Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ebu Katade'den Suriye direnişine çağrı

Küresel Cihad Hareketinin önemli isismlerinden bir olan Ebu Katade el Filistini Suriye’de son yaşanan olaylar hakkında Suriye direnişine bir mektup yazdı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-03-10 13:05:44

Ebu Katade'den Suriye direnişine çağrı

Küresel Cihad Hareketinin önemli isismlerinden bir olan Ebu Katade el Filistini Suriye’de son yaşanan olaylar hakkında Suriye direnişine bir mektup yazdı.

Yazan:

Ömer Bin Mahmud Ebu Ömer

Ebu Katade el-Filistini

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Yalnızca Allah’tan Yardım İsteriz

Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salat ve selam, Peygamber Efendimiz Muhammed-il Eminin, ailesinin ve tüm sahabelerinin üzerine olsun.

Allahu Teala’dan bu mektubu, İslam dininin zafere ulaşması için Şam beldesinde en güzel ve en doğru şekilde cihad eden kardeşlerime ulaştırmasını temenni ediyorum. Ayrıca Allah’tan dosdoğru şekilde itaat ve tefekkür eden kişilerden olmalarını temenni ediyorum. Bizler bu dünyada her zaman onların hayrını istiyoruz. Onlar, insanlar içerisinde bu hayra ve bu başarıya en çok müstahak olan kişilerdir. Şu anda içerisinde bulundukları cihad hali, hayatın en önemli ve en riskli halidir. Şunu bilmelidirler ki şu anda ümmetin tamamı, bu cihadı takip etmekte, alimlerden ve mücahitlerden olan hak sahiplerinin İslam’ın izzetini ve zaferini gerçekleştirerek amaçlanan hedefe ulaşmasını arzulamaktadırlar. Allahu Teala’nın dini için çalışan herkes, bu cihadın ümmetin daha önce tüm ülkelerde yaptığı Cihadları birleştiren bir halaka olduğunu öğrendi. Çünkü Beyt-il Makdis’e yakın bir yerde olan bu mübarek beldedeki bu cihad, iman sahiplerini müjdelemek üzere gaibi bilen Allan’dan gelen ilahi vaatlerin sığınağıdır. İnsanlar bu vaadin gerçekleşmesini ve gerçekleşeceği anı beklemektedirler. Bu cihadın kıymetini ve bu cihadın ancak Afganistan’dan başlayıp Çeçenistan, Yemen ve Irak derken şu anda İslam’ın merkezi olan Şam beldesine ulaşıp bu beldelerde savaşan mücahitlerin canları, kanları, çabaları ve malları ile meydana geldiğini bilen kişilere, bu cihadın ancak doğru bir şekilde ve hakkıyla yerine getirilmesi gerektiğini söylemek isterim. Özellikle de Allah’ın kalplerine hidayete erdiren kimseler, bu cihadın yok olmak için değil Allahu Teala’nın izniyle Beyt-il Makdis fethedilip muzaffer ve galip olan İslam Devleti kuruluncaya kadar onların omuzları üzerinde güçleneceğini ve kök salacağını bilmelidirler.

Ey Şam beldesinde cihad eden kardeşlerim!

