Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Ben de cemaate ambargo koyuyorum'

Gülen Cemaati, 17 Aralık operasyonundan sonra, polis-yargı darbesinin karşısında yeralan yazarlara ambargo uyguladı. Kitapları dağıtılmayan yazarlardan biri de Nurculuk hareketinin önemli isimlerinden Yavuz Bahadıroğlu. Bahadıroğlu 17 Aralık operasyonunu, iktidara darbe girişimini ve ambargoyu anlattı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-02-06 12:06:01

'Ben de cemaate ambargo koyuyorum'

Niyazi Birinci ya da romanlardaki adı ile Yavuz Bahadıroğlu… Nurculuk hareketinin günümüzdeki en önemli isimlerinden biri. Romanları, konferansları, radyo programları ile yüzbinlerce insana ulaşıyor.

Yavuz Bahadıroğlu'nun son kitabına geçtiğimiz günlerde bir ambargo uygulandı. Gülen Cemaati'ne yakınlığı ile bilinen bir kitap satış ve dağıtım şirketi Bahadıroğlu'nun kitaplarını dağıtmama kararı aldı. Aslında bu karar sadece Yavuz Bahadıroğlu ile sınırlı değildi. Gülen Cemaati ile aynı dini gelenekten gelen Metin Karabaşoğlu ve Senai Demirci başta olmak üzere birçok yazar bu ambargodan nasibini aldı.

Biz de ambargonun nedenlerini, 17 Aralık darbesini ve Gülen Cemaati- AK Parti kavgası meselesindeki görüşlerini almak üzere Yavuz Bahadıroğlu'nun kapısını çaldık. Yıllardır aralıksız program yaptığı radyosunda, canlı yayından çıkarak sorularımıza bütün açıklığıyla cevaplar verdi.

BANA AMBARGO KOYANLARA BEN DE AMBARGO KOYUYORUM!


-Yavuz Bey, isterseniz bu ambargo meselesinden başlayalım. 40 yıllık bir yazarlık geçmişiniz var. Sanırım ilk kez böyle bir ambargo ile karşılaşıyorsunuz. Gülen Cemaati ile geride kalan bu 40 yıl içerisinde kişisel olarak da grup olarak da bir sorun yaşadığınızı hatırlamıyorum. Gülen Cemaati'nin ekran yüzlerinden biri olan Cemal Uşşak da aslında sizin de içinde bulunduğunuz grubun içinden yetişen bir isim. Dolayısıyla bir ay öncesine kadar Gülen Cemaati ile hiçbir sorun yaşamamıştınız. Son bir ay içinde ne değişti?

Ambargo konusu hayatımızda önemi olan bir mesele değildir. Benim son kitabım 700 bin sattı. Bir yayın grubu satmış-satmamış benim derdim değil. Sorun şu; hem özgürlüğü savunacaksınız, hem hoşgörü dersi vereceksiniz, hem hiçbir farklı fikre, farklı görüşe tahammül edemeyeceksiniz. O ambargodan sonra görüşlerime eklediğim zaviye budur. Biz madem ki hoşgörü mimarlarıyız madem ki muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur. O zaman muhabbet duygusu bütün sınıfları kuşatmalı, yani biz gayrimüslimlere gösterdiğimiz saygı ve hürmeti birbirimize göstermezsek nasıl söylemimiz insanı olabiliriz ki?

Beni 3 kelime çok rahatsız eder. Yasak, sansür ve ambargo. Mesela "abi biz seni seviyoruz ama işte bir yerlerden baskı var kitaplarını satamayacağız, kusura bakmayın" deselerdi tek kelime etmezdim. Satıp satmamakta özgürsünüz der geçer giderdim. Ben başka grupları da eleştiriyorum ama hiçbiri bana ambargo koymayı düşünmedi. Yazarın görevi yazmaktır, ben yazdığım zaman benim işim biter. Nerede satılıyor, nasıl satılıyor beni alakadar etmez.

Benim umurumda değil. 5000 kitap fazla satacaktı da satmadı der geçer giderim, çok derdim değil. Beni acıtan taraf o ambargo. Fikrini beğenmediniz insanın fikirlerine ambargo koymak nedir? O zaman bende size ambargo koydum ne var bunda...

