Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen "Yeni Ekonomi: Ar-Ge ve İnovasyon" Paneli'nde konuşan Işık, Ar-Ge ve inovasyonun toplumda sihirli kelime haline geldiğini söyledi.
Toplumun tüm kesimlerinde Ar-Ge ve inovasyon konusunda farkındalık oluştuğunu, bunun Türkiye açısından kazanç olduğunu ifade eden Işık, "Çünkü bir konuda farkındalık oluşmazsa o konuyla ilgili içerik çalışmasına geçmek çok zorlaşıyor" diye konuştu.
Türkiye'nin Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarında geç kaldığına dikkati çeken Işık, 27 Mayıs darbesinin yapıldığı dönemde Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin 560 dolar, aynı dönemde darbe yapılan Güney Kore'de ise kişi başına düşen milli gelirin 200 dolar olduğunu anlattı.
Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin, söz konusu dönemde Güney Kore'ye göre yaklaşık 3 kat fazla olduğunu ifade eden Işık, şunları söyledi:
"Bugün Türkiye'de kişi başına milli gelir, yakında büyümeyle birlikte açıklanır, 11 bin dolar civarında olacak. Güney Kore'de kişi başına düşen milli gelir ise 35 bin dolar. Ne oldu da Güney Kore, Türkiye'nin üçtebiri düzeyinde milli gelire sahipken şu anda 3 katını geçen bir milli gelire sahip oldu. Aslında yarını doğru kurgulamak için bu soruya doğru cevap vermek zorundayız. Türkiye'de ne oldu? Maalesef Türkiye'nin belki jeopolitik konumu veya başka sebeplerle kendi içinde yaptığı hamleler sürekli kesintiye uğradı veya uğratıldı."
"Bu ülkenin birikimi yok, biz bir şeyden anlamayız" iddialarının gerçek dışı olduğunu dile getiren Işık, şöyle konuştu:
"Türk kafası bunları basmaz, Türk aklı bu işe çalışmaz, asla doğru olmayan laflardır. 1961 yılında devrim otomobilini yapmış bu ülke. Hem de 2 tane yapmış, hadi birine benzin koymayı unuttuk, ikincisiyle dönemin devlet başkanı Cemal Gürsel, tören alanını selamlamış, Anıtkabir etrafında tur atmış, arama çalışıyor benzini de var. Sonra araba garaja çekilmiş ve belgesel yapılana kadar unutulmuş. 'Türk aklı otomobil yapamaz' diye bir şey yok, yapar. Peki neden yapmamışız. Güney Kore başarı öyküsünü yazmış da biz yapamamışız. Biz, uzun yıllar enflasyonist ekonominin cenderesinden çıkamamışız. 2002'den sonra bu şeyi ortadan kaldırdık. Enflasyon, Türkiye'de artık ekonomik davranış biçimi olmaktan çıktı."
-"Etki Değerlenme Daire Başkanlığı kurulacak"
Türkiye'de büyük şirketlerin lisanslı üretimi yeterli gördüğünü ifade eden Işık, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin 1928'den beri otomobil üretimi var. Yabancı marka lisansıyla üretim yapılıyor. Biz kendi markamızı üretme noktasında bir gayretin içine girmemişiz. Dünyada en kaliteli araçların üretildiği ülkelerden biri Türkiye. Ciddi bir kültürümüz var ama kendi markamızı oluşturamamışız. Türkiye 2002'de 36 milyar dolar ile aldığı ihracatı 152 milyar dolara getirdi. Bu, önemli oranda sistem geliştirmekle, ürün geliştirmekle, verimliliği artırmakla elde edilen bir başarı."
Verilen desteklerin ülkeye dönüşünü belirlemek, etki değerlendirmesini yapabilmek amacıyla Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğünde bir daire başkanlığını kurulacağını ifade eden Işık, "Etki Değerlenme Daire Başkanlığı olarak verdiğimiz her desteğin etki değerlendirmesini yapacağız. Bana göre Ar-Ge'de bizim en önemli eksiğimiz Ar-Ge bütçesinin veya desteklerinin ülkeye dönüşünü orta ve uzun vadede takip etmemek veya el yordamıyla bu işleri götürmek. Bunun kamu içinde sistematik olarak takibini Ar-Ge ekosisteminin sağlığı açısından olmazsa olmaz olarak görüyoruz. Bununla ilgili ilk adımı atıyoruz" diye konuştu.
- "Kamu, üniversite, sanayi işbirliği çok önemli"
Işık, Türkiye'de Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin gelişmesi açısından kamu, üniversite, sanayi işbirliğinin çok önemli olduğunu belirtti.
Ar-Ge merkezlerinin performans endekslerini ilk kez çıkarttıklarını bildiren Işık, şunları kaydetti:
"4 Mart'ta Kocaeli'de Ar-Ge merkezleri performans endekslerini açıklayacağız. Türkiye'nin ilk 500 sanayi kuruluşunun temsilcilerini davet ettik. Türkiye'deki ilk 500 şirketinden sadece 68'inin Ar-Ge merkezi var. Bu bizim daha ne kadar yol almamız gerektiğini gösteriyor. Bir sonraki aşama olarak da ikinci 500'deki şirketlerimizin Ar-Ge'ye yönelik çalışmalarını destekleme noktasında onları özendireceğiz."
- "Bu sene verilecek doğrudan destek 1 milyar 576 milyon lira"
TÜBİTAK, KOSGEB ve Bakanlık olarak bu sene verilecek doğrudan desteğin 1 milyar 576 milyon lira olduğunu belirten Işık, "Arzu ederim ki yetmesin bu para. Ama nitelikli proje olsun. Diğer kurumların yaptığı desteklerle bu rakam daha da yükseliyor" dedi.
Kamu, üniversite, sanayi işbirliğini sağlama noktasında ciddi çalışmaları ve desteklerinin olduğunu anlatan Işık, şöyle devam etti:
"Üniversite öğretim elemanlarının özlük haklarında iyileştirme yapan çalışma Maliye Bakanlığında son aşamaya geldi, üniversite hocalarına performans bazlı ilave destek sağlamak, üniversitelerin döner sermayelerinin hem hocayı çalıştıracak hem de üniversiteyi sanayiyle çok daha fazla işbirliğine zorlayacak şekilde yeniden yapılandırmak istiyoruz. Yapmaya çalıştığımız 'kazan, kazan, kazan' öyle bir şey yapalım ki hem üniversite hocası kazansın hem üniversitenin döner sermayesi kazansın hem de bundan dolayı sanayi kazansın bunların toplamından da ülke kazansın. Böyle bir kurgunun üzerinde çalışıyoruz. Bazı adımlar atıldı."
Işık, Türkiye'nin ihracatını artıracak Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını sonuna kadar destekleyeceklerini kaydetti.