Kalplerimiz sizlere karşı sevgiyle doludur, sizlere yardım etmesi ve dünyada ayaklarınızı sabit kılması için Allah’a dua ediyoruz. Ben, hayatımın tamamını bugün şahit olduğumuz şeyi gerçekleştirmek için çalıştım. Allahu Teala’dan bu cihadı mübarek kılmasını, hayırlı kılmasını ve belalara karşı güçlendirmesini diliyorum. Kalplerimizde de aynı şeyleri geçmektedir. Fakat bu sevgi ve dua ile birlikte Allahu Teala’nın hayrı uman ve temenni eden Müslümanlara farz kıldığı nasihatin olması gerekir. Sizler Peygamber Efendimiz [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’in,  “Din Nasihattir.”[1] kavlini bilirsiniz. Mesele böyle olduğuna göre bu nasihate kulak vermeniz ve bu nasihat hakkında düşünmeniz gerekir ki sizler, bunların hepsine ehilsiniz. Sakın ha sakın gurura kapılmayın, arzu ve isteklerinizin peşinde olmasanız dahi hakkı kabul etmekten yüz çevirmeyin. Çünkü gerçek dost, sizlere yağcılık yapan ve sizleri batılla kandıran değil sizlere nasihat eden kişidir. Nitekim geçmişte yaşanan tecrübeler, nice kişilerin büyük zaferlere ulaştıktan sonra yaptıkları hatalar ve yanlışlıklar yüzünden zayıflayarak yok olup gittiklerini göstermiştir. Dolayısıyla geçmişten ders çıkarmayan kimse, helak olmaya müstahaktır. Allah bizleri ve sizleri bundan korusun ve kollasın.
Sizlere sevgi beslemeleri ve sadece sizlere teveccüh etmeleri bakımından insanlar sizlerden birçok hayırlı haberler getirmektedir. Aynı şekilde bu dinin hayrını isteyen tüm mü’minlerin gönlünü ferahlatan üstün cihad eylemlerinize ve bu mübarek cihadın ecrine nail olmak için Müslümanların sizlerin yanına gittiklerine dair haberler de gelmektedir. Aynı şey daha önce cihadın yapıldığı ülkelerde yaşanmış olsa da bu durumu, güç ve görüntü bakımından farklı bir şekilde bugün sizler yaşamaktasınız. Bu da Rabbimiz Allahu Subhanehu ve Teala’dan gerçekleştirmesini temenni ettiğimiz ilahi vaatlerin gerçekleşeceğine dair büyük bir hayrı haber veren ilahi bir mesajın olduğunu göstermektedir. Fakat sizleri seven herkes, özellikle tefrikaya düşmeniz, ihtilaf etmeniz ve sizden sızan haberler yüzünden tüm bu kazanımlarınızı kaybetmenizden korkmaktadır. Bu tefrika, sizleri seven herkesi özellikle de geçmiş deneyimleri sayesinde bu tefrikanın daha önceki bölgelerde yapılan cihad üzerindeki etkisini bilen herkesi endişelendirmekte ve korkutmaktadır. Her zaman bu tefrikayı ciddiye almayan kişiler çıkmıştır. Ardından bu kişiler, düşmanları sevindiren, bu dinin ve cihadın dostlarının kalplerini hüsrana uğratan acı sonuca maruz kalmışlardır. İnsan, kardeşlerine söylemek istediği birçok şeyi gönlünden geçirmektedir. Fakat kardeşlerim, özetle şu hususları sizlere söylememize izin verin:

Şunu iyi bilin ki şu anda Şam beldesinde yapmakta olduğunuz cihad, sizlerin değil ümmetin mülküdür. Bu Cihadla şereflendirilmeniz, bu cihadın sadece sizlerin mülkü olduğu anlamına gelmez. Aksine herhangi bir mazeretten dolayı bu cihada katılamayan bazı kimseler, ona sizlerden daha layıktır. Bu Cihad, şu anda ortaya çıkan yeni bir şey değildir. Bilakis sizlere gelinceye kadar alimlerin ve mücahitlerin verdiği uzun bir silsilenin halkasıdır. Dolayısıyla bu kişilere kulak vermeniz, kendinizi onların ektiği tohumların meyvesi olarak görmeniz ve sizlerin üzerinde emekleri olduğunu bilmeniz gerektiğini en içten kalbi sevgilerimle bir kez daha söylemek isterim. Ayrıca sizden önce nice kişiler, kısmen elde ettikleri zafer sarhoşluğuna aldanarak yok olup gittiler. Hatta yolun ortasında birbirleri ile savaşarak birbirlerini yok ettiler. Bu ise sırf liderlik sevgisi yüzünden meydana gelmiştir. Bu sevgi ise Allah’ın aslı astarı olamayan sahte kılıfların olduğunu bildiği bazı liyakat ve üstünlükle ilgili hadisler ve iddialarla gizlendi. Ne üzücüdür ki deneyim ve tecrübe sahibi bir kimse, bazı açıklamalardan bugün aynı şeyin yaşandığını görmektedir. Eğer “geçmişten ders çıkarma” ilkesi uygulanmış olsaydı insaf sahibi herkes, bazı açıklamaların ve analizlerin, tefrikanın, zafiyetin ve ihtilafın neden olduğu cehaletin ve liderlik sevgisinin sonucu olduğunu görürdü.

