tam bir itiraftır"
Vural, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Şanlıurfa dönüşünde, son tahliyelerle ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada, "Darbe girişimleri olmamıştır diye düşünmem mümkün değil. Darbe girişimlerine hükümete yönelik yasalara ve demokrasiye aykırı hareketlere dair kamuoyuna yansıyan onca ses kaydını ve delili nasıl görmezden geliriz?" ifadesini kullandığını anımsattı.
Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın da darbe davaları ile ilgili yaptığı açıklamada "Milli orduya kumpas kurdular" dediğini hatırlatan Vural, şöyle devam etti:
"Sonra yeniden yargılamalar gündeme getirildi. Günlerce bu tartışıldı. Sonuçta fos çıktı. Ne oldu? Nerede yeniden yargılama? Şimdi hangi sözü dikkate alacağız. Hangisine itibar edeceğiz. Başbakan'ın açıklamalarından görülmektedir ki bunlar taktik sözlerdir. AKP ve Başbakan, yolsuzluk ve rüşvet gündemini değiştirmek için pek çok taktik deniyor.
Sayın Başbakan'ın bu açıklamasında önemle durmamız gereken bir başka husus da 'Kamuoyuna yansıyan onca ses kaydını ve delili nasıl görmezden geliriz?" sözüdür. Sayın Başbakan'a sormazlar mı 'O davalarla ilgili ses kayıtları montaj değil de senin Bilal oğlanla yaptığın görüşmelerin ses kayıtları mı montaj?' O dönemin ses kayıtları yargılamaların delilini oluştururken, senin bakanlarının yolsuzluk ve rüşveti ayan beyan ortaya koyan ses kayıtları niye delil değil?
Başbakan'ın sözleri aslında tam bir itiraftır. Evet, kamuoyuna yansıyan onca ses kaydı, medya havuzlarının oluşturulması, haraçlar alınması, villa pazarlıkları, paraların sıfırlanması... Bütün bunlar ses kayıtlarında söz konsu değil mi?
Yasal yollardan elde edilen o ses kayıtları, Erdoğan'ın yolsuzluk ve rüşvet çetesini nasıl yönettiğinin apaçık delilleridir. Bu, Başbakan'ın kendisi söylüyor. Darbe girişimleri ile ilgili ses kayıtlarını görmezden gelemeyeceğini söyleyen Recep Tayyip Erdoğan, bugün miting meydanlarında, 'ses kayıtlarını, delilleri görmeyin' diyor."
-"Erdoğan için iki yargı vardır"
Başbakan Erdoğan'ın daha önce "Silivri'de tiyatro yok, milletin hakimleri ve savcıları, millet adına sanıkları yargılıyor" dediğini belirten Vural, şimdi ise iktidarın nabza göre şerbet verdiğini ileri sürdü.
Oktay Vural, 17 Aralık'tan sonra her şeyin renginin değiştiğini, AKP'nin söylemlerinin yerini yeni söylemler aldığını savunarak, şunları söyledi:
"(Milletin adına sanıkları yargılıyor) dediği savcılar, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürütmeye başlayınca, Başbakan Erdoğan tarafından, 'ajan, maşa, paralel' diye ilan edildi. Erdoğan için iki yargı vardır. Erdoğan'ın siyasi amaçlarına hizmet eden iyi yargı, Erdoğan'ın iktidarını, servetini, malını, mülkünü sorgulayan kötü yargı.
AKP iktidarının bir genel af taktiği uyguladığı da müşahede edilmektedir. Adalet terazisinin bir tarafından Başbakan'ın 'hayırsever Rıza'sı' ve yol arkadaşı Öcalan, öbür tarafından PKK terör örgütü ile yıllarca savaşan Genelkurmay Başkanı, komutanlar ve askerler vardır. Bu görüntü milletin vicdanını kanatmaya yetmektedir. Bu görüntü ile Öcalan'a verdiği sözü yerine getirmek için Türk ordusunun komutanlarını böyle bir kirli pazarlığın aracı olarak kullandığı gayet açık ve nettir."
