Dışişleri Bakanı Davutoğlu, TRT1'de yayınlanan "Enine Boyuna" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Ukrayna'daki son gelişmeleri değerlendiren Davutoğlu, soğuk savaş sonrası dengelerin tam olarak yerine oturmadığını belirtti. Berlin Duvarı'nın yıkılmasından bu yana neredeyse çeyrek asır geçtiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Ukrayna krizi bir anda önümüze öylesine bir tablo çıkardı ki soğuk savaş sonrası istikrarın, hala istikrar denecek sağlam bir zemine oturmadı. O bakımdan her an tetikte olmamız gereken, her an benzer krizlere karşı bağışıklık diyebileceğimiz bir sistemi harekete geçirmemiz lazım" diye konuştu.
Ukrayna'nın yeni liderleriyle konuşurken Türkiye ile Ukrayna'yı jeopolitik olarak benzeştiren bir konum olduğunu ifade eden Davutoğlu, her iki ülkenin Avrasya'nın merkezinde, coğrafi olarak benzer büyüklüklerde, orta güç ölçeğinin üstünde ve bir yönüyle Asya bir yönüyle de Avrupa yönünde politikalar geliştirmek zorunda olduğunu anlattı.
Ukrayna'da Doğu ve Batı Ukrayna olarak çok ciddi psikolojik bölünme olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Bizdeki gibi güçlü bir devlet geleneği olmadığı için asırlara giden bir ortak kültür ve siyasi gelenek olmadığı için Ukrayna bu anlamda yeni bir modern devlet olma tecrübesini son çeyrek asırda yaşıyor. Vatandaşlar bir anda kendi yerel kimliklerine dönüyorlar" ifadesini kullandı.
-"Parlamentonun çalışıyor olması çok önemli"-
Ukrayna'da yeni hükümetin mutlaka her kesimi temsil eder nitelikte olması gerektiğine işaret eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Parlamentonun çalışıyor olması çok önemli. Krizi aşacak olan şey parlamentodur. Parlamentonun işlevsel yapısını sürdürmesi, meşruiyetin temelini temsil ediyor. Meclisin her halukarda ve mutlaka çalışır kılınması lazım. Mecliste olacak parçalanma veya bir grubun meclisten kopması devletin parçalanması haline gelir. Gördüğüm olumlu yön; krizi aşma yönünde en önemli mekanizma meclisin çalışıyor olması. En önemli ilke, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve siyasal birliği. Eğer Ukrayna parçalanırsa bu sadece Ukrayna ile sınırlı kalmaz. Hemen etkisini Gürcistan'da, Gagauz bölgesinde Moldovya'da, Belarus'ta her yerde kendini gösterir."
Suriye bağlamında Rusya'nın veto kartını sonuna kadar kullanması ve Suriye'de 150 bin kayıtlı 300 bini de aşan kayıtsız ölümün ve milyonlarca insanın mülteci durumuna düşmesine rağmen o veto kartıyla BM sisteminin tıkanmış olmasının Rusya'da olağanüstü bir özgüven artışına neden olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Rusya'nın, Kırım'de ve Ukrayna'da stratejik bazı çıkarlarının olduğunu görmek gerekir aynen Suriye'de olduğu gibi. Ama bir ülkenin iç dengelerinin başka bir ülkenin stratejik çıkarlarına ayarlanması da kabul edilemez" dedi.
-"Kırım hassas bir dengede oturuyor"
Davutoğlu,"Kırım hassas bir dengede oturuyor" diyerek, oradaki nüfus dengesi ve Kırım'ın stratejik konumunu herkesin iyi görmesi gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Orada yüzde 15 civarından Kırım Tatarı vardır. Kırım Tatarları'nın anayurdu olmasına rağmen, 20 sene önce burada hiç Tatar yoktu, hepsi sürülmüşlerdi. Ben dün oradaki durumu tüm muhataplarıma anlattım. Atayurtlarından barbarca sürülen bir halk, onurlu bir şekilde kendi topraklarına çok zor şartlarda geldiler. Biz iktidara geldiğimizde dahi Kırmlı Tatar kardeşlerimizin çoğunun oturacak evi yoktu. Bir etnik çatışmayla orada nüfusun sadece yüzde 15'ini daha teşkil eden Tatarlar'ın, Tatar-Rus çatışması şeklinde bir çatışmayla herhangi bir şekilde etnik bir çatışmanın parçası haline getirilmemesi lazım. Bu konu çok hassas, hepimizin, Türk kamuoyunun da üzerinde durması gereken hassas bir konudur."
Davutoğlu, Kırım yarımadasında etnik barışın olması halinde, Ukrayna'nın siyasal birliği içinde, Türk'ün Türklüğü, Rus'un Rusluğu ve Ukraynalı'nın Ukraynalığıyla kimliğini, dinini muhafaza ettiği ve barış içinde yaşadığı halde, Kırım'ın Avrasya'nın Singapur'u olacağını söyledi. Davutoğlu, "Tatar kardeşlerimizin çatışmalarda herhangi bir şekilde etkilenmemesi için her türlü tedbiri alacağız" dedi.