Şunu iyi biliniz ki başta çözülmeyen ihtilaflar sonra daha çok şiddetlenir. İhtilaf çözülmeden geçen her gün günahınızın artması demektir. Bu ihtilafın kalplerde ve gönüllerde bıraktığı her izin vebali liderin boynunadır. Bugün veya yarın akacak olan kanların her damlası, bugünkü tefrikanın ve parçalanmışlığın bir sonucu olacaktır. Bugün bazı kişilerin, “bu ihtilafın basit” olduğunu söylemesi insanı hayrete düşürmektedir. Böyle bir şeyi ancak daha önceki ülkelerde Cihad eden kişilerin arasındaki ihtilafın bir semeresi olan cahil bir kimse söyleyebilir. Umarız bu sözler, Allahu Teala’nın rızasını isteyen herkesi, dedesi Mustafa [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’in methettiği Hasan Bin Ali [RadiyAllahu Anh]’ın yaptığı gibi hakkından tamamen veya kısmen vazgeçerek ihtilafı çözmek üzere ivedi olarak harekete geçirir.

Mücahit komutan ve asker kardeşlerim! Sakın ha bazı ilim öğrencisi veya ilim öğrencisi olmayan çırakların şer’i fetva gerekçesi ile bir grubun diğer gruba itaat etmesi için uzaktan verdiği fetvalara kulak vermeyin. Bu kişiler, bu meselelerin bu şekilde basit ve kolay bir şekilde hallolacağını sanıyorlar. İhtilaf, ancak sulh ile çözülür. Çünkü sulh, Allahu Teala’nın, “Sulh hayırdır” [Nisa 128] buyurduğu gibi en evla olan yoldur. Yada muhakemeleşmek ve davalaşmakla çözülür. Makamlarında ve koltuklarında bu fetvaları yazan bu kişiler, yandaşlarını tutumlarında ısrar etmekle aldatmaktadırlar. Bu kişilerin amacı, ihtilafın gidermek, sulhu ve birliği sağlamak değildir. Böylece mevcut tefrika ve bölünmüşlük daha da artarak yeni aldatmalar ortaya çıkacaktır. Hatta cahilce verilen bu fetvalar, mücahit kardeşlerimizi savaşın içine sürükleyecektir. Nitekim önceden tecrübe sahibi olanlar bunu bilirler. Dolayısıyla karşı tarafı bu garip fetvalarla tamamen haksız çıkaran birer cahil olarak helak olup gitmeyin.

Şimdi sizlere kısaca tavsiyem şudur ki tamamen ilim, hikmet ve basiret sahiplerinden oluşan meşru bir hakem heyeti oluşturmaya çalışın, birliği, dirliği ve düzeni sağlayacak herkesi bağlayıcı kararlar alma noktasında bu kişilere tam yetki verin, aranızdaki tefrikayı ikrar etmeleri dışında onlar her ne karar verirse versin kabul edin. Çünkü bu tefrikanın kesinlikle hiçbir şeri dayanağı yoktur. Bazıları sahte ve asılsız kılıflarla ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsınlar bu tefrikanın liderliği sevmek ve fikri bozulmaya uğramaktan başka bir açıklaması yoktur. Nitekim mücahit kardeşlerimizin şu ana kadar yaptığı şeyler, bundan başka bir şeyi göstermemektedir. Bu şekilde açık ve sert ifadeler kullandığım için umarım kardeşlerim beni mazur görürler. Cihadda işlenen bir hata, herkesin hatalı olması demek değildir. Uhud savaşını hatırlayan bir kimse, sözlerimin ne kadar doğur olduğunu görür. Allah’tan benim ve tüm kardeşlerim için bağışlama diliyorum.

