Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelen Zerrab'ın avukatı Yıldırım, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunduğu suç duyurusu dilekçesinde, "Kılıçdaroğlu'nun, partisinin 28 Ocak 2014 tarihli grup toplantısında, Zerrab hakkında alenen hakaret ve iftira içeren, aynı zamanda soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek ve adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs ederek suç teşkil eden ve masumiyet karinesini de aynı kasıt altında ihlal eden, medya aracılığıyla kitlelere ulaşan, etkileri halen devam etmekte olan sözler söylediğini" savundu.
- "O fotoğraf, devlet protokolü fotoğrafıdır"
"Kılıçdaroğlu'nun, basına açık toplantıda yaptığı konuşmada gündeme getirmeye çalıştığı konularla müvekkilinin şahsiyet haklarını çiğnemek suretiyle 'sözde' siyaset yaptığını ve konuşmasının tamamının suç teşkil eden sözlerden ibaret olduğunu" öne süren Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında gösterdiği fotoğrafın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı Trabzon Akyazı Spor Yerleşkesi ile Trabzonspor tesislerinin temel atma töreninde çekildiğini ve müvekkili Zerrab'ın, yönetim kurulu başkanı olduğu şirket ile Trabzonspor Kulübü arasında imzalanan sponsorluk sözleşmesi kapsamında doğal olarak orada bulunduğunu söyledi.
"Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafı, bir devlet protokolü görüntüsü olduğunu bildiği halde, gerçek dışı beyan, hakaret ve suç içerikli saldırılarına meşru zemin hazırlama gayesiyle gösterdiğini" öne süren Yıldırım, müvekkili Zerrab'ın da olduğu fotoğrafta Trabzonlu iş adamı Ali Ağaoğlu ile Trabzonspor Kulübü Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun da bulunduğunu belirterek, Kılıçdaroğlu'nun, fotoğraftaki Hacıosmanoğlu'ndan bahsetmemesinin suç işlemekteki kastını ortaya koyduğunu ileri sürdü.
- "Suçsuzluk karinesini ihlal etti"
Kılıçdaroğlu'nun, Zerrab ile ilgili, "Kim var burada, Rıza Sarraf var. Şu anda hapiste biliyorsunuz, bakanlara rüşvet veren" şeklinde beyanlarda bulunduğunu ve İstanbul merkezli operasyon soruşturmasında "şüpheli" olarak tutuklanan müvekkiliyle ilgili kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü ya da açılan bir dava bulunmadığını belirten Yıldırım, "Şüpheli (Kılıçdaroğlu), yaptığı bu açıklama ve kullandığı hitap tarzıyla suçsuzluk karinesini ihlal ettiği gibi, aynı zamanda adil yargılamayı da etkilemeye teşebbüs etmiştir. Şüpheli, tüm basın organlarında yer alan bu beyanlarıyla müvekkilimi toplum huzurunda işlemediği bir suçun faili olarak lanse etmiştir. 'İddia' kelimesini dahi kullanmaktan imtina eden şüphelinin bu tavrının hukuki himaye görebilmesi mümkün değildir" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun aynı açıklamasının devamında, 18 Nisan 2013'te MİT'in Başbakan'ın önüne üç sayfalık bir rapor koyduğundan bahsettiğini kaydeden Yıldırım, iddiaların aksine müvekkilinin suç işlediğine dair tespitler içerdiği iddia edilen böyle bir raporun asla bulunmadığını öne sürdü.
Avukat Yıldırım, şöyle devam etti:
"İhlalinin ağır yaptırımlara bağlandığı bu 'gizli' bilgiyi alenen ve yayın yoluyla ifşa etmekte hiçbir sakınca görmeyen şüpheli, aslında böyle bir 'MİT raporu'nun olmadığını çok iyi bilmektedir. Buna rağmen parti grup toplantısında 'sözde MİT raporu'na atıf yapan şüphelinin müvekkilimi kamuoyu nezdinde 'suçlu' ilan edip kamuoyu vicdanında mahkum ettirmeyi hedeflediği son derece açıktır. MİT tarafından müvekkilim aleyhinde tespitler içeren bir rapor hazırlanmamıştır ve müvekkilim müşteki ile ilgili olarak Başbakanlık makamına herhangi bir suç duyurusu da yapılmamıştır."
-"Kılıçdaroğlu gizlilik kararı olan tapeleri okudu"
Kılıçdaroğlu'nun, Zerrab hakkında konuşurken "iddia" kelimesini kullanmaktan özellikle kaçındığını ve açıklamasında sık sık "rüşvet verdi" ifadesini kullandığını belirten Yıldırım, "müvekkiliyle ilgili gizlilik, yayın yasağı kararları aldırılan bir soruşturma yürütüldüğünü ve buna rağmen Kılıçdaroğlu'nun genel başkan sıfatının arkasına saklanarak soruşturma dosyasında olduğunu belirttiği tapeleri okuduğunu" savundu.
