İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesinin kararında, 10 Şubat 2014 tarihinde istanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/120653 soruşturma dosyasının derhal gönderilmesi için müzekkere yazıldığı ve aynı gün dosyanın mahkemeye ulaştırılmasının ardından incelendiği belirtilerek, mahkemece taleplerle ilgili yapılan duruşmaya, şüpheliler Rıza Sarraf, Süleyman Aslan, Salih Kaan Çağlayan, Umut Bayraktar ve Onur Kaya'nın avukatlarının katıldığı aktarıldı.
- Savcı Aydıner: "Yeni deliller var"
Şüpheliler hakkında İstanbul 25. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 20 Aralık 2013'de tutuklama kararı verdiği ve şüpheli avukatlarının bu karara Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 108/2. maddesi gereğince itiraz ederek tahliye talebinde bulundukları belirtilen kararda, taleplere ilişkin görüşü sorulan soruşturma savcısı Ekrem Aydıner'in, "yeni delillerin toplandığı, delillerin niteliğine göre şüphelilere atılı suçların vasfının değişme ihtimalinin ortaya çıktığının anlaşıldığı, buna rağmen henüz deliller tam olarak toplanamadığından tahliye taleplerinin, delillerin toplanmasından sonra değerlendirilmesinin uygun olacağı" şeklinde mütalaada bulunduğu bilgisi verildi.
Şüpheli avukatlarının yazılı savunmalarına da yer verilen kararda, Süleyman Aslan'ın avukatı Ersan Şen'in, "Tutukluluğun şartları oluşmamıştır. Tahliyemizi talep ederiz" ifadesini kullandığı aktarıldı.
- "İletişimin tespiti yoluyla elde edilen deliller, tek başına delil mahiyetinde değil"
Mahkemenin kararında, "Yapılan inceleme ve değerlendirmelerde, şüpheliler hakkındaki delillerin çoğunluğunun CMK'nın 135. maddesi gereğince iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve CMK'nın 140. maddesi gereğince teknik araçlarla izleme ve neticesinde, görüntülerin kayda alınması yoluyla elde edildiği, iletişimin tespiti yoluyla elde edilen delillerin tek başına esasa ilişkin olarak delil mahiyetinde bulunmadığı, yan deliller, olgu ve bulgularla desteklenmesi gerektiği kanaati oluşmuştur" denildi.
Buna ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 3 Temmuz 2007 tarihli kararıyla, "Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 14 Nisan 2006'da verdiği bir kararı irdelediği ve CMK'nın 138. maddesine göre tesadüfen elde edilen kanıtın, soruşturma ve kovuşturma aşamasında kullanılamayacağı" kanaatinde bulunduğu belirtilen kararda, şu ifadeler kullanıldı:
"İletişimin tespiti, dinlenilmesi ve CMK'nın 140. maddesi gereğince teknik araçlarla izleme ve görüntü alınmasına takılan bazı kamu görevlileri hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasının Anayasa ve ilgili kanunlarca belli olduğu, Anayasa'nın 83 ve 100. maddesi ve buna bağlı olarak ilgili mevzuat hükümlerince soruşturma ve kovuşturmaya başlanması yerine, yürütülen genel soruşturma dosyası içinde tesadüfen elde edilen delil ve görüntü karşısında soruşturmanın durdurulup, belirtilen hükümler çerçevesinde işlem yapılması için kolluk görevlilerince Cumhuriyet Başsavcılığına derhal haber verilmesi ve savcılıkça ilgili kanun hükümlerince işlem yapılması için yetkili birimlere bildirimde bulunması yerine, soruşturmaya devam edildiği, kamu görevlileri hakkında mahkeme kararı olmaksızın CMK'nın 135. maddesi gereğince iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve CMK'nın 140. maddesi gereğince teknik araçlarla izleme ve görüntü alındığı ve neticesinde elde edilen bulgu, tespit ve görüntülerin kanunun amir hükmüne rağmen dosya içinde delil olarak konulduğu ve kullanıldığı, söz konusu elde edilen delillerin hukuka uygun olup olmadığının tespiti, dava açıldığı taktirde kovuşturmayı yürüten mahkemeye ait olmak üzere hakimliğimizce hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu yönünde kanaat oluşturmuştur."
- "Yargıtay ceza dairelerinin belirlediği kriterler ayrı ayrı değerlendirildi"
Tutuklama kararı verilen suçlar yönünden TCK'nın ilgili maddelerinin değerlendirilmesinde, "suç işlemek için örgüt kurmak" suçunun TCK'nın 220. maddesinde düzenlendiği ve bu maddede belirtilen kıstaslarla Yargıtay ceza dairelerinin uygulamaya ilişkin belirlediği kriterler nazara alınarak, dosya içindeki delillerin ayrı ayrı irdelendiği kaydedilen kararda, "rüşvet" suçu yönünden de şu değerlendirmelere yer verildi:
"TCK'nın 252. maddesinde belirtilen 'rüşvet' suçunun düzenlemesine göre, görevin ifası ile ilgili bir işi yapması veya yapmaması için doğrudan veya aracılar vasıtasıyla bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlama kıstaslarının getirildiği, söz konusu kıstasların mahkeme ve Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, bir işin yapılmasından maksat, menfaat karşılığında hukuka uygun bir işlemin yapılması, bir işin yapılmamasından maksat ise menfaat karşılığında hukuka uygun bir işlemin yapılmamasını ifade ettiği, aksi durumda suç vasfının değişeceği ve TCK'nın başka maddelerinde düzenlenen suç veya suçları oluşturacağı değerlendirilmektedir."
- "Aslan ile ilgili deliller toplandı"
Şüphelilerin emniyet ve sorgu hakimliğindeki savunmaları ile istanbul Cumhuriyet Başsavcılığındaki, "Ben emniyette ifade vermiştim. Tekrar ediyorum, ekleyeceğim bir husus yoktur" şeklindeki beyanlarının değerlendirildiği anlatılan kararda, "Şüpheli Süleyman Aslan'ın gerek kolluk ve gerekse sorgu hakimliğindeki savunmaları, evinde yapılan usulüne uygun arama kararına istinaden ele geçirilen paraların miktarı, savunmadaki paraların kaynağına ilişkin beyanları, dosya içinde bulunan havaleye ilişkin banka dekontu, tutuklama kararından sonra dinlenilen tanıkların beyanları incelendiğinde, şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, açıklanan nedenlerle suç vasfının değişme ihtimali dikkate alınmıştır" denildi.
Diğer şüpheliler Abdullah Happani, Mohammadsadegh Shıshehgarkhaneh, Ahmet Murat Öziş, Onur Kaya ve Umut Bayraktar üzerinde atılı suçun vasıf ve mahiyeti, faillik durumlarının değişme ihtimali ve mevcut delil durumunun dikkate alındığı kararda, bu şüphelilerin tutuklu kalmalarının mağduriyetlerine sebebiyet verme ihtimali bulunduğu ifade edildi.
Kararda, şüpheliler Rıza Sarraf, Barış Güler ve Salih Kağan Çağlayan ile ilgili de, üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, bu şüpheliler hakkındaki delillerin tam olarak toplanmamış olması ve kaçma ihtimallerinin dikkate alındığı belirtilerek, bu kişilerin tutukluluklarının devamı yönünde karar verildiği anlatıldı.