HEDEF ERDOĞAN'SIZ BİR AK PARTİ

-Size karşı uygulanan ambargonun doğrudan 17 Aralık operasyonu ve sonrasında yaşanan süreçle ilgili olduğu herkes tarafından biliniyor. Ayrıca Mehmet Fırıncı ağabeyin Cemaati eleştiren açıklamaları nedeniyle grubunuza yönelik bir tavır alındığını da anlayabiliyoruz. Bu konuda sizin görüşünüzü merak ediyorum. 17 Aralık soruşturması sizce bir operasyon mu?

Zamanlama açısından son derece manidar. Üst üste 3 seçimin yapılcağı bir döneme bu hükümetle girmemek ve dolayısıyla cumhurbaskanını da belirlemek maksadınında matuf oldugunu düşündürecek cok veri var.

-17 Aralık operasyonunun hedefi kimdi sizce?

Hedef başlangıçta Tayyip Erdoğan'sız bir AK Parti idi. Gezi eylemlerinden bu yana Tayyip Erdoğan'sız bir AK Parti projesi dillendiriliyordu. 2. Abdulhamid için de muhalefet aynı eleştirileri yapıyordu. Onun baskıcı bir diktatör olduğunu iddia ediyorlardı. Bugün olduğu gibi İstihbarat Sistemindeki dengeleri değiştirmekle suçluyorlardı. Erdoğan'ın başına gelenlerin benzeri Abdulhamid'in de başına gelmişti.

FETHULLAH HOCA BAŞBAKAN'A "O ARKADAŞ" DEMEMELİ

Bir de üslup sorununa dikkat çekmek istiyorum. "O arkadaşı yanlış enforme ediyorlar" deniliyor. O arkadaş burada başbakan oluyor. Birbirinize karşı düsman degiliz, farklı fikirlerimiz olabilir. Bunu kişisel bir travmaya dönüştürmenin anlamı yok. Başbakanın sıfatı Başbakandır. hükümetin başıdır. Onun dışındaki ismlerle tanımlamak en azından nezaket kurallarını sıkıştırır. Yakışmaz bize.

SENİN GÖREVİN HÜKÜMETİ DÜŞÜRMEK DEĞİLDİR


Bediüzzaman Hazretlerinden bir örnek vermek istiyorum. Bediüzzaman iyi duygulardan kötü neticelerin hasıl olabileceğini söylüyor. Siz çok iyi bir duyguyla yola çıkarsınız, bir defa hedefiniz meşru olacak diyor. Vasıtanızda meşru olacak. Meşru hedefe gayri meşru araçla gidilmez. Benim hedefim meşrudur çok güzel şeyler yapacağım milletin geleceğine hizmet edeceğim ama şu hükümeti de düşüreyim, bu başbakanı yok edeyim demek meşru değildir. Çünkü senin görevin o değildir.

BİR KAMU GÖREVLİSİ EMRİ BAŞKA YERDEN ALIYORSA O ARTIK DEVLETİN MEMURU DEĞİLDİR!

-Hükümeti düşürecek güçte bir yapının olduğunu mu söylüyorsunuz?

Devlet hiyerarşisi içerisinde yer alan kurumlar ve kişiler hakim olur savcı olur kim olursa olsun devlet hiyerarşisine tabidir. Bir üstüne bilgi vermiyor da eğer başka merkezlere bilgi veriyorsa, bir üstünden alması gereken talimatı başka yerlerden bekliyorsa, bu devletin savcısı devletin hakimi devletin polisi değildir. Bu paralel yapı işte buna diyoruz. Var ya da yok. Bu yapıyı bulup çıkarmak, tasfiye etmek devletin görevidir.

BAŞBAKAN'IN ÇIRAKLIK DÖNEMİNDE OLSAYDI HÜKÜMET YIKILMIŞTI

Peki bu darbe neden başarısız oldu?

Zamanlama hatası yaptılar. Bu darbe Başbakan'ın acemilik döneminde yapılsaydı ortalık tarumar olmuştu. Abdulhamid gibi bir adam bile "bıktım artık sizden" diyerek 33 yıllık iktidarı bıraktı "yeter ne haliniz varsa görün" dedi. Erdoğan da aynı şeyi söyleyerek çekip gidebilirdi. Erdoğan 10 yıldır bu ülkeyi sırtında taşıyor. Hakikaten sırtında taşıyor.