Yıldırım, dilekçesinde şunları aktardı:
"CHP Genel Başkanı ve CHP İstanbul Milletvekili olan şüphelinin basına açık toplantıda bu kadar umursamaz bir tutumla suç işleyebiliyor olmasını mevcut yasal düzenlemelerimizin himaye edebilmesi mümkün değildir. Üstelik şüpheli tarafından okunan bu tape olduğu gibi de değil, değiştirilerek, birtakım eklemeler ve çıkartmalar yapılarak okunmuştur. Müvekkilim yaptığı konuşmayı çok iyi hatırlıyor olmakla birlikte soruşturmanın gizliliği sebebiyle tarafımızca bu aşamada tapenin tamamı temin edilememiştir. Şüpheli, iktidar partisine, genel başkanına, bakanlarına yönelik sistematik bir saldırıyı hukuka aykırı bir zeminde devam ettirirken, bir yandan da müvekkilimin kişiliği, geçmişi, sahip olduğu değerleri, maddi ve manevi bütünlüğünü hiçe sayarak hakaret etmekte ve iftira atmakta sakınca görmemektedir. Yasalarla düzenlenen ve anayasa ile güvence altına alınan haklarına böylesine acımasızca yöneltilen bir saldırıya müvekkilimin sessiz kalması beklenemeyeceği gibi, şüphelinin de mevcut yasal düzenlemelerimizde yer alan yaptırımlarla karşı karşıya kalması kaçınılmaz olacaktır."
Kılıçdaroğlu'nun sözleriyle müvekkili Zerrab'ın kamuoyu nezdinde küçük düşmesine, mesleki ve insani boyutta çok büyük zararlar görmesine sebep olduğunu ve müvekkilinin şimdiden "hükümlü" ilan edildiğini belirten Yıldırım, kullanılan beyanların müvekkilini hedef alan, hakaret, iftira, soruşturmanın gizliliğini ihlal ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarını oluşturduğunu savunarak, Kılıçdaroğlu'nun bu suçlardan yargılanmasını talep etti.
- İhtiyati tedbir konulma talepli tazminat davası
Avukat Yıldırım, İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne aynı içerikte farklı bir dilekçeyle başvurarak, Kılıçdaroğlu'nun 100 bin lira tazminat ödemesine mahkum edilmesini de istedi.
Bu dilekçede de Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin 28 Ocak 2014 tarihli grup toplantısında, "alenen hakaret ve iftira içeren, soruşturmanın gizliliğini, masumiyet karinesini ihlal ve suç teşkil eden, medya aracılığıyla kitlelere ulaşan ve etkileri halen devam eden" sözleri nedeniyle müvekkili Zerrab'ı manevi zarara uğrattığını savunarak, bu zararın giderilmesi bakımından 100 bin liralık manevi tazminat talebinde bulundu.
Yıldırım, yargılama süresince ve karar kesinleşinceye kadar davalı Kılıçdaroğlu'nun, internet ortamı veya medya araçlarıyla müvekkilinin kişilik haklarını zedeleyecek yazılı veya sözlü açıklamalar yapmasının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini de istedi.
- "Müvekkilim kimseye yönelik bir tehditte bulunmamıştır"
Suç duyurusu ve tazminat davasına ilişkin basın açıklaması yapan avukat Yıldırım, "Soruşturma dosyasında olduğu iddia edilen birtakım bilgi ve belgeler hukuka aykırı şekilde medyaya sızdırılmış, soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiş, şüpheliler üzerinden kara bir propaganda yürütülmüş, şüphelilere medya eliyle adeta infaz uygulanmıştır. Özellikle son günlerde masumiyet karinesine en çok sahip çıkması gereken ana muhalefet partisi lideri, belli odaklardan aldığı birtakım kurgu bilgileri, sanki gerçekmiş gibi kamuoyunun gündemine taşımaktadır" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun 6 Şubat 2014'te katıldığı bir televizyon programında kullandığı "Haber gönderdi. Onun konuşması istenmiyor.." şeklindeki ifadelerle ilgili de Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bu ifadeler, temel hukuk kurallarına, ahlaka, vicdana açıkça aykırıdır. Şunu kamuoyunun bilmesini isteriz ki; müvekkilim bir soruşturma kapsamında şüphelidir. İsnat edilen tüm suçlamalar soyuttur. Müvekkilimin tutuklu olması hukuka aykırı olup, hukuk çerçevesinde müvekkilimin tahliyesi için kanunların ve adil yargılanma hakkının korunacağına inancımız tamdır. Müvekkilim, Sayın Kılıçdaroğlu tarafından iddia edildiği gibi konuşacağı ya da açıklayacağı hususunda hiç kimseye yönelik bir tehditte bulunmamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu açıkça yalan söylemekte ve iftira atmaktadır. Bu ifadeler ile Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri ve soruşturma makamları baskı altına alınmakta olup, adeta onlara iftira atılmaktadır. Müvekkilim haklı ve mağdur olduğu bu soruşturmada konuşacağı her şeyi yasal zeminde Türkiye adli makamları önünde suçsuzluğunu ispat bağlamında ifade etmeye devam edecektir. Hukuka aykırı, delilsiz ve ciddiyetsiz iftiraların sahibi, bulunduğu makama hiç yakışmayan bu iddialarının hesabını Türk yargısına verecektir. Küçük siyasi hesapların peşinde koşarken büyük çetelere taşeron olanları, puslu havada oy avcılığına çıkanları, geçtiğimiz 5 yılda yaşanan birtakım hukuksuzluklara ve soruşturma makamlarına en ağır hakaretleri ederken bugün onları kutsayanları halkımız çok iyi görmektedir."