Dolar

34,8759

Euro

36,7527

Altın

3.039,68

Bist

10.139,61

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu:

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu:

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-02-25 20:38:27

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu:
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, "İktidar ve muhalefet, gelin, gizli tanıklığı kaldırın, ses bantlarının ve dijital verilerin tek başına delil olmasına son verin, yurttaş bundan yararlansın, siz de arada yararlanın" dedi.

Ege Genç İşadamları Derneğince Hilton Otel'de düzenlenen "69. Ege Toplantısı"na girişte gazetecilerin sorularını yanıtlayan Feyzioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen ses kaydını dinlediğini belirtti.

Kaydın gerçekliğine ilişkin bilimsel incelemenin ardından sonuçların kamuoyuna bildirilmesini beklediklerini dile getiren Feyzioğlu, şunları söyledi:

"Kaydın içeriği doğruysa, vahim. Bunun altında ülkenin başbakanını yasa dışı yoldan dinlemeyi dahi beceren bir yapı varsa, vahim, bu herkesin, her rahatsızlık veren kişinin de rahatlıkla dinlenebileceği, yatak odalarına istenilen kasetlerin konulabileceği anlamına gelir. Bu da pek çok şeyi açıklar yani siyasetin kasetle şekillendirilmesinde bir perde, ortadan kalkar. Dinlenin kişinin Başbakan olması, Türkiye'de yaşayan her bireyin, kim olursa olsun dinlenebileceği ve dinlendiği anlamına gelir. Bu, Türkiye'nin üzerinde bambaşka bir gücün varlığını göstermesi anlamında önemlidir."

"İktidar, yakın zamanda arka arkaya dikta kanunları diyebileceğimiz kanunlar çıkararak, tutuştukları iç savaşta bir mücadele yöntemi belirlemiştir" görüşünü ileri süren Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"HSYK'yı Adalet Bakanına bağlamak, interneti sansürleme yetkisini TİB Başkanına verme ve her yurttaşın internetteki tüm işlemlerini 2 yıl boyunca saklamak suretiyle istediği zaman keyfi şekilde kullanma gücü ve MİT'i uluslararası istihbarat alanından neredeyse çekip, yurttaşlar üzerinde hafiyelik teşkilatına dönüştürmek, yani Abdülhamid dönemi hafiyelik teşkilatını 21. yüzyılda kurmak... Bu 3 kanun, siyasi iktidarın giderek daha da despotlaştığını ve buna mazeret olarak da cemaatle yürüttüğü mücadeleyi ve cemaatin operasyonuna karşı meşru müdafaa halinde olduğunu ifade etmektedir. Tüm hak ve hürriyetleri askıya alan, bu ülkede yaşayan kimseye hukuki güvenlik hakkı tanımayan bu dikta kanunlarını, sadece 'Cemaatle mücadele ediyoruz' diye kabul edilmesi mümkün değildir."

HSYK'nın Kopenhag, Venedik Komisyonu kriterlerine uygun hale getirilmesini, mücadelenin yapıcı yöntemi olduğunu ifade eden Feyzioğlu, şunları söyledi:

"Muhalefet, mücadelenin yapıcı yöntemini, yurttaşların menfaatini koruyacak şekilde koymakla yükümlüdür. İktidara, 'Devlet içinde yapılanmış her türlü illegal güçle mücadelenin yöntemi yargıdır, bunun için bağımsız yargıya ihtiyaç vardır. Sen bağımsız yargı istiyorsan, ben yöntemini koyuyorum, bunu kabul edersen HSYK'yı değiştiririm' dersin. Fakat düne kadar 'hayır' dedikleri HSYK'ya bugün sahip çıkma şeklindeki yaklaşım, kuşkusuz zig zaglı bir çizgi izlenimini maalesef vermektedir ve güvenilirlik sorunu yaratmaktadır.

Aynı şekilde düne kadar belli davalarda sahte deliller ürettikleri iddiasıyla ciddi şekilde hedefe konulmuş bazı savcıların, yine muhalefet tarafından 'Yolsuzluk soruşturması yapıyorlar' diye kahraman ilan edilmesi ve onların görev yerlerinin değiştirilmesine de 'Yargı bağımsızlığına müdahale ediliyor' diye karşı çıkılması, toplumda zihinleri karıştırıcı etki yaratmaktadır. Yapılması gereken, HSYK'yı evrensel standartlarda tarafsızlaştırmak ve bağımsızlaştırmak."

-"Oynanmış ses bantları ve dijital verilerden binlerce kişinin canı yandı"

Metin Feyzioğlu, iktidarın, "ortaya dökülmesini muhtemel gördüğü kaset ve ses bantlarının yayılmasını önlemek için sansürleme yetkisi"ni aldığını öne sürerek, bunun çok kısa vadeli tedbir olduğunu, kayıtların başka yollardan internete sürülebileceğini kaydetti.

Bugüne kadar gizli tanık ile oynanmış ses bantları ve dijital verilerden binlerce kişinin canının yandığını ifade eden Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İktidardan yarın öbür gün ayrıldıklarında, karşılarına bugün zulme uğrayanların zulme uğramalarında en büyük etken olan gizli tanıkların çıkmasını istemiyorlarsa, karşılarında savcıların iddianamelerinde o ses bantlarını görüp, 'Bunlar sahte' ya da 'Bunların üzerinde oynanmış' diye mahkemelere anlatmak istemiyorlarsa, iktidar ve muhalefet, gelin, gizli tanıklığı kaldırın, ses bantlarının ve dijital verilerin tek başına delil olmasına son verin, yurttaş bundan yararlansın, siz de arada yararlanın. Yurttaş için adil yargılama getirirseniz, kendiniz için de adil yargılama getireceksiniz.

Gelin, dediydi demediydi, yaptı yapmadı demeyelim, iktidarı muhalefetiyle mevcut yapıya yüzde 100 karşı olmak veya sahiplenmek yerine, evrenseli yakalayarak, herkes için güzeli yakalayacak fırsatı yakalayalım. Bizzat Başbakan ve yakın çevresi 'Kumpas kuruldu, aydınlara, silahlı kuvvetlere kumpas kuruldu, yargıya çeteler yuvalandı, bundan bu kararlar verildi' cümlelerini sarf ettikten sonra, zindanların daha da dar gelmeye başladığı insanların eziyetini, adil yargılamayla sonlandırın. Siyasilerin, yurttaşların menfaatlerini dikkate almasını tavsiye ediyorum yoksa yurttaş, kendi menfaatlerini dikkate alacak."

Feyzioğlu, gelinen süreçte hukuk devletine dönüşten başka çare kalmadığını vurgulayarak, "Baskı, tepkiyi getiriyor, tepki daha büyük baskıyı getiriyor ve Türkiye, giderek yönetilmesi son derece zor ve herkes açısından hukuki güvenliği tehlikeye düşmüş bir ülkeye dönüşüyor. Çözüm, hukuk devletidir. Aksi takdirde kutuplaşma daha da artacak, içine düştüğümüz risk, daha da büyüyecektir. Türkiye'yi hukuk devleti ve demokrasiye dönüştürmek zorundayız. İnatlaşmanın, kutuplaşmanın son bulması lazım. Tüm siyasi partilerin kendilerine göre sorumlulukları vardır" diye konuştu.

Bir soru üzerine herkesin, birbirinin dinleme listesini yayınladığını öne süren Feyzioğlu, "Yıllardır bunu söylüyorduk. İşte çıktı, varmış. Bütün kirli çamaşırlar dökülmeye başladı. Bunlar, bildiğimiz şeyler" dedi.

Haber Ara