Başbakan Erdoğan, Kanal 24 televizyonunun "Başbakan Erdoğan ile Özel" başlıklı canlı yayınında Star Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu'nun gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
"Dershaneleri kapatma kararı verirken doğrudan cemaati bitirme, geriletme, yok etme, silme veya tasfiye etme gibi bir amaç mı güttünüz?" sorusuna Erdoğan, "Böyle bir şey söz konusu olamaz" karşılığını verdi.
Başbakan olduktan kısa bir süre sonra hükümeti kurduklarını ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e, "Ben bu dershane sistemine karşıyım. Bu konuda hazırlıklarını yap. Bu dershaneleri reforme edelim. Bunlarla bizim yürütmemiz mümkün değil" dediğini aktaran Erdoğan, Anadolu'daki halkın her zaman "Bizi ne zaman bunlardan kurtaracaksınız" diye sorduğunu söyledi.. Başbakan Erdoğan, "Devletin okulları bir şey veremiyor, dershane mi veriyor? Siz alacaksınız, ilkokul, ortaokul, lise yetiştireceksiniz, orada bir ara üç, altı, dokuz ay neyse bir dershaneye gidecek, diğerini tamamen silip atıyorsun. 'Hiçbir şey veremedi devletin okulları veya özel okullar ama bu dershane verdi.' Böyle bir mantık olamaz. Bundan sıyrılmamız lazım" ifadesini kullandı.
Bugün Mardin'de bir kadının yanına gelerek, "Ben, ortaokulu kendi gayretlerimle okudum, liseyi dışarıdan okudum, ardından da hukuk fakültesini bitirdim. Ben, dershaneye falan gitmedim Başbakanım. Şu anda da partide çalışan biriyim" dediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu hanımı dinlediğim zaman ben işin gerçeğini gördüm. Davarını satacak, bileziklerini satacak çocuğunu okutacak. Peki, bunun yüzde yüz istediği üniversiteye girme diye bir teminatı var mı? Yok. Şimdi biz burada dershaneler olayını reforme edelim, bunu kaldıralım derken diyorduk ki okulla dönüştürelim. Bununda ilk adımını hatırlarsanız, biz hizmet alımı yoluyla yapmak istedik. Dedik ki bu tür kurulmuş okullara biz öğrenci verelim, bu maliyet üzerinde ödemeleri yaparız onlar da bize bu hizmeti verirler. Çünkü biz de okul yatırımını minimuma indirmiş oluruz. O zaman Danıştay bizim attığımız adımı biliyorsunuz bozdu, reddetti. O zaman ki gazeteleri hatırlayın 'Cemaate destek olsun diye hükümet bunu yaptı' diyorlardı. Kim bize hizmet verirse, ondan bu tür alımı yapacaktık."
-"Burada ulusal güvenliği bir tehdit var"
Kendisinin ve bakanlarının cemaatin değişik ülkelerindeki okullarını davet üzerine ziyaret ettiğini anımsatan Erdoğan, "Oraların devlet başkanları, hükümet başkanları adeta biz onlar refere olduk. Onların da onlara bakışı, bizim bu bakışımız sebebiyle farklıydı, değişikti. Şimdi bu yaklaşımı ortaya koyan bir iktidar, kalkıp da burada niçin böyle bir şeyle uğraşsın ki? Biz, nasıl sağlıkta reform yaptıysak, nasıl değişik birçok konularda reform yaptıysak, yani biz hükümetin idari yapısında bile bir reform yaptık. 35, 36 tane bakanla aldık biz bu iktidarı, 25'e indirdik" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, usulsüz dinlemelerle ilgili bir soru üzerine, dinlemede bulunan yapının devlette 30-35 yıllık mazisinin bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Yani 30-35 yıl böyle bir hazırlığı yaptılar ve bu hazırlıkla da devletin belli kurumlarına, hele hele hassas kurumlarına sızmayı başladılar. Bu niyet samimi değildi. Art niyetliydi ve bir de 'biz bu devleti bu yollarla nasıl ele geçireceğiz.' Ben, mesela bu son gelişmelerin en hayırlı boyutunu, bu gelişmeler olarak görüyorum. Bu, iyi ki oldu. Dolayısıyla şimdi burada bizi düşen ciddi manada devleti bu virüslerden temizlemek. Bunu yapmamız gerekiyor. Şimdi atılacak adım budur. Tabii nerelere kadar nüfuz ettiği görünmüyor. Önümüze tabii bilgiler akmaya başladı. Havuz bu noktada zenginleşiyor. Son Milli Güvenlik Kurulu'nda da yaptığımız basın açıklamasında da söylendiği gibi, burada ulusal güvenliği bir tehdit var. Ulusal güvenliğe olan bu tehdidi biz görmemezlikten gelemeyiz. O bildiriden de ifade edildiği gibi biz burada gerekli olan tedbirleri almak zorundayız. Şimdi bizim attığımız adım bu gerekli tedbirleri almak istikametindedir. Şimdi benim, yani Enerji Bakanım ile yaptığım görüşme, diyelim ki uluslararası bir tahkim kurulu var. Bu tahkim kuruluyla ilgili atması gereken adım veya bu adımla ilgili bana verilen bilgiler. Sen bunu dinliyorsun. Bu ne demekti? Tamamen casusluk. Böyle bir casusluğu yapacak kadar bunlar, istikametini şaşırmış durumda. Bunların olayı sıradan olay değil. Yani bir basit ajanlık olayı da değil. Casusluk bu."
