Çanakcı, 3. Arap-Türk Bankacılık Forumu'nun açılışında Türkiye ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin yüzyıllardır süren köklü dostluk ilişkilerine sahip olduğunu belirterek, son 10 yılda karşılıklı olarak atılan adımlar sayesinde bu ilişkilerin daha da zenginleştiğini ve derinleştiğini ifade etti.
Türkiye ile Arap Ligi arasında 2007 yılında imzalanan çerçeve anlaşma kapsamında kurulan Türk-Arap Forumu'nun ilişkilere kurumsal bir boyut kazandırdığını, 2008 yılında Türkiye ile Körfez ülkeleri arasında Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Mekanizması kurulduğunu dile getiren Çanakcı, İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında siyasi, ekonomik, kültürel, bilimsel ve sosyal dayanışma alanlarında ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesine yönelik önemli çalışmalar yürütüldüğünü anlattı.
Çanakcı, "Bölgemizin iki önemli ekonomisi olan Türkiye ve Suudi Arabistan, G20 bünyesinde yakın bir diyalog içindedir. Biz farklı fakat birbirini tamamlayan bu platformlarda yakaladığımız olumlu zemini hep birlikte somut kazanımlara dönüştürmeyi hedeflemeliyiz" dedi.
Ülkeler arasında ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi sürecinin temel taşlarından birinin de bankacılık ve finans alanı olduğunu belirten Çanakcı, bankacılık sektörünün birçok ülkede ciddi sorunlarla mücadele ettiği bir dönemde Arap Ligi üyesi ülkelerden yatırımcıların Türk bankacılık sektörüne yönelik ilgi ve yatırımlarının devam ettiğini, BDDK'nın, kuruluşundan bu yana ilk defa Ekim 2011'de Lübnan merkezli Bank Odea Grubu'nun Türkiye'de bir mevduat bankası kurmasına izin verdiğini anımsattı.
Çanakcı, bankacılık sektöründeki bu doğrudan yatırımların yanı sıra Türk ve Arap bankacılık sektörü arasındaki ilişkilerin daha da artması, stratejik işbirliklerinin geliştirilmesi ve Türkiye ile Arap ligi ülkelerinin finansal entegrasyonlarında çok daha hızlı ve kapsamlı ilerlemeler sağlanması gerektiğine inandıklarını bildirdi.
Türk bankacılık sektörünün güçlü bir konuma ulaşmasında ve yatırımcı ilgisini çekmeye devam etmesinde BDDK'nın uluslararası standartlara uyum konusunda gerekli adımları zamanında ve kararlı bir biçimde uygulamaya koymasının büyük rol oynadığını ifade eden Çanakcı, Türk bankacılık sektörünün sağlıklı temeller üzerinde büyümesinin, Finansal İstikrar Komitesi'nde yer alan tüm kurumların en temel önceliklerinden biri olduğunu, son dönemde Türkiye'de sıklıkla kullanılan, özellikle tüketici kredilerine yönelik, makro ihtiyati düzenlemelerin de bu çerçevede değerlendirmesi gerektiğini söyledi.
Çanakcı, bu tedbirlerin kısa dönemde bankacılık sektöründe karlılık ve performans üzerinde bir baskı oluşturması muhtemel olsa da makro ekonomik ve finansal istikrarı güçlendirmek suretiyle orta ve uzun dönemde bankacılık sektörünün daha güçlü, istikrarlı ve dengeli büyümesine katkı sağlayacağını ifade etti.
Son dönemde Türkiye'de sermaye piyasalarının, banka dışı finansal sektörün ve katılım bankacılığının daha hızlı gelişmesine katkı sağlayacak önemli yasal ve kurumsal düzenlemelerin hayata geçirildiğine değinen Çanakcı, bu adımların gelecek dönemde Arap dünyasının Türkiye finans piyasalarına olan ilgisini daha da artıracağına inandıklarını ifade etti.
- Türk ekonominin temeli güçlü
Küresel ekonomideki gelişmelere değinerek, gelişmekte olan ülkelerin gelecek döneme ilişkin büyüme görünümünün geçen 10 yıla oranla bir miktar zayıfladığını, yeni dönemde gelişmekte olan ülkelerin güçlü yanlarını koruması ve zayıf yanlarını güçlendirmesinin önem taşıdığını, Türkiye'nin de politikalarını bu yaklaşımla şekillendirdiğini söyleyen İbrahim Çanakcı, sağlam kamu maliyesi ve bankacılık sektörünün 2007-2008 döneminden itibaren Türkiye'yi pozitif yönde ayrıştıran güçlü yanlar olduğunu vurguladı.
