Kurtulmuş, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) Gençlik Kurulu tarafından düzenlenen "Milli İrade Küresel Sermaye" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, 17 Aralık, Gezi Parkı, 27 Nisan sürecinden gelen Balyoz ve Ergenekon ile gerçekleştirilmeye çalışılan birçok olağanüstü denemelerine bakıldığında bu grupların Türkiye ile kanaatlerinin değişmediğinin görüleceğini belirterek, Gezi ve 17 Aralık operasyonlarında bir büyük konsorsiyumun olduğunun görüleceğini kaydetti.
Bu koalisyon ortaklarının çok farklı niyetlerinin bulunduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu meseleyi bir büyük resmin bir parçası olarak görmek gerekiyor. Yıllardır 2014 yılının zor geçeceğini biliyoruz. Çünkü 2014 yılında artık bundan sonra bu memlekette cumhurbaşkanını, eski Türkiye'nin emniyet subapı olarak görülen cumhurbaşkanını bir takım seçkinler, cemiyetler, topluluklar değil bizzat millet kendi helal oylarıyla seçecek. Dolayısıyla milletle aynı telden çalmayan hiçbir kimsenin bu ülkede cumhurbaşkanı olma ihtimali kalmamıştır. Ali Fuat Başgil 1961'de cumhurbaşkanı adayı olmak için Ankara'ya gitti garda ensesine silahı dayadılar. Türkiye demokrasisinin en ağır darbelerinden biri Başgil'in cumhurbaşkanı adayı dahi yapılmamasıdır. Başgil cumhurbaşkanı adayı olsaydı, 2-3 tane de oy alsaydı, Türkiye'nin siyasi tarihi başka gelişirdi. O zaman ona müsaade etmeyenler her cumhurbaşkanı seçimine bir şekilde müdahale etmeye çalıştı. Ahmet Necdet Sezer'in nasıl cumhurbaşkanı seçildiğini hatırlıyor muyuz? Ahmet Necdet Sezer'i kim seçti? Sezer, neredeyse iktidarın göndermiş olduğu bütün kararnameler, yasalar köşkten dönmüş veto mekanizması olarak kullanılmıştır."
Kurtulmuş, Türkiye'de bu yılki seçimlerin tarihi bir dönüm noktası olduğunu anlatarak, "2014 seçimlerinin kolay olmayacağını tahmin ediyorduk. Bekledikleriniz biraz daha şiddetli oldu ama Türkiye bunu atlatacak güçtedir. Cumhurbaşkanı seçimine müdahale etmek istiyorlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye siyasetinde etkin bir şekilde cumhurbaşkanlığı köşküne çıkmak istiyorsa çıkmamasını ve bundan sonra da Türkiye siyasetinde zayıf olsun ya da hiç olmasın istiyorlar. Yerel seçimde ciddi manipülasyon yapmayı ve çözüm sürecini engellemeyi istiyorlar" diye konuştu.
- "Bu telekulak değil kocakulak operasyonudur"
Son zamanlarda gündeme gelen dinleme iddialarına ilişkin Kurtulmuş, şunları anlattı:
"Bu telekulak operasyonu değil olsa olsa 'kocakulak' operasyonu olur. Beni, eşimi, 15 yaşındaki çocuğumu, bize selam veren insanları dinlemişler. Dinlesinler orada edepten başka bir şey duyamazlar. Bizim her söylediğimiz sözü yazan, her işlediğimiz işi yazan, her attığımız adımı yazan ve adına da Kiramen Katibin denilen melekler var. Mühim olan iş onların yanlış anlamayacağı yani Allah'ın gücüne gidecek iş yapmamaktır. Dolayısıyla bu dinlemeler hoş değil ve yasa dışıdır. Bunun hesabı sorulmalıdır. Siyasetin de bu konuda dik durma mecburiyeti var. Deniz Baykal ve MHP yöneticileri ile ilgili kasetler ortaya çıktığı zaman buna karşı nasıl dik durduğumuzu hatırlayın. Vatandaş, yolsuzluk varsa bunun sonuna kadar gidilmesini istiyor. Millet, 'bu yolsuzluk operasyonu adı altında hükümete karşı yapılmış komplodur'. Ayrıca millet bu komplonun dışarıdan da üretilen bir komplo olduğunu söylüyor. Bu tür süreçleri millet doğru algılıyor."
