Yaklaşık 2,5 yıl önce, Suriye'nin Tartus kentine bağlı Banyas ilçesinden kaçarak Türkiye'ye sığınan Huzeyfe (50), AA muhabirine yaptığı açıklamada, henüz lise öğrencisiyken konulduğu cezaevinde 12 yıl kaldığını bildirdi.
Cezaevinde maruz kaldığı ve tanık olduğu işkenceyi, üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen unutamadığını aktaran Huzeyfe, ülkesindeyken hayal ettiği kitabı 20 yıl sonra Türkiye'de yazma fırsatı bulduğunu ifade etti.
"Duvarların arkasındaki Tedmur" adlı kitabında cezaevinde tanık olduğu işkenceyi anlattığını belirten Huzeyfe, şöyle konuştu:
"Henüz 15 yaşında lise öğrencisiyken ders tahtasına Kelime-i Tevhid yazdığım için soruşturma geçirip takibe alındım. Bu olaydan yaklaşık 3 yıl sonra 1980 yılında askeri mahkemede tutuklanarak Şam'da bir cezaevine konuldum. Suriye'de o dönem yaşanan ayaklanmaların başlarıydı. Hafız Esed döneminde dindar insanlar baskı altındaydı. İnsanlar, Namaz kılıyor mu, Kur'an okuyor mu, camiye gidiyor mu? diye takip edilirdi. Bu insanlar Baas rejimi tarafından terörist olarak görülüyordu. Şam'daki cezaevinde kaldığım 5 ay süreyle işkence gördüm. Cezaevinde benim gibi binlerce insan gördüm. Hepsi benim gibi namaz kılmak, Kur'an okumak gibi suçlardan cezaevine atılmış. Burada gördüğümüz işkence aklımızın ucundan dahi geçmiyordu. Haftada 2 gün insanlar asılmaya götürülüyordu. Sağ kalanları Humus'un Tedmur ilçesindeki cezaevine götürdüler. Tedmur'daki işkenceler daha fazlaydı. Binlerce insan öldürüldü. Ancak dışarıya hiçbir resim, bilgi çıkamazdı. Eğer bir asker dışarıya bilgi verirse onu da asarlardı. Bende bu idamların birçoğuna canlı şahit oldum. Kendi ülkemizde böyle işkenceler göreceğimizi tahmin bile etmiyorduk."
- "AA'nın yayınladığı işkence fotoğraflarındakinin aynısı yapıldı"
Tedmur Cezaevi'nde akla gelebilecek her türlü işkencenin yapıldığını dile getiren Huzeyfe, insanların uzun süre aç ve susuz bırakıldığını kaydetti.
Anadolu Ajansı tarafından yayınlanan Suriye'deki işkence fotoğraflarını gördüğünde şaşırmadığını ifade eden Huzeyfe, "O resimlerde görülenler gibi yüzlerce insan vardı. 8 kişiye günde 1 yumurta verilirdi. 200 kişi bir odada kalır, kımıldayan, uykuya dalan dayak yerdi. Orada binlerce insanın kimisi hastalıktan, kimisi işkenceden, kimisi de açlıktan hayatını kaybetti" dedi.
Umutlarının tükendiği sırada, ölümü beklerken çıkan af sonucu serbest kaldığını bildiren Huzeyfe, o yıllarda yaşadıkları acıları yazıya dökmek bir kenara yakınlarına anlatmaya bile çekindiklerini söyledi.
Yıllar sonra ülkelerindeki iç savaştan kaçıp sığındığı Türkiye'de, gördüğü işkenceyi anlatabilmek için kitap yazmaya karar verdiğini aktaran Ömer Ahmed Huzeyfe, şöyle devam etti:
"Yaklaşık 1 yıl önce bu kitabı yazmaya karar verdim. Boş zamanlarımda, işkence gören kişi ve gördükleri işkence şekillerini yazdım. 100'e yakın işkence anısı bu kitapta yer alıyor. Hepsini yazacak olsam kitap 500 sayfayı aşacaktı. Suriye'de yaşananların kalıcı olarak gelecek nesillere aktarılması ve unutulmamasını istedim. Arapça olarak yazdığım kitap, 50 adet bastırıldı. Kitabımı Türkçe ve İngilizce'ye de çevirmeyi planlıyorum. Suriye'deki işkence fotoğraflarının tüm dünyada yayınlaması, kitaptaki anılarımı bir bakıma doğruladı. Beşşar Esed'in, babası Hafız Esed yolunda gittiğini herkes gördü."