Mücahit kardeşlerimden isteğim, bu tür meselelerin kuvvet yoluyla, sabit görüşlülük, cemaat veya emir tassupçuluğu ile çözüleceğini sanan cahil kimselerden uzak durmalardır. Çünkü bu kişiler, istişareden ve meşveretten kaçınırlar, bazı durumlarda sesleri çok çıkar ve çok etkilidirler. Fakat onlar, her zaman fesatçıların önde gelenidirler. Sizlere tavsiyem şudur ki: Bazı emir ve liderler, bu tür insanları severler. Çünkü bu kişiler, onların emirlik ve liderlik arzularını gerçekleşmesini sağlarlar. Vicdanına ve dinine kulak veren bir kimse, bu din hususunda hatta Allah yolunda cihadın olduğu zirve noktasında arzu ve isteklerinin peşinde koşmaz.

Bugün liderliğin Cihad liderliği ve şu ana kadar grupların Cihad grupları olduğunu kardeşlerime hatırlatma gereği duymuyorum. Çünkü ortada halife veya halife benzeri isimler ve lakaplarla muamele görecek bir emir yok. Bu gerçeği görmeyen bir kimse, mü’minlerin emiri veya Müslümanların halifesi veya sulh yahut tahakküm altına girmek gibi isimlerle başkalarına bağlanarak daha çok fesada uğramıştır. Oysa bu cemaatler, yeryüzüyünde Allah’ın dinini hakim kılmak uğrunda gayret sarf eden Cihad cemaatleridir. Çünkü akıl ve ilim sahipleri nezdinde vakıası olmayan bir cehalet ve kibir üzerine kurulmuşlardır.
Vehimlere birer hakikat gözüyle bakılması, isimlere, yapılara ve lakaplara bağlı kalmaya neden olmaktadır. Müslümanların liderler ve beşerin koyduğu örgüt isimleri yüzünden birbirlerini öldürmeleri Allahu Teala katında büyük bir günahtır. Bu kişiler, sadece beşerin belirlediği bir yönetim elde ettiler. İnsanlar, bu durumu şu hadis-i şerif kaidesine göre değiştirmelidirler:  Şüphesiz ben, Allah’a yemin olsun ki, Allah’ın izniyle yemin üstüne yemin etmem. Bundan başkasını daha hayırlı görürüm. Ancak yeminimin kefaretini vermişsem ve daha hayırlısı getirmişsem o başka.”[2] Fakat bazı insanlar, emirlerine ve cemaatlerine bir ilah gibi davranmaktalar, onlar için savaşmaktalar, cemaatlerinden ve liderlerinden ayrılmamak için ısrar etmekteler, onlara bir araç değil de bizzat hedef gözüyle bakmaktadırlar. Özellikle fikir ve bakış açısı sıkıntısı çeken bilinen ve tanınan cemaatlerin ve liderlerinin genellikle içerisine düştüğü bir şey olmasına rağmen bu husus gözden kaçmaktadır. Eğer bu husus onların üzerinde açık bir şekilde görülürse ıslahın gerçekleşmesi muhtemel değildir. Allahu Teala’dan hiçbir kimsenin bunu yapmamasını diliyorum. Bazı kişilere halife veya mü’minlerin emiri adını verildiğine şahit oldum. Bu kişiler, bilmeden reddetme dini üzerine olup emir ve imamları sadece maslahata tabi olan beşeri bir seçim yerine ilahi bir belirleme olarak görüyorlar. Bunun delili ise Allah onlardan razı olsun Hasan Bin Ali’nin mü’minlerin emirliğinden vazgeçmesi ve şeriatın sahibi Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’in onu methetmesidir. İnsanların, sırf isimlere ve şahıslara bağlı kalması, ister istemez onları bu şekle sokmaktadır.