Kurtulmuş, Osmanlı'nın son döneminden itibaren en önemli toplumsal mesele Türkiye'nin başına gelen terör meselesi olduğunu belirterek, "28 yıl süren bu terörde 32 bin insanımızı kaybetmişiz. Bu dönem içerisinde Türkiye 1,2 trilyon dolar maddi kayıp içerisindedir. Türkiye'de terör meselesinin bitmesini istemeyenler var" dedi.
Türkiye'de iktisadi kriz çıkarmak isteyenlerin bulunduğunu ve bunları gün gün takip ettiklerini ifade eden Kurtulmuş, şunları aktardı:
"Döviz 1,74'ten 2,21'e geldi, bu Allah'tan reva mıdır? Faiz, döviz bu kadar yükseldi kim kazandı? Faiz lobisi kazandı, borçlanmış olan orta direk işadamları, sanayiciler yük altına girdi. Bu işin arkasında da bir finansal mühendislik olduğunu görüyoruz. Türkiye ekonomimizi çok şükür 2002'deki ekonomi değil. Siyasal istikrarsızlık çıkarmaya çalışıyorlar. Bir ülke düşünün polisi, yargısı, hükümet kurumları, silahlı kuvvetleri, iş dünyası, STK'sı, medyası ayrı telden çalıyor. Türkiye'yi bu operasyonlarla yönetilemez bir ülke haline getirmeye çalıştılar. Türkiye zayıf şartlarda bu türbülansa yakalansaydı, Türkiye'yi Ukrayna'dan bin beter yapabilirlerdi. Bir ülke için en kötü şey yönetilemez hale gelmesidir. 30 Mart'ta bu millet siyasi desteğini ortaya koyacak."
Kurtulmuş, bir hükümetin meşru olabilmesi için halkın onayını almış olması gerektiğini anlatarak, "Demokratik meşruiyeti bir takım seçkinlerden aldıkları güç ile sürdürmek isteyenler oldu. Demokratik meşruiyet sahibi hiçbir hükümet bunu paylaştıramaz. Türkiye'de geçmişte paylaşıldı, paylaşmayanlara operasyon yapıldı. 'Demokrasi sandıktan ibaret değil' diyorlar. 5 yıldan 5 yıla görüş beyan edilmez diyorsanız STK'lar siyasette görüş beyan ederler, rapor hazırlarlar başımızın üstünde yeri var. Dini ya da seküler bir cemaat ya da bir cemiyet olarak Türkiye'nin geleceği üzerinde bir baskı grubu oluşturmak ister o da başımızın üstündedir. Ama ne zaman bir grup bunların ötesine geçer 'ben siyaseti yöneteceğim, bürokrasiyi istediğim gibi yönlendireceğim' derse buna hiçbir demokratik hükümet müsaade etmez. Müsaade ederse o hükümet ayakta kalmaz" şeklinde konuştu.
Son günlerdeki cemaat tartışmalarına değinen Numan Kurtulmuş, "AK Parti ya da cemaat, STK biz birbirimizle aynı kulvarda yarışan iki rakip kuruluş değiliz. Kapımız herkese açık gelene de gidene de eyvallah. siyaset siyasetliğini cemaat cemaatliğini bilecek. Ne zaman herhangi bir örgütlenme herhangi bir cemaat, cemaat gibi davranmayı bırakır siyasi parti gibi davranırsa buna müsaade edilemez" diye konuştu.
Milletin önündeki engellerin kalktığını dile getiren Kurtulmuş, "Karanlık geçmişe rağmen bu memlekette hep demokrasinin yolu bir şekilde açık kaldı ve millet her sandığı bulduğunda fırsatı kullandı" dedi.
(Son)