Başbakan Erdoğan, Memur-Sen tarafından düzenlenen "Medeniyet, İnsan, Demokrasi ve Şehirler" konulu "Büyük Türkiye Buluşması"nda yaptığı konuşmada, etkinliğin tüm Türkiye için hayırlı olmasını dileyerek, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu'ya bugüne kadar sürdürdüğü emek mücadelesi, Türkiye'nin ekonomisi ve demokrasisine verdiği destekten dolayı teşekkür etti.
Memur-Sen'in kurucusu Akif İnan'ı "değerli şair ve mütefekkir, ağabeyimiz, güzel insan" diyerek yad eden Başbakan Erdoğan, İnan'ın "Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde / Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu / Varıp eşiğine alnımı koydum / Sanki bir yer altı nehri çağlıyordu / Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde / Götür Müslümana selam diyordu / Dayanamıyorum bu ayrılığa / Kucaklasın beni İslam diyordu" dizelerini okudu.
Akif İnan'ın barışa, huzura ve özellikle de çok sevdiği Mescid-i Aksa'ya hasret içinde hayatını kaybettiğini, her şair gibi arkasında unutulmaz dizeler bıraktığını anlatan Başbakan Erdoğan, "Ama birçok şairden farklı olarak arkasında bir de mücadele hem de en kutsal mücadeleyi, emek mücadelesini bıraktı. Kurduğu, temellerini attığı, istikametini çizdiği Memur-Sen işte o mücadelenin adı oldu. Tekrar kendisini rahmetle yad ediyor, mekanı inşallah cennet olsun diyorum" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Memur-Sen'in kurulduğu günden itibaren emeğin, ekmeğin, hakkın ve milli iradenin, demokrasinin, barışın mücadelesini verdiğini anlatarak, şöyle devam etti:
"1995 yılında mütevazi imkanlarla, samimi hissiyatla kurulan Memur-Sen Türkiye'nin en büyük konfederasyonu olarak çalışma hayatımızda barış ve diyaloğun öncüsü oldu. Burada Memur-Sen'e kurulduğu günden beri kararlılıkla, sabırla ve samimiyetle sürdürdüğü mücadele için ayrıca teşekkür ediyorum. 28 Şubat'ta, dimdik duran Memur-Sen'e ve yönetimine teşekkür ediyorum. Vesayetçi sisteme, çetelere, mafyaya, cuntalara karşı verdiğimiz mücadelede hep yanımızda oldunuz, bundan dolayı hakkı savunan Memur-Sen'e teşekkür ediyorum. Memurların hak mücadelesinden Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine, 2010 halk oylamasından eğitim reformuna, başörtüsüne özgürlükten ekonominin büyümesine kadar her alanda gösterdiğiniz dirayet için, verdiğiniz destek için sizlere en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Tıpkı, merhum Akif İnan gibi, medeniyet havzamızı kucaklayan bir ufka sahip olduğunuz için Filistin'den Myanmar'a, Pakistan'dan Somali'ye, Mısır'dan Süriye'ye kadar insani değerlere, vicdana, hakka ve hukuka sahip çıktığınız için, İslam coğrafyasının sızısını yüreğinizde hissettiğiniz ve gereğini yaptığınız için sizlere teşekkür ediyorum. Özellikle 17 Aralık darbe sürecinde eğilmediğiniz, bükülmediğiniz, dimdik durduğunuz için 5 Aralık'ta Türkiye'nin saygın sivil toplum örgütleriyle ahde vefanızı haykırdığınız için sizlere tek tek teşekkür ediyor, Allah hepinizden razı olsun diyorum."
Başbakan Erdoğan, salonda bulunanların bir kısmının 12 Eylül öncesi süreci, darbeyi ve sonrasını yaşadıklarını, bir çoğunun 28 Şubat sürecini adeta iliklerine kadar yaşadığını, Genç Memur-Sen üyelerinin o günleri yaşamadığını, tecrübe etmediğini, ama onların da son 12 yılda AK Parti'ye yönelik darbe girişimlerini, saldırıları, sabotaj ve ithamları yaşadıklarını söyledi.
Son zamanlarda da hep birlikte 17 Aralık başarısız darbe sürecinin yaşandığını, milli iradeye, demokrasiye yönelik bir saldırıya şahit olduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Darbeler Türkiye'nin değişmez kaderi değildir. Darbeler her 10 yılda, 15 yılda Türkiye'yi esir alan, Türkiye'yi durduran, Türkiye'yi adeta donduran bir değişmez talih değildir, bir kısır döngü değildir. Eğer sizler gibi dik duran birileri olursa, eğer yüreğini ortaya koyacak kadar cesur birileri olursa, eğer her tehdidi göze alıp demokrasiyi ve milli iradeyi namusu bilip darbelere karşı tavır koyan birileri olursa inanın bu ülkede hiç kimse darbeye teşebbüs edemeyecektir" diye konuştu.
AK Parti iktidarının 12 yıldır hep birlikte bunun mücadelesini verdiğini, adeta bir kısır döngü gibi her 10 yılda Türkiye'yi darbelere mahkum etmek isteyenlere karşı yürekli bir mücadele sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hükümetimiz kurulduktan sonra kirli bir takım darbe senaryoları yazdılar. Biz, o senaryoları bozduk, faillerini de hukuka teslim ettik. Alışmışlardı 16 ayda bir bu ülkede hükümet kurulsun, çok partili dönemde ortalamaya aldığınız zaman bize kadar bu ülkede 16 ayda bir hükümet kurulur, hükümet giderdi. Bizimle beraber Türkiye'de hükümetler normale döndü. Bunu bu ülkeye biz getirdik. 16 aylık hükümetlerle bir ülkede istikrar olur mu, bir ülkede ekonomi, demokrasi gerçekten yerli yerine oturur mu? İşte oturmuyor, oturmadığı için de mafyalar, çeteler çıkıyor istedikleri gibi hükümet kuruyor, istedikleri gibi hükümetleri indiriyorlardı.
Partimizi kapatarak, bize cumhurbaşkanı seçtirmeyerek, milli iradeyi çiğnemek istediler. O tuzağı da millet giderek bozdu. Danıştay saldırısıyla bir kez daha milli iradeye, demokrasiye savaş açtılar, o oyunu da bozduk. Provokasyonu aydınlattık ve faillerini hukuka teslim ettik. Önce 'iltica' dediler, sonra alakası yokmuş, failleri ortaya çıktı. Bunu kabullendiler. 17 Aralık darbe girişimi de aynı hevesle, aynı gayeyle, aynı niyetle yapılmak istendi. Seçilmiş bir hükümet, bürokrasi içindeki bazı paralel yapılar kullanılmak suretiyle esir alınmak, etkisiz hale getirilmek istendi. Millet iradesiyle, sandıkla, milletin mührüyle göreve gelmiş bir hükümet, iftirayla, komployla, şantajla yıpratılmak istendi. 12 yıl boyunca nasıl dik durduysak, işte bu son darbe girişiminde de dimdik durduk ve duracağız. Bunlara boyun eğmedik, eyvallah demedik, sizlerin bize verdiği emanete, 'alın sizin olsun' diyerek, ihanet etmedik. Hem bizim hem milli kurumlarımıza, milli değerlerimize tüm bunlara yapılan saldırıların tamamına, bizler bu saldırıları yapanlara karşı göğüs gerdik, tamamını hamdolsun püskürttük."
(Sürecek)