-Kıbrıs barış müzakereleri-
Bir yandan donmuş krizlerin, diğer yandan bir anda hareketlenen coğrafyaların olduğunu belirten Dışişleri Bakanı Davutoğlu, dış politikada bu konuların hepsini bir arada yürütmek durumunda oldukları ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu çok tarihi bir adım, bunun farkı ileride çok farkedilecek. Şimdiye kadar hep adada müzakereler yürürken, Türkiye ile Yunanistan genellikle tarafları tek yönlü temsil eden, bazen de tek yönlü engel çıkaran taraf olarak görülüyordu. Hiçbir zaman bir Türk yetikli Kıbrıs Rum yönetiminin görüşünü doğrudan dinlememiş, Kıbrıs Rum Yönetimi yetkilisi de bizden dinlemişti. Mesele hepimizin pozitif bir şekilde adada barışı sağlayacak her konuyu, eteğimizdeki her taşı ortaya dökmemiz. Ümit ederiz ki bu ziyaretler devam etsin, mümkünse ileride siyasiler düzeyinde görüşmeler yapılsın. Böylece Doğu Akdeniz'de herkesin herkesle görüşebildiği bir konjonktür doğsun."
-Suriye'deki iç savaşın etkisi-
Dünyanın birçok bölgesinde çeşitli sorunların olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Suriye'deki gelişmeler tüm bu bölgelerde bu hareketlenmede negatif yönde bir seyir olmuşsa bunda Suriye'deki gelişmelerin büyük payı oldu. Uluslararası sistem bir krizi çözemezse hele ki bu kriz bir insani trajedi haline gelmişse bir anda bütün yerel faktörler hareketlenebiliyor. Bu dengenin yerine oturmasında Suriye'nin merkezi bir konumu olacak. Suriye'de uluslararası sistem geçiş sürecini ve bu katliamları durdurmayı başaracak aktif bir tutum alırsa diğer bölgeleri de bu etkiler aksi takdirde, her yerde bu krizler yaygınlaşabilir. Bu açıdan bakıldığından maalesef Cenevre-2, beklenen sonuçları doğurmadı" diye konuştu.
Suriye'de üç konunun önemine değinen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bir sınır güvenliğimiz ve bütün bu ateş çemberinin ortasında Türkiye'nin kendi iç güvenliğini tahkim eden ve bu ateş çemberinin içinden güçlenerek çıkmasını sağlayacak şekilde sınır güvenliğimizin temin edilmesi. TSK'ya bu konuda gerekli bütün yetkiler verilmiştir. İkinci önemli unsur, insani durum. Dünyada ileride mülteci politikaları tarihini yazanların bir altın sayfa olarak yazacağı ve bunu da BM yetkilileri bize söylüyor. Standartların değiştiği bir mülteci politikası takip ettik. Bunun da onuru Türk halkına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetimize aittir. Üçüncü olarak da Suriye devletinin aynen Ukrayna gibi de facto herhangi bir müdahaleye yol açmadan birliğini, beraberliğini koruması. Nasıl Kırım'a giren Rus birlikleri yanlışsa uluslararası hukuka aykırı bir müdahaleyse Suriye'ye gelen yabancı unsurların hepsi de bir müdahaledir."
-"Bu bir ulusal güvenlik meselesidir"-
Davutoğlu, dinleme skandalına da değinerek, "Başbakanın kriptolu telefonları dinleniyorsa bütün bunların ötesinde bu bir ulusal güvenlik meselesidir. Ben o kriptolu telefondan Başbakanımızı en kritik zamanlarda ne görüştüysem aradım. Suriye uçağımız düşürüldüğünde, Başbakanımıza ben aktardım. Akçakale olayında yine ilk bilgileri Başbakanımıza biz aktardık. Benim kulağımdan kıskandığım sözü hangi hakla ve kimden aldığı yetkiyle üçüncü şahıs dinleyebilir. Bu şahıs Türkiye'nin stratejik konumu ile ilgili hiçbir bilgiye sahip değil. Bu bilgiyi nerede kullanacağını bilmeyen belki de bir iletişim memuru. Ne hakla, hangi yetkiyle bu bilgiyi elde edebiliyor. Ben ve herkes bunu sormalı" diye konuştu.
"Eğer CHP Genel Başkanı bunu sormuyorsa bu şu demektir; 'hiçbir zaman Başbakan olmayı ümit etmiyor' demektir" diyen Davutoğlu, "Yarın Başbakan olduğunda da kendisi de dinlenecektir, olma ihtimalini de ben görmüyorum ama diyelim böyle bir ümidi varsa kendisinin de dinlenebileceği bir şey bu. Biz aramızda yeni bir şifre, kod mu geliştireceğiz ki devlet sırlarını muhafaza edeceğiz? Gerçekten bunun izah edilir bir tarafı yok" dedi.
-"Bağımsız politika takip ederiz"-
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye Cumhuriyeti'ni temsilen bizler, bağımsız politika takip ederiz. Nükleer müzakereler konusunda İran ile müzakere ederek, işbirliği yaparak İran ve 5+1 ile çözüm bulmaya çalışırız ama başka bir yerde İran'nın yanlış yaptığını düşündüğümüzde ona karşı da en karaları duruşu da sergileriz. Bu, ABD için de geçerlidir. NATO müttefikimizdir, her yerde beraber istişare ederiz ama farklı düşündüğümüzde de bunu söylemekten geri durmayız. Filistin konusunda olduğu gibi. Rusya ile en yoğun ekonomik ilişkilere gireriz ama Suriye konusunda olduğu gibi farklı düşündüğümüzde de Türkiye olarak kendi tavrımızı koyarız."