Vural, yeni bilgi ve tapelerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin nasıl bir çadır devleti gibi yönetildiğini, hukuk tanımaz, despot, gestapo anlayışıyla yönetildiğini ortaya koyduğunu iddia etti. İçişleri Bakanı Efkan Ala ile ilgili bir ses kaydının da yayınlandığını ifade eden Vural, böyle bir zihniyet olduğu müddetçe kimsenin güvenliğinin garanti altında olamayacağını ileri sürdü. Vural, Erdoğan'ın bir parti devleti kurduğunu, bürokratların da bu parti devletinin koruyucu ve kollayıcıları olduğunu iddia etti.
Başbakan Erdoğan'ın 14 Nisan 2014 tarihinde, "MHP'nin Hocaefendi'ye saldırısı bana göre ihanet derecesindedir" dediğini belirten Vural, "O gün bunları söyleyen zat, bugün 'Pensilvanya'daki örgüt lideri, Haşhaşilerin başı oldu' diyebilmektedir. O zamanlarda MHP'nin bugünleri hatırlatırcasına ortaya koyduğu irade ve uyarıyı siyasi amaçlarla bu şekilde değerlendiren Recep Tayyip Erdoğan. Bu siyasete münafık siyaset denir. Biraz dürüst ol, aklını başına al" diye konuştu.
TRT'nin yayın politikasını eleştiren Vural, "TRT bugün Adalet ve Kalkınma Partisi'nin parti televizyonu haline gelmiştir. Siz bu milletin vergileriyle maaş alıyorsunuz. Adam gibi, kanuna uygun yayın yapın. Babanızın çiftliği değil. Recep Tayyip Erdoğan'ın da dükkanı değildir TRT. Artık isminizi değiştirin. 'AKP resmi miting yayınlama televizyonu' deyin. Yayınların, yüzde 89,52'sinin, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin mitinglerinin yayın süresi olarak gösteriliyor. Böyle bir rezalet olmaz. Devran dönecek hesap sorulacak" dedi.
-"Milletvekilleri artık yargı görevini yapacak"
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Vural, CHP'nin, TBMM'nin dört eski bakan hakkındaki fezlekeleri görüşmek üzere 18 Mart Salı günü saat 15.00'de olağanüstü toplanması talebini değerlendirdi.
Söz konusu çağrıya destek verdiklerini ve o gün Meclis'te olacaklarını belirten Vural, fezlekelerin okunmasını istediklerini söyledi.
Vural şöyle devam etti:
"Bu olağanüstü toplantıda MHP de olacaktır ve fezlekelerin okunması sağlanacaktır. Milletvekilleri artık yargı görevini yapacak. Umarım bu engellenmez. Bu fezlekelere ulaşmamız gerekiyor. Milletten hiçbir şey saklayamazsınız. Gizlilik kararı olamaz. 55 milletvekili bu fezlekeyi imzalayacaksa savcı yerine geçecektir. Savcı olarak da Meclis Soruşturma Komisyonu kurulması için TBMM'ye sunacaktır. Fezlekelerin incelenmesini engellemek millet egemenliğine bir darbedir.
Keşke Meclis Başkanı olağanüstü toplantıya çağırsaydı. Türkiye'nin gündemi buydu. Ama anlaşılan o ki Meclis Başkanı bu yetkisini kullanmak istemiyor. Sayın Meclis Başkanı'ndan, TBMM'ye gelen bu fezlekelerin tamamının okunmasını talep ediyoruz. Özete gerek yok. Klasörlere girmek, okunduktan sonra milletvekillerinin hakkıdır ama fezleke bütün millet tarafından bilinmelidir."
Vural, AK Parti milletvekillerinin de böylesine vahim iddialar karşısında, soruşturma komisyonu kurulmasını desteklemeleri gerektiğini ifade etti.
Oktay Vural, Genel Kurul'un çalışmaması için taktik üretenlerin milletten korktuğunu savundu. Vural, "Bırakın Meclis çalışsın, milletin iradesinden neden korkuyorsunuz?" dedi.