Arınç, CNN Türk televizyonunda yayımlanan "Ankara Günlüğü" programına katıldı.
-"Belki daha yukarıdan bir üst akıl Türkiye'de böyle bir operasyonu planlamış"
Bülent Arınç, 17 Aralık operasyonu ve sonrasındaki gelişmelere ilişkin yöneltilen "Fethullah Gülen Türkiye'ye dönseydi bu tartışmalar olur muydu" sorusu üzerine, "Yani dönmediği zaman da böyle bir tartışma olmadı. Yine dönmedi peki bunlar neden oldu? Ben zannediyorum bir üst akıl -bundan hocaefendiyi de kastetmiyorum- belki daha yukarıdan bir üst akıl Türkiye'de böyle bir operasyonu planlamış" dedi.
"Kimden bahsediyorsunuz, bir ülkeden mi bahsediyorsunuz" sorusuna Arınç, "Üst akıl işte, üst akıl. Söylemem, bilsem de söylemem. Ergenekon davası 5-6 yıl sürdü, hala birinci ismi öğrenebildiniz mi? Öğrenemediniz" karşılığını verdi.
Bülent Arınç'a, programda şu soru da yöneltildi:
"Sayın başbakan sürekli 'örgüt' diyor ve son MGK toplantısında da tam ismi konulmadı ama onu tarif edecek şekilde yani o camiayı, bunların üzerine gidileceği şeklinde topyekun bir mücadele açıklaması yapıldı. Soruşturma yapılacak mı bu insanlara karşı? Çünkü en büyük eleştirilerden biri de 'Bu insanları alıyorsunuz, paralel devlet iddiasıyla, aslında yolsuzluk soruşturmasını soruşturduğu söylenen insanları suçluyorsunuz ama bunlar hakkında hiçbir işlem yapmıyorsunuz' şeklinde yoğun bir eleştiri var, siz bir avukatsınız, hukukçusunuz, onun için bunun biraz daha ciddiyetini biliyorsunuz. Polisler binlerce polis alındı, savcılar alındı, 'bunlar paralel devlet' dendi ama haklarında bir soruşturma açılmadı. Bunlara şimdi 'örgüt' deniliyor. MGK kararı var. Nasıl bir örgütün üzerine gitmeyi düşünüyorsunuz? Tamamı mı, Fethullah Gülen de dahil mi? Yoksa sadece belli isimlerle mi sınırlı bu?"
-"(Seni şöyle yapacağız, böyle yapacağız) tehditleri"
Arınç, soruya cevaben şöyle dedi:
"Şimdi tabii Sayın Başbakan'ın bu sözleri bir gerçek. Sayın Başbakan, karşılaştığı olayların etkisinde. Yani kendisini topyekün hedef almış, hatta bazı tehditler, tarih vererek, 'Seni şöyle yapacağız, böyle yapacağız' tehditleri karşısında, hakaretleri karşısında aile mahremiyetine girilmesi karşısında bunu yapan vaya yaptıran insanlara karşı, bu tabirleri kullanıyor. O bunun şuurunda, onun hissiyatı, duyguları veya bildikleri konular böyle bir tanımlama yapmak için bence yeterli olabilir. Sayın Başbakan'ın kendi gördükleri ve yaşadıklarıyla ilgili eğer 17 Aralık'ta muvaffak olsalardı, 25 Aralık'ta muvaffak olsalardı, mesela son çıkan kayıtlarda onu da bir Bakanlar Kurulu sonrasında söyledim. 107 klasörde 2280 kişinin ilgili ilgisiz dinlendiğini biliyoruz. Şimdi iki klasörde daha 700 civarında kanunsuz dinleme tespit edildi. Daha 125 klasöre varmadık. Yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı elinden dosyaları alınan savcıların yine usulsüz olarak yaptığı işlemlerde şu anda bu kadar tespit yapabildik. Kim bilir şimdi özel yetkili mahkemeler kalkıyor ya, ondan sonra çıkacak dosyalarda, daha önce görülen davalarda veya şu anda soruşturma kapsamında dinleme kararı alınmış olanlardan eğer alelacele imha edilmeyenler elimize geçerse kim bilir kimilerinin de ne yaptığını millet görecek.
Başbakanımızın yaşadığı ve bizim de şahit olduğumuz olaylardan yola çıkarak diyeyim ki eğer bunlara karşı Hakimler ve Savcılar Kurulunda bir şey yapılmamış olsaydı, emniyette bir şey yapılmamış, idarede bir şey yapılmamış olsaydı, bugün Türkiye, tam bir kaosun içinde kalırdı. Ortada ne hükümet ne parlamento kalırdı. Sadece bu kadarını böyleyeyim. O, hedefine ulaşsaydı hükümetle birlikte Türkiye'yi çökertecek bir operasyondu. E bu kadar ağır şey söylüyorsunuz, 'Ortada daha ne var', daha ne olsun. Her şey yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Çok şükür hükümet duruma hakim, hamdolsun, yapılacakları yaptı, hala yapacakları var, onları bir plan dahilinde yapacak. Ama bir hukuk devletiyiz biz. Kulağından tutup da adamı diz çöktürecek halimiz yok. Ne ise onlar ortaya çıkacak idari soruşturmalarla ve sonucunda da 'Siz böyle bir işi neden yaptınız, nasıl yaptınız' diye bir hesap sorulacak."
(Sürecek)