Çanakcı, şöyle devam etti:
"Bu iki avantajımızı korumaya hep özen gösterdik. Kamu maliyesi alanında pek çok ülkenin borcunun artmaya devam ettiği 2009-2013 döneminde Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 45'ten yüzde 36 civarına düştü. Bütçe açığı yüzde 5,5'ten yüzde 1,1'e geriledi. Bu iyileşmeler büyümeden fedakarlık etmeden gerçekleştirildi. Bu dönemde Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 6'lık bir büyüme sergiledi. 2011 yılının ikinci yarısından itibaren güçlendirmemiz gereken alanlara yönelik çabalarımızı artırdık. Bu çerçevede cari işlemler açığını daha makul düzeylere indirilmesi ve enflasyonun orta vadeli hedeflerimizle tutarlı bir seviyeye düşürülmesi makro ekonomik politikalarımızın en öncelikli hedefi haline getirildi."
Çanakcı, cari açığı düşürmeye yönelik çabalarının mali disiplin, para politikaları, makro ihtiyati tedbirler ve yapısal düzenleme alanlarında yoğun olarak devam ettiğini söyledi.
Geçen yılın Mayıs ayından beri gerek dış konjonktürün gerekse iç gelişmelerin etkisiyle Türkiye mali piyasalarında bir dalgalanma yaşandığını ifade eden Çanakcı, "Ancak Türkiye ekonomisinin temelleri güçlüdür ve bu sağlam yapı korunmaya devam etmektedir. OECD tarafından yapılan çalışmalar Türkiye'nin önümüzdeki 20 yıl boyunca Avrupa'nın en hızlı büyüyecek ekonomisi olmaya devam edeceğini ve gerek bölgesel gerek küresel ölçekte bir cazibe merkezi olma konumunu koruyacağını ortaya koymaktadır" dedi.
Türkiye'nin 1 Aralık 2014 tarihinden itibaren G20 dönem başkanlığını devralacağını ve bu vesileyle uluslararası ekonomi, finans ve kalkınma gündeminin belirlenmesinde ve yönlendirilmesinde önemli rol üstleneceğine değinen Çanakcı, "Biz bu çalışmalarımızı yürütürken içinde bulunduğumuz bölgenin sorunlarını, başa çıkması gereken zorluklarını ve beklentilerini titizlikle göz önüne aşacağız; yakın bir diyalog ve işbirliği içinde olmaya çaba göstereceğiz" dedi.
- "Türkiye ekonomisi, Arap ekonomilerinin tamamlayıcısıdır"
Arap Ekonomik Birliği Konseyi Genel Sekreteri Muhammed Al Rabie ise bulundukları bölgenin bir takım gelişmelere sahne olduğu bu konjonktür içerisinde Arap ülkeleri ile Türkiye arasındaki ortak ekonomik ilişikleri daha ileri götürebilmek için adımlar atılması gerektiğini söyledi.
Sermayenin bölgeye çekilmesi ve yeni yatırım olanaklarının ortaya konmasının öncelikleri arasında yer aldığını belirten Al Rabie, "Serbest ticaret anlaşmaları, vizelerin kaldırılması, ortak yatırımların teşviki, ortak tarihi mirasın korunması ve birtakım ikili ekonomik anlaşmaları son dönemde görmekteyiz. İki taraf arasındaki ayrıcalıklı ilişkiler ortak yatırım fırsatlarını beraberinde getirmektedir" dedi.
Türkiye'deki organize sanayi bölgeleri deneyiminden Arap ülkelerinin istifade etmesinin her iki tarafın amaçları arasında yer aldığını aktaran Al Rabie, taraflar arasında sanayi, tarım, turizm alanlarında işbirliği olanakları bulunduğunu ifade etti.
Bankalar arası işbirliği ve karşılıklı yatırımlarda bankaların rolüne değinen Al Rabie, "Türkiye ile Arap dünyasının ekonomik olanaklarının son yıllarda iyi kullanıldığını görmekteyiz. Ancak gelinen nokta beklenilen düzeyin altındadır. Hem Arap hem de Türk tarafı daha çok çaba harcamalı, yeni işbirliği imkanlarını ele almalı ve yeni ortaklıklar kurmalıdır. Türkiye ekonomisi, Arap ekonomilerinin tamamlayıcısıdır" diye konuştu.