-"Milli İstihbarat Teşkilatı'na güvenemezsem, nereye güveneceğim?"
Dinlemelerin yurt dışına sızdırıldığı yönünde bir endişelerinin olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, "Biz, kışa göre tedbirimizi alalım, yaz olursa bahtımıza" karşılığını verdi.
"Bu kadar itimat fazla değil mi, kendinizi eleştiriyor musunuz? sorusunu ise Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Devletin kurumları içerisinde olan hiç kimse için kalkıp böyle bir şey düşünemeyiz ki. Devletin kurumlarına girerken, bunların bütün güvenlik gibi, bütün şeyleri yapılıyor. Bu, kavun değil ki insan. Memur alıyorsun, alırken bunun bütün iş güvenlik araştırmaları yapılır, bununla da devlete girer. Ama bunlar oralara sızmışlar, istihbarat teşkilatına sızmışlar. Eğer sen ona güvenmezsen demek ki sen art niyetli davranıyorsun. Böyle bir şeyle de karşı karşıyasın. Eğer ben emniyet teşkilatının istihbaratına güvenemezsem, Milli İstihbarat Teşkilatı'na güvenemezsem, nereye güveneceğim? Bunu ben kurmadım ki veya biz kurmadık ki. Bunu biz elimizde bulduk ve bununla çalışıyorsunuz. İstediğiniz kadar denetleyin, denetleme görevini verdiğiniz kişi de o. Bu denli bu iş şirazesinden çıkmış."
Erdoğan, 17 Aralık'ın ardından yaşanan olaylardan sonra bazı tespitler yaptıklarını belirterek, "Bunların bir defa üç tane önemli hasleti var. Bunlarda takiye var, bunlarda yalan var, bunlarda iftira var. Üçünün neticesi fitne var, fesat var. Yani böyle çok rahat takiye yapıyorlar. Şiayı falan geçmiş vaziyetteler. Şia, bunların eline su dökemez. O denli ileriler. Yalan ha keza. Biz onlara ya bunlar yalan söyleyecek insanlar değil öyle de bakmadık. Ama şimdi ağzıyla kuş tutsa bitti bu iş. Öbür tarafta iftira da var. Biz şimdi artık tabii bu işler bitti. Şimdi hamdolsun bu tür bir şeyi tespit etmek, delillendirmek, bunların ortaya çıkması bundan sonraki atacağımız adımlarda inanıyorum ki çok daha süratle bir neticeye ulaştırılacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
İş dünyasının da tehdit edildiğinin anımsatılması ve bu kişilere güvence verilmesi konusunda devletin tavrının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, "Ben, şimdi meydanlarda bir şey anlatıyorum. İş adamları falan filan diyorum. Şimdi bazı iş adamları bunlarla özel ilişkiler içerisine girerse, açığı da varsa ben nasıl çözeceğim o işi. Böyle bir tehdit altındaysa ve kendi bu noktada 'ben dürüstüm, dürüst bir iş adamıyım' diyorsa ve böyle de bir tehdit altındaysa, bunların bize güvenmesi lazım. Ama hala bize güvenmiyor da oraya güveniyorsa, işte bu paralel devlettir" ifadesini kullandı.
Tehdit edilenlerden kendilerine güvenmelerini isteyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ya, sen bize güven ya. Bu ülkenin hükümeti biz değil miyiz, devleti biz yönetmiyor muyuz? Geleceksin, bunu bize söyleyeceksin ki biz bu şifreleri çözelim. Burada ister istemez kullanmak isteyeceğim, namuslular namussuzlar kadar cesur olmazsa bu iş çözülmez. İstediği kadar tehdit olsun. Koruma altın alınmaksa biz, seni koruma altına alırız."
(Sürecek)