BU ÜLKE ERDOĞAN'I HAYIRLA YADEDECEK

AK Parti'yi yıkmak isteyenler görmüyor mu? Biz nereden geliyoruz. Başörtülü kızların üniversiteden kovulduğu, hatta ülkeden kovulduğu, Arap cahiliyesinde olduğu gibi fiziksel anlamda olmasa bile sosyal manada diri diri toprağa gömüldüğü dönemlerden geçtik. Şimdi başörtülü milletvekillerini, bakanları konuşuyoruz. Bu bile bir hükümetin, bir Başbakan'ın hayırla yad edilmesine değer bir olgudur. Diyelim AK Parti'yi yıktınız. Yerine bir koalisyon hükümeti kuruldu. Elinize ne geçecek?

-AK Parti'nin oy oranı hakkında değişik tartışmalar var. Sizce son operasyonun seçmen tercihlerine bir etkisi olmuş mudur?

Bu tartışma çıktı diye AK Parti'ye oy vermekten vazgeçen birini görmedim. Açıkçası oylarının artmaya devam ettiğini de görüyorum. Demek ki Türkiye artık hadiseleri doğru okuyabiliyor. O cahil zannettiğiniz insanlar bizden daha iyi görebiliyor. Hz. Peygamber müminin ferasetinden sitayişle bahsediyor. O saf cami cemaati dediğimiz insanların çoğunda böyle bir feraset saklı olduğunu ve netameli dönemlerde onun devreye girdiğini rahatlıkla görebiliyorsunuz.

BENİM BÜYÜTTÜĞÜM GRUPLAR, BENİM TERCİH ETTİĞİM HÜKÜMETİ DÜŞÜRMEK İSTİYOR

Bir de bazılarını çok rahatsız eden milli iradeye dikkat çekeyim. Benim cebimden verdiğim güçle büyüyen gruplar, benim tercih ettiğim hükümeti devirmeye çalışıyor. Böyle çatışma ortamlarında belirleyici unsur "oy"dur. Saldırıyı yapanlara bakacaksın siyaset kulvarından mı geliyor, seçilmişler mi? Nasıl belirlendiklerini bilmiyorum. Ama siyasetin ve hükümetin nasıl belirlendiğini biliyorum. Oylarla iktidar yapılıyor ve oylarla indiriliyor. Oylarla indirebildiğim insanların diktatöre dönüşmesi mümkün değildir.

SEÇİMLE GELMİŞ BAŞBAKAN'I, NASIL SEÇİLDİĞİ BELLİ OLMAYANLARA EZDİRMEYİZ!

Başbakan Erdoğan'ı zaman zaman eleştirdiğim yazılarım oldu. Ama bu süreç içinde Başbakan'ı tenkit etmiyorum, güç veriyorum. Benim gücüm ile ne olur? Ruhsal duasal güç veriyorum. Çünkü bu saldırıyı haksız buluyorum. Seçimle gelmiş bir Başbakan'ı nasıl belirlendiği belli olmayan gruplara ezdirirsek ahlaki sorun yaşamız oluruz . ben fila grubun başındaki adamı değiştirecek kudrette değilim ama Başbakanı değiştirebilirim.

BİR CEMAAT KİRLENİRSE ONU TEMİZLEYECEK MADDE YOKTUR

-Bir siyaset-vesayet kavgasına dönüşen son olaylarda çözümü nerede görüyorsunuz?


Siyaset geri adım atmaz. Siyasetin geri adım atışı bitişi anlamına gelir. Bunu herkes bilsin. Başbakan katiyen geri adım atmayacaktır. Burada kavgayı başlatanların geri atması gerekiyor. Bir barış talebinde bulunmaları gerekiyor bunun emareleri var. Siyaset kirlenirse siyasete bir şey olmaz, başka biçimde yoluna devam eder. Ama bir Cemaat kirlenirse onu temizleyecek hiçbir temizlik maddesi yoktur…





İSA TATLICAN / SABAH

Haber Ara