Allahu Teala’dan arzusu, mezhebi ve cemaati peşinde olanlar dışında nasihat dinlemeyen kimselerle istişare edilmemesini temenni ediyorum. Zira bu, kendi sünnetlerini veya sünnetlerinin bir kısmını takip eden kişiler için geçerli olan Yahudilerin dinidir. Aynen Allahu Teala’nın şöyle buyurduğu gibi:  “Kendilerine: Allah’ın indirdiğine iman edin, denilince: Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız, derler ve ondan başkasını inkâr ederler.” Bu eylem, Müslümanların arasındaki ihtilafın diğer tarafına bakmadan nefislerin istediği tohumları ekmektedir ki sadece kendisine kulak veren kişiler, sadece kendilerinin haklı olduğunu ve diğer tarafın haksız olduğunu sansınlar ve sadece kendi şartlarına göre olan sulhu kabul etsinler. Bu ise şerre ve fesada kapı aralar. Eğer bu gerçekleşirse sulh ve uzlaşma gerçekleşmez.

Ümit ederim ki mücahit kardeşlerim, bugün içinde bulundukları durumun birbirleri ile rekabete girecekleri ganimet devşirme durumu değil bir bela durumu olduğunu görürler. Evet liderlik sevgisi, kendisini bundan hatta belalardan koruyanlar da dahil nefislere musallat olmuş bir hastalıktır. Fakat Rabbinden sakınan, ahiret yurdu için çalışan, eninde sonunda kendisine hayrın isabet edeceğini bilen, bugün yada yarın öleceğini bilmeyen, cennet ve cehennemin gölgesinden kendisine daha yakın olduğunu bilen, tek derdi İslam dinine yadım etmek ve kafirleri öfkelendirmek olan kimseler bundan müstesnadır. Bu ise ancak vahdetle gerçekleşir. Çünkü Allah ondan razı olsun el-Hakim el-Mehdi Abdullah Bin Mesud’un dediği gibi “ihtilaf şerdir.”
Son olarak: İşte bu güzel sözler, herhangi bir isme değil, ancak İslam’a yardım etmek içindir. Hiçbir şeye değil, ancak Cihad yoluna hizmet içindir. Kişileri, kendi emelleri değil, dinin zaferi uğrundaki araçlar olarak görür. Bugüne kadar süregeldiği, nasıl başlayıp nasıl sonuçlandığı malum ülkelerde maruz kaldığı şeylere maruz kalmaksızın çapı Daru’l İslam’ın merkezine (Biladu’ş Şam) dek uzanan ve uzun bir süredir yüklenmekte olduğu bu Cihadı sever. Liderler de dahil oralarda silah taşıyanlar, bu Cihad yolunda evla olanlar, hardal tanesi kadar buna layık olan kimseler değillerdi. Eğer mücahit kardeşlerim, bu sözlerimi dikkate alırlarsa arzuladıkları maksada nail olurlar. Bu ise sadece Allah’ın kendisine itaat etsinler diye seçtiği kişilerin edindiği bu azim yolun yolcuları için ümit ettiğim şeydir.

Allah, bizleri ve sizleri sevdiği ve razı olduğu şeylere muvaffak kılsın. Sizlere karşı ilk sözlerimin bu şekilde olmasından dolayı beni mazur görün. Fakat şartlar böyle ne yaparsınız. Özür sevilmesinden ve etkilenmesinden dolayı sahibine aittir.

Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Hamd Olsun.

Ebu Katade

Çeviri: incanews

Haber Ara